DÜNYADA OLUP BİTENLER deaux'ya ayak basmamasına yemin etmiş olan Bordeaux Piskoposu Mon- senyör Richard Cenaplarına bildir- mekten de çekinmedi. Fakat, Pisko- pos Cenapları inatçıydı. Madem ki "K" Bordeuax'ya ayak basacaktı, o da dini vazifesini (oyerine getirecek, Bordeaux'da tek kişinin onu karşıla- masına izin vermeyecekti. birkaç Cezayirli Fransız müfritten ibaret bir kalabalıktan gayri Krut- çef'i karşılayan yoktu. Bütün pence- releri kapalı, balkonlar bomboştu. Krutçef, Bordeaux'nun dirsek çevir- mesine karşı intikamını almakta ge- cikmedi. Vilâyet Konağında kendisi- şarabının sahibi Marki de Lurs - Saluce'ün Rusça söy- lediği oO“beyanı hoşamedi"ye cevap olarak "Dünyada hâlâ markiler mev- cut mu?" diye alaylı bir söz atmak- tan kendini alamadı. Krutçef OBur- gonya ile Provence'da bambaşka bir şekilde karşılanacaktı. Komünist ol- sun olmasın Akdenizli halk, bazı halleriyle kendisini andıran bu baba- can tavırlı adamdan hoşlanmıştı. Pau şehri Başyoldaşa bir kuzu hediye et- ti. Ukraynada partiyi idare ederken Ziraatten başka hiçbir şeyle uğraş- mayan Krutçef, bir anda yorgunlu- gunu unuttu, gülümsemeye başladı ve kucağında uslu uslu oturan kuzu- nun kulağına eğilip tatlı kelime- ler mırıldanmağa koyuldu. Pazar günü öğle vakti Başyoldaş Nimes'e gelmişti. Burda da "K"yı büyük bir kalabalık (o karşıladı. Artık (o Başyol- daş iyice memnundu. Zirai Islahat Kumpanyası Müdürü Mösyö Lamo- ur'dan pek beğendiği teknik izahatı alırken Krutçef, arkasındaki yardım- cılarından Kossyguine'in verdiği bil- giye dayanarak (Rusyada daha bü- yüklerinin, daha esaslılarının o(mev- cut olduğunu hatırlatmadan da ra- hat edemiyordu. Nimes'den sonra Pichegu'de "K" bu sefer eksperi ol- duğu mısır buketleri arasında, kulaklarına kadar açılmış resimler çektirdi. Arles'da sadece bir çeyrek durulacaktı. Arles Şehri, meşkur Mi- di danslarından kısa bir ziyafet ver- di. "K" fevkalâde memnun kaldı. Arles Kraliçesi ne kadar da ufak te- fecikti! Ne kadar da güzel dansedi- yordu! Başyoldaş bu ihtiyar, bu gün görmüş, bu tatlı Fransız toprağın- dan bayağı zevk almıştı. Ama, yine kendini tutamadı: "Biliyor nuz? Bizde, Kafkasyada dansözler vardır ki!" Pazartesi sa- bahı, artık Kral Gaston'un -Gaston 26 Krutçef Keyfi yerinde Defferre, Marsilyanın o Sosyalist Be- lediye Başkanı- topraklarına giril- mişti. Umumi, hava pek iyi değildi. Sabahın erken ii Krutçef lehinde afiş asan bir komünist, Ce- zayirli Fransız müfritleri flar. öldürülmüştü. Bu olay yüzünden Defferre'in, Krutçefin ziyaret prog- ramını değiştirmesini bekleyenler de vardı. Ama, Defferre aldırmadı. Ak- şam yemeğinde, Büyükelçi Vinogra- dof -eski Ankara Büyükelçilerinden- Deferre'i Krutçefe şöyle tanıttı: "Bu Defferre'dir. Marsilya Belediye Baş- kanı ve senatörü. Üstelik, sosyalist- tir. Ama, Guy Mollet'yle her zaman mutabık değildir" Defferre ise he- men cevabı yapıştırmakta gecikme- di: "Bu son teferruat herhalde Mös- yö Krutçefi ilgilendirmez. Mösyö Krutçef, kaç kere, Fransada iç işleri- karışmayacağını söylemedi Krutçef bu sözlerden o Deffer- re'in ne adam olduğunu anlamıştı, ona göre hareket etti. Balık çorbası emekle ilk olarak meşhur Marsil- ya bouillabaisse'i -balık çorbası- Krutçef, balık çorbasına ba- . O anda artık protokolü falan unutuverdi. Tam üç kere kendi eliy- le çağırdığı garsona balık çorbası ısmarladı. Krutçef derhal, Marsilya balık çorbasını Sovyet Rusyayı fet- hetmeğe davet etti ve ısrarı üzerine ahçıbaşı Madam Nina Kruçefnaya balık çorbasının o reçetesini vermeği kabul etti. Ertesi sabah Belediye balkonundan halkı selamlarken Def- ferre, Krutçefe, "Ne dersiniz? Mar- silya büyük bir liman değil mi?" di- ye sorunca, Krutçef, hâlinden mem- nun, "Evet, evet, ona ne şüphe! Ama bizde de Odesa var ha!" diyordu. Öğ- leden sonra saat 15.30 sularında Burgonyanın merkezi Dijon'a vardı- lar Dijon Belediye Başkanı 84 lük papaz Felix Kir, Papalıktan gelen bir emir üzerine Krutçefi karşılamak- tan men edilmişti. Doğrusu istenirse, Fransanın misafirini bir (Belediye Başkanının karşılamasına mâni ol- mak, Vatikanın Fransanın iç işlerine karışması demekti. Bu işte Fransız Dışişleri Bakanlığının da payı oldu- gu anlaşılıyordu. Gerçekten, Kir. Do- gu - Batı münasebetlerinin düzeltil- mesine taraftardı. Bu maksatla, Sta- lingrad'la Dijon'u kardeş şehir ilân etmeği bile kabul etmişti. Gerçi, bu maksatla, Moskovaya gitmesine hü- kümet engel olmuştu ama, o yine Di- jon'da bir Stalingrad hey'etini kabul etmekten kaçınmamıştı. Şimdi ise, milletlerarası okomünizmin başının bir papazla sarmaş dolaş görünmesi. Vatikanın bütün propagandalarını alt üst edecek, üstelik tam bu sırada Polonya Priması ile pek zor görüş- melere girişmiş olan Leh Komünist- lerine büyük bir avantaj sağlayacak- tı. De Gaulle, gerçi Krutçefi Fransa - yı ziyarete davet etmişti ama, bu zi- yaretin Kremlin'in şefine bu kadar büyük avantajları oOkazandırmasına hiç de taraftar değildi. Neticede, Di- jon Piskoposuna, aleyhinde disiplin cezası tatbik edileceği söylendiği gi- bi, bir kaymakam birkaç sivil polis le beraber Papas Kir'i Dijon'dan ka- çırdı ve vaktiyle Alman zulmüne karşı mücadele ettiği civar köylerde ona esaslı bir ziyafet çekti. Bu hâdi- se Başyoldaşın keyfini len ziyafette, bol bol oBurgonya şa- rabı çekip sarhoş oldu ve bütün Rus hey'etinin başında, -tıpkı Marsilyada yaptığı gibi- Çarlık zamanında bes- telenmiş ihtilâl şarkıları ookumağa başladı. Bu keyif "K" ile Büyük Charles arasındaki görü devam etti. politikalarının ana felsefesini birbir- lerine izah etmekle yetindiler ve ih- tilaflı (omeselelere, bilhassa Berlin meselesine ancak şöyle bir dokundu- lar. Zaten, geziden maksat, bu me- seleleri hâlletmek değildi. Maksat sadece, lke'ın "K"yı davet etmesin- den sonra yaya kalmak istemeyen Büyük Charles'ın izzeti nefsini kur- tarmaktı. o Başyoldaş da bu suretle, Fransada babacan haliyle sempati yaratmak fırsatını elde etti. Doğru- su istenirse, milletlerarası komüniz- min başı, Fransız - Alman ittifakı aleyhinde giriştiği pek ustaca istis- mar teşebbüslerinden beklediğini ala- mamıştı. AKİS, 6 NİSAN 1960