BASIN Gazeteciler Zincire bir halka daha Geçen hafta çarşamba günü Ankara oplu Basın Mahkemesinin, on dakikalık bir aradan sonra, çoğun- lukla aldığı karar, Ulus Gazetesi Ya- zı İşleri Müdürü -halen Ankara Hil- tonda bir başka basın suçundan ceza- sını çekmekte olan- Beyhan Cenkçi ile "Kuklalar" romanının yazarı Ok- tay Verelin birer yıl hapislerine, ü- çer bin lira para cezası ödemelerine, Ulus Gazetesinin de bir ay müddetle kapatılmasına dairdi. Bu kara.a, hakim Adil Sanal muhalif kalmıştı. Evlendiğinin onbeşinci günü ceza- evine giren, ardında tazecik bir genç kadın bırakmak zorunda kalan, ken- disi de Ömrünün yirmibeşinci baha- rını yaşamakta olan Beyhan Cenkçi, geçen hafta Çarşamba günü verilen ceza ile Ankara Hiltonun 32 aylık muteber misafirleri arasına katılmış- tı. Cenkçinin suçu, Ulus Gazetesinde Oktay Verelin "Kuklalar" romanını tefrika etmesiydi. Romanın tefrikası bitmeden dava açılmıştı. asıl anlıyamadığı nokta da buydu. Cenkçi diyor ki, roman bütündür. İyi veya kötü oluşu, bir romanda suç olup olmayışı, koskoca bir roman- dan alman bir kaç cümleyle belli ol- maz. Romanın yapısını ortaokul sı- ralarında öğretirler. Derler ki, roma- nın başlangıç, düğüm, çözüm olmak üzere üç esası vardır. Bir romancı yazdığı romanın bütününde bir şey- ler söyler. Birbirinden ayrılmaz, baş- lıbaşına hayatiyeti olmıyan bölümler- Cenap Çetinel Piyango vurdu!.. 20 le konusunu işler. Peki, iş böyledir de, gazetede tefrika edilen, henüz ne şe- kilde, nasıl inkişaf edeceği bilinmi- yen bir romanın her hangi bir tefri- kasına dayanılarak nasıl dava açılır? Beyhan Cenkçinin anlıyamadığı nok- ta buydu. Üstelik, "Kuklalar" roma- nının tefrikasında "D.P. nin şeref ve haysiyetini o kırıcı "lık suçu bulan savcı, romanda "hayali bir takım şahıslar yaratılarak muhayyel idea- listlerle konuşturulmak ta" olduğu- nu söylüyordu. Beyhan Cenkçi so- "Muhayyel olduğu kabul göre alınganlık neden? Suç olan nedir" Demek ki, haber- lerden, . fıkralardan, makalelerden, karikatürlerden sonra, şimdi de sıra sanat eserlerine gelmişti. Artık, ro- mancı da, şair de, hikayeci de, çilesi- ni çekip yazdığı, yazacağı eserlerde bugünkü basın kanununu demokle- sin kılıcı gibi başının ucunda hisse- decekti. "Muhayyel" de olsa, yazdı- ğı romanda, hikâyede kimseleri ko- nuşturmıyacaktı. Cenkçi, "böylelik- le diyordu, dünyanın hiç bir yerinde görülmeyen bir zihniyetle, Türkiye- de ilk defa bir roman hakkında dava açılıyor, yazar ve yayınlayan mah- keme huzuruna getiriliyor. Tarihte, D.P. devrinde bir roman yüzünden yazar ve yayınlayan hakkında bile dava açılmıştır diye yazacaktır." Beyhan Cenkçi, cezasının 32 aya çıkışından o kadar müteessir değildi. Ama suçsuz olduğuna, inandığı bir savunduğuna ve hele bu olduğu davada bütün bütün suçsuz olduğu- na kaaniydi. Mahkemedeki savun- ması, inanmış bir kişi olarak, eh ağır suçlar altında ezilmek (istenmesine rağmen nasıl güvenli, nasıl dik baş- lı, nasıl hakkından emin olduğuna mükemmel bir belgeydi. Bu inançla- dır ki, Cenkçi "Muhterem Heyet, muhtemel maddi, manevi ve siyasi baskılara direnerek vereceğiniz ka- rar, çocuklarınıza bırakacağınız en üyük miras olacaktır. Bugün vere- ceğiniz kararla D.P. devrinde, bir kara damganın edebiyat tarihine vu- rulmasına sizler engel olacaksınız. Batı devletleri seviyesine (oOgelmeğe çalışan Türkiyede sanata da büyük alınganlıklar, küçük kaprisler yü- zünden darağaçları kurmak hür dün- yada yeni istifhamların doğmasına sebeb olacaktır. Kararınız her ne şe- kilde olursa olsun muhterem olacak- tır." diyordu. Beyhan Cenkçi, mahkemeden Ce- zaevinin arabasına binerken boynun- da taşıdığı mahkümiyet zincirine 12 aylık bir halka daha ilâve edilmişti. Ankara Hiltona 32 aylık bir mahkum Beyhan Cenkçi Başını oeğmeyecek olarak döndü. Sakin ve güvenliydi. İradesinde en küçük bir sarsılmışlık görünmüyordu. Mahkeme salonunu boşaltan kalabalığın başı yerdeydi. Bütün suçu bir romanı tefrika et- mekten ibaret olan. üstelik roman bitmeden açılmış bir davada mah- küm olan Beyhan Cenkçinin başı dik, alnı aktı. Yeni davalar Gene geçen Çarşamba günü, Anka- ra Toplu Basın Mahkemesi Ulus Gazetesi aleyhine açılmış iki davaya daha baktı. Bu davaların sanıkları da Ulus Gazetesinin yazı işleri mü- dürü Cenap Çetinel ile fıkra yazarı Emil Sandalcı idi. İlk dava, Sandal- cının "K. Aygün ve Politikada Sami- miyet" adlı fıkrası için açılmıştı. Ay- günü küçük düşürücü yayın yapıldı- ğı iddia ediliyordu. İkinci davada Cenap Çetinelin hem yazar hem ya- zı işleri müdürü olarak aleyhine açı- lan, Ulus gazetesinin "Ciddiyet" ad- lı mizah sayfasında çıkmış "Dördün- cü Kürk" adlı fıkraydı. Dava, D.P. nin bir numaralı nutukçusu, .P. Genel İdare Kurulu Üyesi, Bayın- dırlık Bakanı Tevfik İlerinin muva- fakatiyle açılmıştı. Kendisinden önceki yazı işleri mü- dürlerinin akıbetini yakından bilen Cenap Çetinel, şimdiden muhtemel bir Ankara Hilton misafirliği için gerekli hazırlıkları yapmaktadır. Son Kayseri olayları, gazeteler a- leyhine yeni davalar açılmasına da sebep oldu. Ulus ve Yenigün aleyhi- ne, bu olaylar ile ilgili istifalar dola» yısıyle yeni davalar açılmıştır. Bu havadisleri yayınlayan o İstanbul ve İzmir gazeteleri aleyhinde de aynı şekilde dava açılması beklenmekte- AKİS, 13 NİSAN 1960