İKTİSADİ VE MALİ SAHADA hiline sokulmaktaydı. Valiler ve Müs- teşarlar da temsil tazminatı alacak- lardı. Tasarının müsbet tarafların- dan biri de suydu: Hayat pahalılaş- tıkça maaşlar da otomatik olarak artacaktı. Yeni Tasarı kanunlaşınca, bugün- kü memur maaşları 9075 ilâ, 20100 arttırılmış olacaktı. Bu artısı karşı- layanların da, artık vergi vermeğe başlayacak olan Anadolunun büyük arazi ağaları olmasında şaşılacak hiçbir taraf yoktu. Piyasa Geçti borun pazarı Geçen haftanın sonunda Ticaret Ba- kanı Cihat İren İstanbula gittiği vakit, memlekette özel teşebbüsü temsil edenlerin şu dilekleriyle kar- şılaştı: Krediler açılmış ama Mer- kez Bankası reeskontu yeter de- recede geniş tutmuyormuş da, onun için tüccar ve sanayie! yine de kredi sıkıntısı içindeymiş. runma Kanununun korkunç müeyyideleri al- tında ezilmekteymişler. İcra ve İf- lâs Kanunu günün şartlarına uydu- rulmalıymış, Yani borçlarını ödeme- yenlerden bu borçların tahsili kolay- laştınlmalıymış. Gelir vergisi için defter tutmak sanayici ve tüccarla- rımıza çok ağır geldiğinden defter tutma mükellefiyeti 300 bin liradan 300 bin liraya çıkartılmalıymış. Ken- dileri memleketin vergi gelirinin ço- a sağladıklarından, esnafın vergi (o muafiyeti ( kaldırılmalıymış. Memleketimizde imâl edilen ve ihti- yacı karşılayan sanayi mamulleri dı- şardan ithâl edilmemeliymiş. Sanayi- cilerin İşçi Sigortaları Kurumuna ö dedikleri sigorta primleri tecil edil- meliymiş. Ticaret ve Sanayi Odaları ve Bor- saları Birliği Genel Sekreteriyken piyasayı dürüst gelenekler içersine tokmak için hayli uğrasan, bu sebep- ten bir çok tüccar ve sanayiciden "ki- birli" damgasını yiyen ve buna rağ- men özel teşebbüs erbabı arasında korkuyla karışık bir hürmet hissi uyandırabilen Ticaret Bakanı, bu di- lek enflâsyonu karşısında eski âdet- lerini unutmadığım gösterdi Dilekler arasında Baki ve doğru olanları vardı, İcra ve İflâs Kanunu- nun borçluyu borcunu Ödemeğe daha sıkı bir surette mecbur edecek şe- kilde değiştirilmeği teklifi hiç şüphe- siz yerinde bir teklifti. Piyasada dü- rüstlük geleneklerinin bu suretle bir miktar yer etmesi beklenebilir ve li- kidite darlığı bahis konusu olduğu zaman bu darlık kısa vâdeler içinde bir dereceye kadar önlenebilirdi. Es- nafın vergi muafiyetinin kaldırılma- sı da biç şüphesiz yerinde bir teklifti. 32 C.H.P. Iktidari zamanında o zama- nın Maliye Bakanı İsmail Rüştü Ak- sal, memleketimize ilk olarak gelir ve kurumlar vergileri sistemini sok- tuğu zaman, esnafı da kendi şartla- rna uygun bir şekilde vergilendirme- ye tâbi tutmuştu. Fakat, sonra D.P. iktidarı devrinde her ozümreden oy koparmak için gece gündüz uğraşan nderes, esnafı tam bir vergi mua- fiyetine kavuşturmuştu. Fakat tüccar ve sanayicilerin haklı ve doğru dilekler ileri sürdük- leri zaman, bu haklı ve doğru dilekle- ri ancak kendi özel menfaatlerine uy- gun olunca benimsediklerini de gör- memek kaabil değildi. Maliye Baka- ya Ekrem Alican, özel sanayi ve ihra- cat kredilerini serbestleştirirken, don- durulmuş bu kredilere ve kredi yo- luyla stok finansmanına artık müsa- maha edilmeyeceğini de çok yerinde olarak açıklamıştı. Ama, işte İstan- buldaki tüccar ve sanayici D.P. dev- rinin kötü usüllerine dönülmesi için yaygara kopartıyorlardı. Ticaret Ba- kam, plâfon dışı bırakılan kredi ne- vileri dolayısiyle emisyon hacminde 500 milyon liralık bir artış olduğunu belirtti, Bu, elbette ki reel ihtiyaçlar için yapılmış bir ogenişletmeydi ve enflâsyon değildi, Özel teşebbüsün bu kadar büyük bir genişlemeden faydalanma yoluna girmiş olması ge- rekirdi. Buna rağmen, kâr marjlarını düşürmek istemeyen gözü doymaz- lar, Merkez Bankasının reeskontu genişletmesi için tazyik (edilmesini istiyorlardı. Bu gözü doymazlar Ba- kandan lâyık oldukları cevabı aldılar, özel teşebbüsün diğer bir dileği de Müh Korunma Kanununun kaldı- rılmasıydı. Gerçekten, bu kanun Hü- kümeti, toptancılıkta, perakendeci- likte ve ithalâtçılıkta belli kâr had- lerini muhafaza ve bunları murakabe etmeğe zorluyordu. Üstelik, bu üç sı- fatın birleşmesi de yasak ediliyordu. Tüccar ve sanayicilerin "korkunç diye vasıflandırdıkları şey de bundan ibaretti. Halbuki, Milli Korunma Kanununda mevcut kâr hadleri başka memleketlerde tama- men serbest olan piyasanın durumuy- la kıyaslanacak olursa hiç de anor- mal sayılamazdı; Devletin elinde sâ- dece arzı değil, talebi de tesirli bir şekilde kontrol edebilecek teşkilât ve personel mevcut olsa, belki de en doğ- ru çâre bu olurdu. Üstelik plânlı bir ekonomiye gireceksek, Devletin elin- de Mili Korunma Kanunundan çok daha rasyonel ve geniş yetkileri Hü- kümete Veren bir kanunun bulunma* sı zarureti vardı. Özel teşebbüsün gelir vergisinde- ki defter tutma mükellefiyetinin 300 bin liradan 600 bin liraya çıkartılma- sini istemesine ise hiç diyecek yok- tu. Ticaret Bakanı, zirai gelirlerin vergilendirilmesinin halk oyu tara- fından şiddetle arzu edildiği ve Mali- ye Bakanlığında bu konuda çalışma- ların başladığı be sırada böyle bir teklifte bulunm: münasebetsizli- ğin tâ sanli olduğunu münasip dil- le anlatti Hele sanayisi İşçi' Sigortaları için prim ödemekten muaf tutulma- larını istemeleri karşısında söylene* cek tek şey, "Grev hakkı tanınsın da, akimiz başınıza gelsin!" temennisini izhar etmekten ibaretti. Akılları sıra, beyler keselerini üstelik Devletin yar* dımıyla şişirecekler, ama bu memle- il işçisine karsı olan en basit va- elerini yerine getirmekten kaçına- bileceklerdi. Gafletin bu derecesini hiç diyecek yoktu. Sanayicilerin, İşçi Sigortaları primlerini fiatlara akset- tirmek suretiyle, geniş ölçüde tekrar işçi sınıfına yüklettiklerine dair or- tada birçok emareler mevcuttu. Cihat İren, kendisinin de iktisadi hürriyeti istediğini ve bunun İçin ça- lıştığını söyledi. Ancak Hükümetin Merkez Bankasını zorlamasını talep hürriyet bağdaşabileceğini anlamadığını da pek haklı olarak be- lirtti Hakikat suydu ki, Türkiye gibi ekonomisi türlü ( tıkanıklıklardan ve bünye bozukluklarından muztarip bir memlekette, Devlet özel teşebbüse sıkı bir şekilde müdahele etmeliydi- Ama bu müdahele, herhalde, imtiyaz- lıların imtiyazlarını muhafaza etmek ve arttırmak istikametinde işlemeye* çekti. YENİ TÜRK ŞİİRİNDE İLK HİCİV KİTABI AKILLI MAYMUNLAR ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN'ın bir devri hicveden bu kitabının neşri bir sanat hadisesi olmuştur. Birinci baskısı tükenmek üzeredir Ödemeli Gönderilir. - P.K. 666-ANKARA AKİS, 3 AĞUSTOS 1960