İKTİSADİ VE İstikrar Buhar olan program G“ hafta sonunda, İzmirde sa- nayicilerden seçim parası topla- mağa giden Sanayi Bakanı Sebati Ataman -D.P.nin en iyi ve belki de tek iktisattan anlayan Bakanı- An- karada bilhassa kordiplomatik men- suplarının gözünden önemli bir beyanatta yanat, sanayici kredileriyle ilgiliydi ve bu konuda Sebati Atamanın söy- ledikleri, 4 Ağustos 1958 de tanta- nayla ilan edilen iktisadi istikrar programının, seçim havasının ilk kurbanı olduğunu göstermişti. Ata- man önce, istikrar programını tasvip ettiğini söylemekle 180 derecelik mu- azzam bir dönüş yapan meşhur mu- halif -demokrat Osman Kibarı tat- min etmek için olacak, 4 Ağustos 1958 de alınan kredi tahdidi tedbirle- rinin sanayi kredisini tahdit mânâ- sına gelmediğini bu tahditlerin mem- leket içindeki umumi kredi hacmini tahdit gayesini güttüğünü söylüyor- du. Ataman, umumi o katipliğinde kesin platonlar tesbitiyle ( birlikte devalüasyon e neticesinde sanayicilerin alabileceği k redi mik- tarının da, diğer unsurların alabile- ceği miktar gibi ister istemez tahdi- de uğrayacağını unutmuşa benziyor- du. Atamana bakılırsa, umumi plâfon içinde sanayiciler lehine kaydırmalar yapılabilirdi. Fakat, bugünlerde D.P. nin başları, aşağı yukarı herkese ay- nı tarzda vaitlerde (bulunduklarına ması ile değil, ancak ve ancak fonların aşılması suretiyle olabilece- ği muhakkaktı. Nitekim, daha bir- kaç ay önce bütçe görüşmeleri sıra- sında kredi plafonlarına ne adar saygılı olduklarını, istikrar progra- mının en büyük başarısıymış gibi bal- landıra ballandıra anlatan D.P. baş- ları, şimdi tamamiyle ağız değiştir- mişler, kredi oplâfonlarını aşmakta gösterdikleri büyük mahareti övme- ğe başlamışlardı. İşte, şimdi Sebati Ataman bu konuda ilk defa bir de rakam veriyordu. Atamana bakılırsa, 30 Haziran 1958 seviyesine göre "u- mumi kredi hacmi muhtelif vesile- lerle 1.200.000.000 lira arttırılmıştı." Halbuki, Maliye Bakanı Hasan Polatkan 19 Şubat 1960 günü Meclis umumi hey'eti huzurunda, bütçenin tümü üzerinde yaptığı konuşmada 4 Ağustos 1958 kararlarının banka plasmanlarını 30 Haziran 1958 deki seviyesinde yani (o 12.213.000.000 lira üzerinden dondurduğunu, bu sınırın ancak 200 milyon liralık bir marj 22 MALİ Sebati Ataman Seçim kredisi dahilinde aşılmasına izin verildiğini söylemişti. Cari yıl içinde bu 200 mil- yon liralık marj bir misli daha arttı- rılmıştı. Şu hâlde, banka plasmanla- rının 12.613.000.000 lirayı çatlasa da patlasa da gerekirdi. Maliye Bakanı, plâfonun Kasım 1959 sonunda 75 milyon lira altında kalındığını iftiharla (o söyle- mişti. Sanayi Bakanının geçen hafta verdiği 30 Haziran 1958 e ait 9 mil- yar 232.000.000 rakamı ise kendisi- nin söylediği gibi umumi kredi hac- mini değil, sadece umumi kredi hac- mi içinde cari krediler seviyesini gös- termektedir. Maliye Bakanı Şubat ayında, bu seviyenin umumi plâfona riayet şartiyle sadece 206 milyon li- ra aşılmış olduğunu ifade etmişti. Bu aşma da, ticaret bankalarının 30 Haziran 1958 seviyesini 200 milyon lira aşmalarına imkân veren marj kullanılmak suretiyle yapılmış olma- lıydı. Şimdi ise, Sanayi Bakanı, cari kredilerin 30 Haziran 1958 e nazaran tam 1.200.000.000 lira o fazlalaştığını söylemektedir. Sırf cari kredilerde bu kadar büyük bir fazlalık, banka plas- manlarına müteallik umumi plâfo- nun da aşılmasını büyük bir ihtimalle gerektirir. Kaldı ki, eğer Sebati Ata- man, bu aşmanın cari kredilerde de- gil de umumi plasmanlar içinde vuku bulduğunu söylemek istemişse -zira kendisi bizzat umümi kredi hacmin- den bahsetmiştir- o zaman plâfon SAHADA diye bir mefhumun Hükümetin naza rında artık bir hiç olduğu büsbütün aşikâr bir hâl alır. Herhalde, kredi plâfonlarına artık ölü nazariyle bak- mak mümkündür. Kaynayan kazan u suretle, temellerinde bir türlü istikrara (o kavuşturulamayan ik- tisadi bünyemizi istikrar istimi üze- rinde tutan son kapak da kaldırıl- mak yolundadır. Gerçekten, istikra- rn kurulup kurulmadığının başlıca ölçüsü, âmme sektörünün mali muva- zeneye kavuşmasıdır. (Eğer iktisadi devlet teşekkülleri ile odiğer âmme sektörü müesseseleri kendi cari mas- raflarını, cari gelirle yani ezcümle satışlarından sağlıyacakları o gelirler- le karşılayamazlarsa, yatırımlarını da otofinansman yoluyla veya diğer enf- lâsyoncu olmayan kaynaklardan kar- şılayamazlarsa, Türkiyede istikrar- lı bir kalkınmadan bahsetmek asla mümkün olamaz. Gerçekten, bizzat resmi makam- ların hayli iyimser olarak 1959 için yaptıkları tahminlere bakılırsa âmme sektörünün bütününün konsolide ca- ri gelir fazlası bahse konu yıl içinde 468.082.770 lira tutacaktır. Halbuki, âmme sektörünün -umumi muvazene ve mahalli idareler bütçeleri hariç- yaptığı yatırımların yekünu 1.781. 225.161 lirayı bulacaktır ki, bu su- retle (oyatırımların Oo finansmanında bu müesseselerin dışardan sağlamak zorunda oldukları kaynakların ye- künu o 1.016.204.891 liraya baliğ ol- maktadır. 1959 yılı içinde bu miktar yatırım yapılabildiği hayli şüpheli- dir ve yapılabilen yatırımlar da ge- niş ölçüde kambiyo karşılık fonun- dan ve Amerikan yardımının karşı- lık paralarından finanse edilmişler- dir. 1960 ta ise, ihracat primlerinin de ithalât kuru seviyesine aşağı yu- karı bütün sahalarda erişmiş bulun- ması, içinde bulunduğumuz yıl için kambiyo karşılık fonunun, yatırımla- rın finansmanına yarayacak bir ta- sarruf kaynağı olarak önemini çok azaltmıştır. 1959 da âmme sektörü- nün kendi cari masrafları üzerinde sağladığı net fazlalık yarım milyar liranın altında kalmaktadır. Bu mü- esseselerin yıllık cirosu 7 milyar li- ra civarında olduğuna göre bu cari gelir fazlası (907 civarındadır. 1960 ta bu nisbetin değiştiği söylenemez. Bu nisbet ise, rantabilite obakımın- dan fevkalâde düşüktür. Bu durum- da, Avrupa İktisadi İşbirliği (o Teşki- lâtı -OECE- âmme müesseselerinin bünyesi ve idaresinde radikal ıslahat yapılması lüzumunu devamlı surette tekrarlamaktadır. AKİS, 6 NİSAN 1960