YURTTA OLUP BİTENLER patmak yetkisinin tanınmasını iste- yecekti. Muhlis Erdener ile Reşat an vi ise Takriri Sükün kanununun yeniden yürürlüğe kon- masını flep “deceklerdi. CHP yollara barikatlar kuruyordu. C. H. P. memlekette ihtilâle doğru gidi- yordu. Üstelik bu kanunlar tek par- ti devrinde, yani C. H. P. devrinde mevcuttu. Şimdi neden olmasındı ? Öyle ya, kanun kanundu. Nasıl ki o zaman bu kanun, icaplara göre kul- lanılıyordu, şimdi de kullanılabilirdi. Sonra, tek parti devrinden şimdiki devrin farkı neydi? C. H. P. ha var- dı, ha yoktu! Milletin kalbi D. P. ile beraber olduktan sonra, başka bir partinin mevcudiyetini düşünmek bi- raz safdillik olacaktı. Kudretli İçişleri Bakanı bu fik- ri ziyadesiyle benimsedi. O kadar ki emektar Ankara Palas salonlarında D. P. milletvekillerinin dilinden Ge- dikte bu mevzudaki görüşü düşmü- yordu. Gedik Ç. H. P. nin vatan sat- hına yayılan hücre faaliyetini, üst üste yaptığı nifak hareketlerini ön- lemek lâzım geldiğini arkadaşlarına yana yakıla anlatmıştı. Doğrusu mil- letvekillerinin bir çoğu Gedikin söz- lerine itibar etmemişlerdi. Herşeye ö retleri fiyaskoyla neticelenmişti. Bu dahiyane fikir ortaya atılmasa bu kadar gürültü çıkmıyacak, hâdisele- GARP CEPHESİ KUMANDANI rin tepkisi bu derece büyük olmıya- caktı. Hani C. H. P. Genel Başkanı- nı rahat bıraksalardı, , bunların hiç biri başlarına gelmez Gelgelelim Dr. Namık Gedik de pek öyle yalnız sayılmazdı. Bazı dinamik milletve- killeri İçişleri Bakanlarını adamakıl- lı destekliyorlardı. -Hattâ kendisine, bu işi sonuna kadar götürmediği için kızmaktaydılar. Madem ki hükümet böyle bir karar almış, İnönüyü Kay- seriye sokmamak için emir vermiş- ti, öyleyse neden bırakmıştı? 'Sonu- na kadar devam edilmeli, H. P. Genel Başkanı geri döndürülmeliydi! Akıl vermekte son derece cö- mert olanların söylemedikleri pi tek nokta vardı: Bütün bunlar neye, han- gi kuvvete dayanarak yapılacaktı? Kayseriyi ve Kayserideki vaziyeti görmemiş olanların ileri geri konuş- maları, akıl almaz tavsiyelerde bu- lunmaları kolaydı. Ama Kayseri hâ- diseleri, hakikaten bir dönüm nokta- sı teşkil etmişti ve Kayseri hâdise- lerinden alınması lâzım gelen ders Grup tebliğinde ifadesini bulan ders olmaktan çok uzaktı Akıl için yol bakılırsa geçen haftanın so- da, Grup tebliği bir çok De- mea milletvekilini şaşırttı. Bir de- fa, tebliğde bahsedilen "ittifak" han- gi ittifakı kastediyordu, anlaşılması müşküldü. Zira tebliğde ifadesini bu- lan fikirleri paylaşmayan Demokrat milletvekilleri çoktu. Bunlar, gidişin hatalı bulunduğunu her yerde -belki Grup toplantısı hariç açık açık söy- lüyorlardı! D. P. nin başındaki eki- bin işleri büyük dirayet ve basiretle idare ettiğini iddia kolay değildi.; Ha- ta üstüne hata yapılıyor, bu yüzden D. P. çok şey kaybediyordu. Seçim Iâfının çıkarılması, sonra da bundan vazgeçilmesi küçük gaf değil miydi? aten, dikkatle okunduğunda Grup tebliği dahi D. P. çevrelerinde esen havanın monte edilmiş bir hava olduğunu gösteriyor ve bir zorlama- nın, bir taktiğin işaretlerini taşıyor- du. Öyle ya, tedbir almak isteyen bir Grup böyle mi konuşurdu? D. p. çevrelerinde olup bitenlerden haber- dar bulunanlar hâdiselere değişik teşhis koydular: Meclis : Tahkikatı talebi gibi tatbik (kabiliyeti bulun- mayan bir hal çâresine gidilmiş ol- ması, karşılıklı verilmiş bir tavizin deliliydi. Kayseri hâdiseleri D. P. içinde Başbakana karşı sert bir ha- ya lidere karşı yapılmıyordu da onun akıl yoldaşları ateş altında tutulu- yordu. Her halde hava, D. P. içinde kullanılması mutad usulle yumuşa- tılmıştı. C. H. P. nin vatan sathında yapmak istediklerinin mahiyetinin öğrenilmesi, kil eden D. P. tabii hakkıydı! Gizli tamimlerle, de- vamlı seçim havasıyla memlekette VATAN CEPHESİ KUMANDANI! AKİS, 13 NİSAN 1960