İKTİSADİ VE MALİ SAHADA. Bu duyumda, geriye Türk piyasa- sına hâkim olmak isteyen ve Doğu - Bati münasebetleri konusunda kendi fikirlerine yakın Oo gördüğü fikirlere sahip herkesi -İspanyada dahi olsa- tutmaktan çekinmeyen Batı Alman- ya, -daha doğrusu İktisat Bakanı Prof. Erhard değil, siyasi gayelerim iktisadi icabların daima üstünde tu- tan Başbakan Adenauer- Türkiyeye "ufak" bir kredi verilmesini neticede aynı zamanda en akıllılarından birisinin dediği gibi "Canım, biz Almanlardan kredi falan koparmadıkki! Onlar bi- ze bunu verdiler. Biz de aldık." sözle- ri bu işde de hakikatin tam ifadesi olmuştur. Adenauer cikleti e Ankaraya kadar zahmet D.P. iktidarına sadece 20 müNDE dolarlık Hermes o garantisi teklif eden Büyükelçi Lahr, iktisadi mülâhazalardan çok siyasi haysiyet mülahazalarıyla karşılanmış ve Ade- nauer Cenapları -Amerikalıların bu konudaki hareket tarzını acırı dü- rüstlük saydığı ve aslında halk deni- len şeye fazla kıymet vermeyen bir miz'acin körlüğü içinde bulunduğu için- 50 milyon dolarlık kredi iste- en D.P. Hükümetinin bu talebinin 35 milyonluk kısmının israf edilmesi- ne ve zater teklif edilmiş olduğu için 15 milyonluk Hermes garantisinin de buna ilâve edilmesine nihayet hü- küm buyurmuşlardır. 4 Ağustos 1958 de alınan 223 milyon dolarlık olağan- üstü kredilerin yanısıra -ki bu kredi- ler iki yıl süreyle kullanılmıştır- 35 milyon dolarlık bu sinek siklet yar- dımın Türk piyasasına Önümüzdeki yıl pek büyük bir rahatlık getireme- yeceği açıktır. Şimdi, Alman Hükümeti bu 35 mil- yon dolarcık için dahi OECE Konse- yinde büyük tenkitlere hedef tutula- caktır. Çünkü, OECE Konseyinin, Türkiyeye bundan böyle; yapılacak yardımların -ki bu yardımlar artık sadece kredi şeklinde olacaktır, zira Birleşik Amerika dahi Türkiyeye hi- be vermekten vazgeçmiştir- ancak Konsey tarafından çok taraflı bir şekilde kararlaştırılarak verileceğine dair bir kararı vardır. Bu durumda yeni yardımlar, pak tabii olarak, is- tikrar programının köklü bir şekilde yerleşmesi için alınacak tedbirlerin ve yeni yatırım plânının memnuniyet verici olmasına- bağlı kalıyordu. Bu tedbirler alınmadığına göre, OECE Konseyi de yeni yardımlara pek ta- raftar görüşmeyecekti. Bu tenkitler karşısında Batı Almanyanın savun- 22 ması ise, verilen kredinin çok az ol- duğu, 35 milyon dolarlık krediyle sa- tın alınacak malların bütün OECE bölgesi içinden satın alınabileceği, sadece 15 milyon dolarlık Hermes garantisinin Almanyadan ihraç edi- len mallar için bahis konusu olduğu, bunun da normal bir muamele sayı- lacağı oOmerkezinde o toplanacaktır. Fakat, bu kredi işini savunanların üstünde duracakları en önemli nok- ta, Türkiyede transfer güçlüklerinin tekrar başlamasını önlemek lüzumu- nu belirtmek olacaktır. Ancak, 35 milyon dolarcık trans- fer güçlükleri ancak kısa bir müddet geciktirilebilecek ve bu yeni o kredi de Türkiyenin 1970 yılma kadar yük- lendiği 1.386.000.000 dolarlık dış borç yüküne eklenecektir. Sırf bu, sadece yeni mali kredilerin Türkiyenin ih- racatını ve ithal kapasitesini arttır- ma davasını me gös- termeğe yetse gerektir Ya bu 35 milyon dolarcık da tüke- nince ne olacaktır? Bir yandan, u- fukta heyula gibi hızla yaklaşan yeni iktisadi sıkıntıların korkusu, öbür yandan -hele Kayseri olaylarından sonra- Milletin ilk seçimde kendileri- ni iktidardan düşüreceğini görüp, düşme anını imkân nisbetinde gecik- tirmek için çare aramak, Seçimi ge- ciktirmek, heyulanın kucağına düş- meği, geciktirmemek ise iktidar kol- tuklarım bir süre önce terketmeği gerektirecektir. İşte, şim- Tİ di iki cami arasında kalmış binamaz gibi ne yapacağım şaşırmış bekler- ken, bu 35 milyon dolarcığı ağzında sakız yapıp çiğnemekten başka hiç- bir teselli yolu kalmamıştır. AKİS, 13 NİSAN 1960