DÜNYADA OLUP BİTENLER İngiltere Düşman Müttefikler "De Gaulle mağrur, soğuk ve aza- metliydi." Bu satırlar İkinci Dünya Harbin- den İngiltereyi ve bütün Hür Dünya- yı zaferle çıkaran büyük Devlet ada- mı Sir Winston Churchilll'in hatıra- tından alınmıştır. Geçen haftanın ortasında alaca karanlıkta Londranın sakin bir so- kak dibinde Hyde Park Gate'de, kah- verengi uzun bir otomobil durdu. İki katlı tuğladan yapılmış bir evin ka- pısını Muhafız Çavuş Edmond Mur- ray koşarak açtı. Otomobilden bütün "azametiyle" Fransa Cumhurbaşka- nı ve Fransız Topluluğu Başkanı Ge- neral Charles de Gaulle, yanında re- fikası olduğu halde indi. Kapı Önün- de toplanan halk, kuvvetli bir İngi- liz şivesiyle fransızca olarak "Vive de Gaulle!" -Yaşa de Gaulle!- diye bağırırken Büyük Charles'in mesut bir edayla yavaş adımlarla ilerlediği görüldü. Tam o anda kapıda şişman, babacan, çıplak başlı, yanakları sar- kık ve alt dudağı yana yatmış çok ihtiyar bir adam göründü. Kalabalık arasından bir polis memuru "bu bi- zim ihtiyarın dünyada kapı eşiğin- den karşıladığı adanı pek azdır" di- ye söylendiği duyuldu. "Bizim ihti- yar", Birleşik (Krallığın sabık Baş- bakanı ve Meclisler Meclisinin en yaşlı üyesi -85 yaşındadır- Sir Wius- ton Churchill'den başkası değildi. Lady Churchill bir az arkasında du- ruyordu. O anda kalabalık büyük bir coşkunlukla, İngilterenin yaşayan en büyük kahramanını alkışlamağa baş- ladı. Churchill, an'anevi "V" işare- tiyle halka kısa bir selâm verdikten sonra, kendisine doğru gülümsiyerek gelen Büyük Charles'ın elini samimi- yetle, uzun uzun sıktı. Biraz sonra Başbakanlar Başbakanının kütüpha- nesindeki şöminenin önünde İngilte- re ile Fransa buluşmuşlardı. Gerçekten, belki de bütün tarihi boyunca hiçbir Devlet Başkanının ziyareti, İngiltere için, General de Gaulle'ün ziyareti kadar hissi olma- mıştı. İngiliz halkının ne dış politi- kasından, ne de hürriyet anlayışın- dan memnun olmadığı General de Gaulle'e karşı bu kadar büyük bir sevgi gösterebileceğini tahmin eden tek kişi yoktu. Gerçi, İngilterenin protokolün ve merasim usüllerinin zirvesinde olan memleket sıfatiyle misafirine en büyük şerefleri bahşe- deceğinden herkes emindi. Nitekim, General de Gaulle, Fransız Hava AKİS, 13 NİSAN 1960 General de Gaulle Buckingham'da bir Fransız Kuvwvetlerine ait bir Caravelle'den Gatwick hava meydanında indiği an- da kendisini pek Zarif o Majesteleri adına Kent Düşesi karşılıyordu. Da- ha sonra Londranın meşhur Victoria Garında başta Kraliçe Elizabeth Il ve kocası Prens Philip olmak üzere, Ana Kraliçe, Prenses Margaret, Glo- ucester Dük ve Düşesi, Başbakan MacMillan, Muhalefet Lideri Gaits- kell, Hükümet üyeleri ve Londra Be- lediye Başkanıyla Kraliyet Sarayı memurları (o tarafından o karşılandı. General de Gaulle ve Kraliçe Eliza- beth II, dört çift beyaz atın rakse- der adımlarla çektiği tarihi yaldız- lı Saray arabasının içinde Londra caddelerini geçerek Buchingham Sa- rayına geldiler. Yollar, rengârenk üniformalarıyla selâm resmini ifâ e- den askeri birliklerle doluydu. Ban- dolar, meydanlarda eski Fransız ve İngiliz marşları çalıyordu. Her şey işte o anda değişiverdi. İngiltere hal, kı, "tarih"le bu kadar ağırlaşmış bu hava içinde, birden şövalyelik gele- nekleriyle doldu, taştı ve 1940 daki ağır yenilgiyi kabul etmeyerek Fran- sanın şerefini ayakta tutan ve Enten- te Cordiale'e sadık kalmasını bilen o alkışlamağa hip olan İngiliz halkının, üstelik, bü- yük siyasi anlaşmazlıkların iki mil- leti gitgide ayırdığı bir sırada, Fran- zat de Gaulle geliyordu. Nitekim, er- önünde, her türlü protokolü unuta- rak halka karışıyordu. Umulmaya- cak şey, Gatvvick'te Hain Albion'un soğuk ve sisli toprağında Marscilla- ise'i gururla çınlatmanın verdiği haz içinde gözleri yaşaran de Gaulle'ün bu sefer, bu içten gelen sevgi göste- rileri karşısında da kendini tutama- masıydı, de Gaulle, halktan uzanan sayısız elleri sıkarken, gözleri yaşlı, İngilizce "Thank you! Thank you!" diye teşekkür ediyordu. Doğrusu istenirse, bu ziyaret tam zamanında yapılmıştı. İngiliz - Fran- sız münasebetlerinin hakikaten bir hayat şırıngasına ihtiyacı vardı. Müş- terek Pazar meselesi iki memleketin arasım gün geçtikçe hızla açmaktay- dı. İngiltere, Müşterek Pazara gir- meği reddediyordu. Mr. MacMillan son Washington seyahatinde kendi- sine bu yolda tavsiyede bulunan Baş- kan Eisenhower'e de red cevabı ver- miş, İngiltereyi Batı Avrupadan tecrit etmek isteyenlerden acı acı bahset- mişti. İngiltere işin başında Müşte- rek Pazarın aleyhinde değildi. Fakat, aynı zamanda, Müşterek Pazar üye- lerinin, Batı Avrupanın öbür mem- leketleriyle birlikte bir Serbest Mü- badele Bölgesine girmelerine taraf- tardı. Serbest Mübadele Bölgesi üye- leri kendi aralarındaki gümrük du- varlarım kaldıracaklar, ancak dışa- rıya karşı farklı tarifeler tatbik edebileceklerdi. ü Topluluğuna memleketlerle ticaretinde tatbik et- tiği tercihli sistemi (böylelikle mu-