arada Yeşilhisardan gelenlerle uzun uzun görüştü. Yeşilhisarlılar meşhur hadise hakkında kendisine malümat verdiler. Gelenler arasında hadisede yaralananlar da vardı. İnönü hadise- nin hiç de vali tarafından anlatıldığı şekilde olmadığını anlamakta zorluk çekmedi. Vaziyeti görmüştü. Anka- raya dönebilirdi. Niğdeye uğrayacak, oradan başkente avdet edecekti. Sa- atin dokuzu geçtiği bir sırada otomo- bil kafilesi İncesu istikametinde Kay- seriden ayrıldı. Fakat bütün bunlar olup biterken Ankarada bazı kararlar alınmış, İ- nönünün Kayseriye girişindeki manâ D.P. büyüklerini dehşete düşürmüş- tü. Mutlaka bir kuvvet gösterisine lüzum vardı. Baksanıza, İnönü pres- tijinin son kertesine yükselmiş, efsa- ne kahramanı haline gelmişti. Bir çare bulunmalıydı. Bir çare. Bu ça- renin ne olduğu İncesuda meydana çıktı. İncesudan öteye geçmek ya- sak olunmuştu! Bunun manâsını hiç kimse anlayamadı. Ne oluyordu? Dört askeri vasıta İncesu köprüsünü kapatmıştı. Kayserinin ikinci vali muavini Kâzım Ataman -öteki payı- nı almıştı- oİncesudaydı. o Kafilenin başındaki otomobiller köprünün ö- nünde durdular. Milletvekilleri der- hal vali muavinine gittiler. Kâzım Ataman kendilerine yeni bir "kat'i e- mir" tebliğ etti: İncesudan öteye geç- mek yasaktı! Bunun sebebini de söy- lemekten çekinmedi: Ötede, Yeşilhi- sar vardı! Milletvekillerinden Turgut Göle, Turhan Feyzioğlu, Daniş Yur- dakul güldüler. Paşanın Yeşilhisara gitmek niyeti yoktu ki.. Niğde yolu Yeşilhisardan geçiyordu. Orada ka- lınmayacaktı bile.. Bu ne evham, ne korkuydu? Fakat Kâzım Ataman, vali Ahmet Kınık -İnönünün Malat- yadaki meşhur ve sakalet derecesin- deki devâsâ heykelini diken vali- ile Ankaradan hususi surette gönderilen Emniyet Genel Md. maruf Cemal Gök tanın Yurtiçi 5. Bölge Komutanı Tuğ- general Kemal Çakın -bir ara tekaüt edilmiş, Bursada D.P. teşkilâtında vazife almış, yeni İktidar devrinde yeniden orduya kabul edilerek terfii sağlanmış ve general oOolmuştur- ile birlikte yolda olduklarını söyledi, larla görüşülmesini tavsiye etti. Ha- kikaten biraz sonra üç ahbap İncesu- ya geldiler. İncesuya, topçu kıtasının yanında bir başka birlik daha celbe- dilmişti: Bir Jandarma taburu, Ama alâka uyandırıcı taraf şuydu ki tabur Ankaradan gönderilmişti, oCumhur- başkanlığı Muhafız Alayına mensup- tu! ak Cumhurbaşkanlığı Muha- fiz Jandarma Taburunun bütün su- dikleri (o hislerin eşini o beslediklerini AKİS, o6 NİSAN 1960 ortaya koymakta zerrece gecikme- diler. Topçu kıtasına ise gene Bin- başı Selâhaddin Çetiner komuta edi- yordu. Bütün gün bir yanda Turgut Göle, Turhan Feyzioğlu, Daniş Yurdakul diğer tarafta Ahmet Kınık -İnönünün Malatyadaki meşhur ve sakalet dere- cesindeki devâsâ heykelini diken va- li-, Cemal Göktan ve Kemal Çakın arasında müzakereler, münakaşalar, söz düelloları cereyan etti. Resmi sı- fatlı üçler hakikati milletvekillerine olduğu gibi anlattılar: Kendileri, İ- nönünün İncesudan öteye geçmesin- de, hattâ Yeşilhisara gitmesinde hiç bir mahzur bulunmadığını, zaten böy- le bir men kararının kanuni olmaya- cağını İçişleri Bakanı Dr. Namık Ge- İnönü otomobilde yemek yiyor Piknik dike bildirmişlerdi. Ancak Dr. Namık edik İnönünün İncesudan öteye as- la geçirilmemesini emretmiş, bunun bir Hükümet kararı olduğunu bilhas- sa bildirmişti. Turhan Feyzioğlu bu açı ıklama üzerine şöyle dedi: — Vali bey, yarın Dr. Gedik sa- dece Yeşilhisarda kongre yapılması- nın menedildiğini, yol kesmenin sizin marifetiniz olduğunu söyler, açıkta kalırsınız. Tıpkı Uşak valisine emir verdiğini Dr. Gedikin, Et ve Balık Kurumu Umum Müdürüne emir ver- diğini Ticaret Bakanı Hayreddin Erk- menin reddettiği gibi. Siz, Cemal Göktan, Uşak hadiselerinin müzake- resi sırasında Meclis balkonundaydı- nız. İçişleri Bakanının valiyi ve diğer mesulleri nasıl yalnız bıraktığını OLUP BİTENLER gördünüz. Aklınızı başınıza alın!" Tartışmalar, milletvekilleri tara- fından son derece ağır hitaplara ka- dar götürüldü. Cemal Göktana hem Fevzioğlu hem Göle sadece orada bulunmasının, Uşakta yüzünden, İnönüye karşı bir suikast tertiplendiği şüphesini vereceğini ve bütün Türkiyeyi heyecanla sarsma- ya yeteceğini ohatırlattılar. (Daniş Yurdakul şerefli idare amirlerinin Oo- YURTTA defalar İçişleri kan da kendileriyle sıkı münase- bet kuruyordu. Hükümet kararı kat'- iydi. İnönü, İncesudan öteye bırakıl- mayacaktı. Astar ve enönünün İncesuda yeniden durdu- İ rulduğu pek kısa bir zamanda An- karada duyuldu. Az sonra bütün Türkiye hadiseden haberdardı. Her- kes galeyan halindeydi. Civar vilâ- Kayserinin merkezin- istikametinde bir akın Vaziyet vehamet o kesbedi- alâkası kesildi. cesuya askeri kuvvet celbine girişil- di. Büyük CMS'ler kıt'a nakline baş- ladılar. Fakat Türkiye yerinden bir kere oynamıştı. Ankaraya telgraflar yağıyor ve alâkalılara gelen telgraf- lar hiç iltifatkâr cümleler ihtiva et- miyordu. Kayseride Kayseri çapında cereyan etmiş hadise şimdi Türkiye çapında tekrarlanıyordu. Memleket İnönünün etrafında sımsıkı kenetle- niyordu. İşte bu sıradadır ki baş- kentte Başbakan Yardımcısı Medeni Berk ile C.H.P. Merkez İdare Kurulu üyesi Ferit Melen arasında telefon muhaverelerinin en alâka uyandırı- cısı cereyan etti ve bu, tesbit olundu. C.H.P. Meclis Grubu Başkan Veki- li Fethi Çelikbaş Başbakan Mende- resi aramış, fakat bulamamıştı. İçiş- leri Bakanı da ortada görünmüyor- du. Bildirildiğine göre sadece Mede- ni Berk C.H.P. lilerle temas edebilir- di. Başbakan Yardımcısını Ferit Me- len buldu. Melen, bu halin ne olduğu- nu sordu. Bu ne evhamdı? Berk, Men- deresin yakınıydı. Kendisini evham- lârından kurtarmaya çalışmamalı mıydı? Başbakan Yardımcısı Başba- kanın yağmur yağdığı için (o keyifli bulunduğunu söyledi, sonra ilâve et- ti: "— Ama, bir kaç saatte bir bavul dolusu telgraf geldi. Bunları siz de okusanız sinirden ne yaptığınızı bi- lemezsiniz" Telgraflar, İnönüye yapılan hare- keti en sert lisanla protesto eden tel- graflardı. Tabii bunların bir teki bi- le Radyoda okunmadı! Medeni Ber- kin açıklamaları bundan ibaret kal- 9