nadaki Tahkik Kurulunda yapılan değişiklik, bu ateşli Güney ilinin sa- kinlerini biraz daha rahata erdirdi. İşin basından beri Adanalılar, teşkil edilen Kurulun başkanı bulunan zat hakkında iyi şeyler işitmemişlerdi. Hadi Koçak adındaki bu tat sakıt ik- tidar devrinde tevzi ve tahsis isleri- nin de basında bulunmuş ve adı pek çok şeye karışmıştı. Kurulun bağına getirilince (oOAdanalıları bir üzüntü kaplamış ve pek çok şeyin ört bas edileceği konusunda bahse dahi giriş- millerdi. Ne var ki Milli Birlik Komi- tesi işin başında yapılan hataların düzelmesi için azami gayreti göster- mekteydi. Nitekim, bu haftanın orta- sında Hadi Koçak Tahkik Kurulu Başkanlıgından alındı. Kendisi Erzu- ruma bir başka vassifeye tâyin edil- misti. (o Kurulun Başkanlığına Vali Muavini Ekrem Gönen getirildi. He- le- yeni bir tayin sabırlı odervişleri muratlarına büsbütün erdirdi. Tah- kik Kuruluna Adalet Cihazından da adam alınmış ve Savcı Muavinlerin- den biri Kurula ithal edilmişti. Yarım kalan imar.. Böylece işler biraz olsun düzelirken Adanalıları, bilhassa piyasa yap- mayı, yürüyüşü seven oAdanalıları üzen bir mesele daha vardı. Sabık Başbakan meşhur Adana seyahatın- da bir gece yarısı Belediye Başkanı dikiciyle şehri dolaşmış ve kendine has cakasıyla bazı yerlerin yıkılma- sını, bazı caddelerin genişletilmesini eritmişti Bu işe pek meraklı Baş- bakanın bir dediği iki edilmemiş ve yıkıma derhal başlanmıştı. - İstimlâk edilen evlerin, mülklerin istimlâk be- dellerinin nereden, nasıl ödeneceği bilinmiyordu. o Sâdece Sabık Başba- kan "ben para bulurum" demişti. Demek ki bildiği bir şey vardı. De- mek ki bulacaktı. Hakikaten iki üç gün sonra paranın bir kısmı gelmiş ve istimlâk bedelleri ödenmişti. Pa- ranın nereden geldiği hâlâ bilinme- mekteydi. Milli İnkılâp hareketi yıkım işini durdurmuştu. Durdurmuştu ama dananın ana caddelerinden biri mez- belelik halinde sırıtıyor ve gelen ge- çeni hakikaten rahatsız (o ediyordu. Bunun bir neticeye bağlanması lâ- zımdı. Neticeye bağlanması için de para gerekliydi. İşin içine para gi- rince işler sarpa sarıyordu. Zira A- dana Belediyesinin har vurup harman savuracağı bir tek kuruşu dahi yok- tu. Bir başka güney şehri.. A danada bunlar olup biterken bir başka Güney şehri sakinleri ge- çen haftanın ortasında bir gün rahat nefes alabilme imkânı buldular. El- lerine aldıkları (o gazetelerinde şöyle 24 bir haber okumuşlardı', "Eski D.P. İl İdare Kurulu üyeleri tevkif edildiler" Mersinlilerin rahat nefes alması boşuna değildi. Zira biliyorlardı ki adı geçen bu adamlar, Milli İnkılâp hareketinden pek memnun olmamış- lardı. Rahatları kaçmıştı. Kaldı ki İnkılâptan evvel D.P. idarecilerinin büyük çaptaki kıyam hareketine öze- nen Mersin İl İdare Kurulu küçük bir harekete başlamak üzereydi. Ele geçirilen bir tamim butlun açık deli- lini teşkil ediyordu. İl Merkezi bütün ilçelere bir tamim yapmıştı. Tamim- de her Ocaktan eli silâh tutabilen, pılacak hareket tam olarak belli de- ğildi. Ama C.H.P. lilere iyi bir ders verilmesi Oo kararlaştırılmış, ' ancak planlanmamıştı. Bunun yanında eski-İl İdare Ku- rulunun tevzi ve tahsis işlerinde pek çok dalavereleri vardı. Hel biri tevzi edilen ithâl mallarından şirketine gö- re yüzde alıyordu. İl İdare Kurulu ü- yeleri gerçi sabık (o Dışişleri Bakanı kadar bu işte ihtisas sahibi değillerdi ama gene de keselerini doldurmayı bilmişlerdi. Hele, tahkik komisyonları tara- fından ele geçirilen bir bağlılık tel- grafı işe tuz biber ekti. İl İdare Ku- rulu Sabık Başbakana 28 ve 29 Nisan hareketlerinden sonra bir telgraf çekmiş ve Menderesin tabiriyle "Gü- zel Türkiyenin göze gelmişcesine böyle hareketleri tasvip etkiyeceğini ve kendisiyle sonuna kadar beraber olacağını" bildirmişlerdi. İl İdare Ku- rulu Üyeleri hakikaten bu haftanın ortasında yalancı çıkmadılar. Neza- ret altına alınarak sabık Başbakan- larıyla sonuna kadar beraber olabil- diler. Bu, İnkılâp hükümetinin kendi- lerine hediyesiydi. Mersinin kızgın Temmuz güneşi asfalt olarak kalabilen -sabık Baş- bakan bir ara Mersine de uğramış Ve imar için emir vermişti- sokaklarını yakarken, bir askeri Jip avukat Ya- kup Öükürdğluttün yazıhanesi önün- de durmuştu. Gelenler İçel D.P. İl Başkanını karakola kadar davet edi- yorlardı. Avukat Çukuroğlü vâdesi- nin geldiğini anladı. İtiraz etmeden jipe bindi. Jip bir başka yere daha uğradı. Arkasından bir başka ma- halle gidildi. Küçük bir Mersin turu yapan askeri Vasıta bir kaç sefer sonunda Rıza Özcanı, Şahap Gündüzü; verdiyi, Turhan Mehmet Yıldırımı lunda toplamıştı, Soğuksu karako- Böylece Mersinde de adalet ye- rini buldu. Hakkın değirmenleri geç öğütüyordu ama iyi öğütüyordu. Mecmuanızın 27 Temmuz 1900 gün ve 310 sayılı nüshasının 11 in- ci sayfasında ("Küçük Memurlar Furyesi" başlıklı kısmını okudum. Aşağıdaki hususların tavzihen neş- rini rica ederim: - Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığında 2000 e yakın vatandaş çalışmaktadır. 27 Mayıs 1960 tari- hindenberi camiamızda (oyalnız beş memurun işine son verilmiştir. üçünü vazifelerinde görülen suiistimal sebebiyle alâka- ları kesilmiş ve dosyaları Cumhuri- yet Savcılığına havale (o edilmiştir. Diğer ikisinin ise, İnzibat Komi- yonu kararına müsteniden İş Ka- nunu hükümlerine alakaları kesilmiştir. İhraç kara hâdisesi ile hiç bir alâkası keki 2 — Sanayi Vekili Sayın Muh- tar Uluer'in yapmış olduğu her- hangi bir basın toplantısında da bulunmadım. Türkiye (o Petrolleri A0. Umum Müdürü ihsan Topaloğlu Sayın derginizin 2571960 tarih- li sayısının Gençlik sütununda A- vukat Yekta OÖzdenin sebebiyet verdiği feci bir yanlışı ikaz etme- Devrimcilik vazifesi telâkki et- tik. Yekta Özdenin bir devrim düş- manı olarak taktim ettiği ERGUN gerçek bir Milli Talebe Federasyonu'nun Dev- rim düşmanı Milliyetçiler ei ne ve Peyami Safa'nın fikirlerini karşı savaş Ez 1950 - 33 vim da, bu teşekkülde çalışmış temsil sıfatı olan bizler ve Yekta Özden dahil herkes ERGUN GÖKSANI Atatürk'cü, Devrimci ve örnek mü- cadeleci gahsivetinden İlham alınan bir ağabey olarak tanıdık. Yekta Özden'in bahşetmek iste- diği şahıs kendisine Devrimci fikir- lerde kılavuzluk eden İzmirli ER- değil Sivaslı ER- GUN GÖZE'dir. Avukat Yekta Özden ise çıktığı yaz seyahatinden döndüğü ve bası- na aksettirdiklerini okumak âdetini kazandığı gün eminiz ki, affedil- mez bir dalgınlıkla kendi Devrim- ci fikir temellerine yönelttiği itha- mıh vicdani ağırlığı altında gök e- zilecektir, M. Kemal Palaoğlu A. Emin Çobanoğlu Yavuz Kadıoğlu AKİS,3 AĞUSTOS 1960