YURTTA OLUP BİTENLER da parmakları asıl ağızda bırakan "lokomotif hikâyesi" Türkiyemiz kalkınmakta obulun- duğu için Devlet Demir Yolları U- mum Müdürlüğü yine Yalçuk zama- nında elindeki buharlı makineleri di- zelle çalışan (o lokomatiflere (o tahvil etmek istemiş ve bunun için de bir program hazırlamıştı. Ne var ki Tür- kiye o zaman mali bir kriz içindeydi. Türk parasının değeri hiç mesabesin- deydi. Dışarda itibar düşmüştü. Elde döviz yoktu. Yapılacak iş, komisyon kabul edecek yabancı dostlarla teşri-. ki mesaiydi. Hakikaten ortaya bir takım adamlar çıkmışlar, mutavas- sıt rolü oynayarak dışardan dizel lo- komotifleri getirmeyi taahhüt etmiş- lerdi. Ancak bu akıllı iş adamları te- razinin kefesinde ağır (o bastıklarım biliyorlar ve işi hallederlerse komis- yon istiyorlardı. İki ay sonra muta- vassıtlar Amerikaya yollandılar. tün masrafları Devlet Demir Yolları Umum Müdürlüğü ödüyordu. Bu lo- komotif arama faaliyeti İki aydan fazla sürdü. Sonra akıllı mutavassıt- lar yurda döndüler ve Panlokomotif fabrikalarıyla anlaştıklarını bildirdi- ler. Bu Panlokomotif firmasını kim- se bilmiyordu ama şartlar mükem- meldi. Doğrusu, Yalçukun dostları iyi iş becermişlerdi. men Panlo- komotlf (o fabrikası (o mümessilleriyle müzakerelere girişildi. Ancak durum Amerika Birleşik Devletleri Hükümetinin nazarı dik- katini celbetmişti. Nitekim günler- Bakanlığına müracaat Panlokomotif Şirketinin; 100 bin dolarlık sermayesi bulunan küçük bir şirket olduğu ve bu sebeple 20 milyon dolarlık bir ta- ahhüdü yerine getiremiyeceği bildi- nn Müzakereler ister istemez dur- akat mutavassıtlar komisyonlâ- rını 1 almışlardı. Bir o kadar seyahat masrafı da boşa gitmişti. o Üstelik Yalçukun akıllı iş yoldaşlarını da bul- maya imkân yoktu. Ama "Hâfıza-i beşer nisyan ile malül" dü ve pek âla bu hikâye de unutulabilirdi. Nitekim Öyle oldu. 27 Mayıstan sonra tabii bu eski defterler açılacak, kirler ortaya dökülecekti. İşte geçen hafta içinde ln Bakanlığındaki tahkikat komisyonu bu mesele üzerine eğilmiş ve çalışma- larına hız vermişti. Mesuller ortaya çıkarılacak ve cezalandırılacaktı. Koca soyguncu Haftanın sonlarında ortaya dökülen - kirli oçamaşırlarla Soruşturma Kurulları, tâli oOkomisyonlar meşgul olur ve sakıtları adalette pençesine teslim edecek delilleri (o toplarlarken bakanlıklara uzanan Atatürk Bulva- 22 n ile yeni Büyük Millet Meclisi bi- nasına giden yolun birleştiği kısım- daki krem renkli bir binada hum- malı bir faaliyet hüküm sürmektey- di. Bina sakıt ve sabık B.M.M. Baş- kanı RefikKoraltana aitti. Askerler evin içinden aldıkları nadide eşyaları, asırdide koltukları, altın şamdanları, İmparatorluk -devrinden kalma min- yatürleri dışarda bekleyen G.M.C. lere e al sonra tekrar eve dönüyorlar Bazı meraklı gazeteciler Koca Başkanın evinin omerdivenlerini bir solukta çıktılar ve içeriye girdiler. Beyaz mermer merdivenleri kısa bir hol takip ediyordu, Hol sarayların selâmlık kısmı- tarzında, tefriş edil- mişti. Girişte tam karşıya isabet e- den kısımda Osmanlı Hanedanı za- manından kalma bir oyma masanın üzerinde altın bir saat bulunuyordu. Selâmlık kısmının sol tarafında bü- yükçe bir oda vardı. Bu kişini cid- den görülmeye değerdi. Dolmabahçe Sarayından alındığı o belli olan kıy- metli divanlar, kanepeler odanın ta- rihi süsünü teşkil (ediyordu. Yerde son derece zarif Tür motifleriyle işlenmiş (İsfahan halıları — seriliydi, Tavandaki avizenin tarihi değeri öl- çüsüzdü. Belli ki beleşçi Koraltan ta- rihi eşya meraklısıydı. e Odanın sol tarafındaki kapıdan mutfağa, sağ tarafındaki kapıdan ise çiçek serine geçiliyordu. Üst kat bambaşka bir âlemdi. Gazeteciler ve subaylar bu ihtişam dolu sahneyi .hayretle sey- rettiler ve millet malının nasıl kulla- nıldığına bizzat şahit oldular. Mer- divenlerden çıkınca üst kat bütün ih- tişamıyla gözler önündeydi. Tam kar- şıda banyo dairesi vardı. Sabık Mec- lis Başkam memleket a, bu banyoda hallediyor olmalı ki m hürlü dolaplarda B.M.M. nin zabit cerideleri bulunuyordu. Banyo daire- sinin sağındaki kapıdan evin meşhur yatak -Avusturyalı dilberin ikameti- ne tahsis edilen- odasına geçiliyordu. Burada ilk dikkati çeken altın isle- meli karyolaydı. Dolmabahçe Sara- yından kaldırılan karyola bu tarihi dekora kolayca intibak etmişti. Evin diğer kısımları aynı o tarihi kıymeti taşıyan, fakat hiç biri koca Başkana ait olmayan eşyalarla (o süslenmişti. Ne var ki hiç bir zaman kimsenin malı kimsede kalmıyordu. İşte şimdi de ihtilalin subayları bu nadide eş- yaları ,, erlerine tevdi ile vazifelendi- rilmişlerdi. Tam 130 parça eşya Ğ.M. C.lere yüklendi ve eskiyerlerine doğ- ru yola çıktı. Tam bu sırada bir Yüz- başı yanındaki genç gazeteciye elbi- sesinin tosunu silkeleyerek "Tamam" diyordu "bu iş de bitti. Saray omalı- ını saraya gönderdik". Adana Bereketli topraklar.. Yanık yüzlü, şalvarı oldukça (Oucuz kumaştan yapılmış, üzerinde ipek bir gömlek bulunan Güneyli ' deli- kanlı, yanında yürüyen ve hemen he- men aynı tekilde giyinmiş olan ar- kadaşına sekil katlı büyük o apart- manı göstererek: "— İşte, Hacı Ömer Ağanın apart- manı bu. Apartman yeni yapıldığın- Adanada imar faaliyeti Üç malla bir a* kaldı AKİS, 3 AĞUSTOS 1960