dakikada kapak (kompozisyonunun değişmesine yol açtı, Kayseriye ka- dar hususi surette giderek geniş malümat toplayan bir AKİS yazarı bu malümatı not halinde hususi ar- şivinde muhafaza mecburiyetini duy- du, yazı işleri müdürü mecmuanın plânını hemen bir baştan ötekine ta- dil etti. Ee, neşir yasağıydı bu ve neşir yasağı o peşin değil, gündelik gazeteler neşriyat yaptıktan Sonra gelmişti! , Yeni tahkikatlar a Çetinerle alâkalı o neşir asağı bu suretle gazetelerin iç âlemini altüst ettikten bir kaç gün sonra gazeteler bulundukları mahal- lin Emniyet Birinci Şubesi marifetiy- le yeni bir nefir yasağı kararı tebel- lüğ ettiler. Yasak, isimleri bir gün evvel (o manşetlerde neşredilmiş iki subayla alâkalıydı ve Ankara Gar- nizon Kumandanlığının Siyasi Mah- kemesi tarafından alınmıştı. Tarihi 8 Nisan 1960 idi. 960/31 sayıyı tapı- yordu, Karar aynen şuydu: "Asker- leri kanunlara karşı itaatsizliğe ve inzibat vazifelerini ihlâle teşvik et- mekten maznun K.K.K. -Kara Kuv- vetleri Komutanlığı- o subaylarından Kurmay Albay Kâmil Savaş ile Kay- seri Yurtiçi (Bölge. Kumandanlığı subaylarından Topçu Binbaşı Os- man Özkoçak haklarında müsnet suçtan dolayı yapılmakta olan ha- zırlık tahkikatının seyrine müessir olacak mahiyette görülen her türlü, neşriyatın As. Mu. Us. K. nun 165/2 ve 5680 sayılı Basın Kanununun 30/2 nci maddelerine tevfikan menine ka- rar verdim." 6/7 Eylül hadiselerini ilân edilen Örfi İdarenin meşhur komutanı Nureddin Akno- zun tebliğlerindeki üslubu hatırlatan bir üslupla kaleme alınmış kararın altında "Adli Amir - S. Kaptan - Tümgeneral - Tümen Kumandanı" ibaresi vardı. Halbuki Selahaddin sıyla gazetelere tebliğ olunmuştu. Gazeteler yasak kararlarının me- tinlerini büyük puntolarla (o yayınla- dılar. Metinler, havadisin ta kendi- siydi. Böylece, açılmış bulunan tah- kikatların mahiyetinden umumi ef- kâr malümat sahibi oldu. Yeni sistem "Fakat ikinci nefir yasağının İstan- bulda bazı gazetelere pek geç teb- liğ edilmesi, meşhur "beyazlıklar"ın sütunlarda yeniden arzı cudam eyle- mesine yol açtı. Hakikaten, Akşam gazetesinin okuyucuları birinci say- fanın kenarında ve Aziz Nesinin fık- rasında o"beyazlıklarda o karşılaştı- lar. Birinci sayfanın kenarında ve Aziz Nesinin fıkrasında haklarında AKİS, 13 NİSAN 1960 F. Rüştü Zorlu Lüfen o sadede... takibat açılmış bulunan -ve istifana- meleri daha evvel yayınlanmış olan- Kurmay Albay Kâmil Savaş ile Top- çu Binbaşı oOsman Özkoçak bahis mevzuu ediliyorlar, onların hareket tarzı üzerine fikir (yürütülüyordu. Neşir yasağı geldiğinde gazetenin baskısına geçilecekti. Yasak gelince baskı durduruldu, tehlikeli ocümle- ler kazındı. Fakat yeni kalıp almak için zaman gecikmişti. Böylece, U- -ak hadiselerinden beri unutulmuşa benzeyen "beyazlıklar" kendi kendi- ne yeniden ihya oldu. Mamafih, haftanın sonunda bir çok gazeteci istim gibi arkadan ge- len nefir yasağının ne kendilerini kurtarmak, ne de bir hadiseyi umu- mi efkârdan gizlemek vazifesini ge- rektiği gibi ifa edemediğinde oOmüt- tefikti. Aksine, yasak kararları sa- dece meraklan bilemişti. Ne var k bu merakı tatmin etmek gazeteler için artık kabil değildi ve normal o- larak haberleri gazetesinde okuyan vatandaş şimdi ister istemez kulağı- nı "Fısıltı oGazetesine verecekti. Bunun ise kime kâr sağlayacağı, elbette ki meçhuldu. Dış Politika Kuru sıkı Geçen haftanın sonunda bir gün B.M.M. Dışişleri Komisyonu üye- YURTTA OLUP BİTENLER leri, uzun boylu, küçük başlı, seyrek sakallı bir (o milletvekilinin, incecik sesiyle şöyle haykırdığını' duydular: "Halk Partisi erkânının açıkça, memlekette bir karışıklık çıkarsa bu anlaşma gereğince Amerikalılar ge- ne müdahale edecekler mi diye en- dişeye kapılmaları, Halk Partisinin memlekette böyle bir karışıklık çı- karmak hususunda kararlı olduğuna şüphe bırakmamaktadır." Bu mil- letvekili, D.P. nin bir vakitler pek meşhur, pek azametli Grup Başkanı Antalya milletvekili Dr. Burhanettin Onattan başkası değildi. O Burha- nettin Onat ki, geçen haftanın so- nundaki gün D.P. şeflerine sadakati- ni C.H.P. ni suçlandırmakla göste- rirken, 1957 seçimlerinin arifesinde yoklama anlaşmazlıkları yüzünden Antalyadan çektiği bir telgrafla ay- nı D.P. den istifa ettiğini unutmuş, hattâ büyük bir hürriyet kahramanı edasiyle Vatan Gazetesine (o muhalif makaleler yazmağı vaad ettiğini bile hatırlamak istememişti. B.M.M. Dışişleri Komisyonunda o gün Amerikayla imzalanan İki Ta- raflı -garanti- Andlaşması üzerinde görüşülüyordu. Bülent Ecevit, and- laşmadaki "endirekt tecavüz", "süb- versif o faaliyet" gibi (omefhumlarla Hükümetin ne kasdettiğini öğrenmek istemişti. Bülent Ecevit meseleyi ve endişeyi açıkca ortaya koymuştu. "Sübversif faaliyet"in türkçesi "giz- li ve yıkıcı faaliyet" demekti. D.P. Meclis Grubu, Perşembe günkü beş- buçuk saat süren toplantısından son- ra yayınladığı tebliğde C.H.P. li "gizli ve yıkıcı faaliyette bulunmak" la suçlandırmıştı. Bu duruma göre, Bülent Ecevit öğrenmek istiyordu: Amerikayla imza edilen ikili andlaş- madaki bu “"sübversif (o faaliyet"ten hükümet ne anlıyor, ne kasdediyor- du? D.P. nin son Grup Tebliğinin "ışığında", oandlaşmadaki bu ifade daha da ehemmiyet kazanıyordu. "Bu bildiriden sonra Bakanın bizzat Encümene izahat vermesi o zaruret haline gelmiş"ti. Antalyanın modern resim düşma- nı milletvekili, D.P. Meclis oGrubu- nun sabık Başkam Dr. Burhanettin Onatın C.H.P. ni açıkça suçlaması. işte Ecevitin bu konuşmasından son- ra yapılmıştı. Ama ressam milletve- kili Onat, gereken cevabı Ecevitten almakta gecikmedi. Ecevit anlattı ki, "C.H.P. ni memlekette karışıklık çıkarmak - sübversif faaliyette bu- lunmak-"la suçlamak boşunadır. Bi- lâkis, "C.H.P. memlekette karışıklık çıkmasını önlemeğe çalışan başlıca kuvwvettir. Demokrasinin meşru yol- lardan gerçekleşmesi için uğraş- maktadır, Karışıklık ' çıkarmağa 17