yan meşhur telgrafı böylece saat al- tıda aldı. Okuduktan sonra yazı ma- sasının üzerine fırlattı ve pek iltifat- kar sayılmıyacak bir kelime mırılda- narak "Beni Said-i Nursi zannediyor galiba" dedi. Hadisenin üzerinden sekiz saat geçmişti ki telgrafa imza koyan zat da, ona o telgrafı yazdırtan zevat da İsmet İnönünün Said-i Nursiden bi- raz farklı olduğunu ve müthiş bir ha- ta işlemiş bulunduklarını acı acı far- ketmekten geri kalmadılar. Vali ve milletvekilleri smet İnönünün 3 Nisanda yapıla- cak Kayseri il kongresinde bulu- nacağı evvelden ilan edilmişti. Seya- hat programı belliydi. Muhalefet li- deri 2 Nisan günü Motorlu trenle Kayseriye gidecek, ertesi gün otomo- bille ve ya Niğde, ya Nevşehir üze- rinden Ankaraya dönecekti. 4 Nisan- da B.M.M. uzun tatil devresinden sonra açılıyordu. Seçim laflarının ortada dolaştığı sırada Muhalefet li- derinin Mecliste bulunmasında zaru- ret vardı Fakat 2 Nisan günü, sabahın iki- sinde, Kayseride hiç beklenmedik bir hadise cereyan etti. Vali Ahmet Kı- nık -Malatyada İnönünün meşhur ve sakalet derecesine varan devâsâ hey- kelini diken validir- C. H. P. il idare kurulunu vilâyet binasına çağırdı. Başkan Muzaffer Attaroğlu kongre- raporu hazırlamakla kurulundaki arka- daşları valinin bir tebliğiyle okarşı- laştılar. Vali, daha sonra İnönüye yıl- dırım telgrafla obildirdiği (o hususları C.H.P. nin Kayserideki mesullerine tebliğ etmek istiyordu. Fakat C.H. P. nin Kayserideki mesulleri "Kay- serili" ydiler. Gülümsiyerek Vali beye bu saatte tebligat yapılmıyacağını, zaten tebligatın il başkanına yapıl- ması gerektiğini hatırlattılar, başka- nın nerede bulunduğunu da bilmedik- lerini > heykelini diken validir- "Bir dakika" diyerek yandaki odaya geçti. Yanda- ki odada Kayserinin Demokrat mil- letvekillerinden bazıları ovardı. Vali onlara arzetti. Demokrat milletvekilleri ne yapması gerektiği hususunda valiye "faydalı ler"de bulundular. Vali, tekrar C. H. P. lilerin bulundukları odaya döndü ve kendilerine İnönünün ziyareti ve- silesiyle bir hareket olursa kanunla- rın şiddetle tatbik edileceğini ifade etti. C. H. P. liler omuz silktiler. Ne hareket olacaktı? Bu vaziyet karşı- sında, C. H. P. liler vilâyetten ayrıl- dıktan sonra "Akıl akıldan üstündür" prensibine uygun bir işbirliği havası içinde vali ve Demokrat milletvekil- leri İnönüye gönderilecek telgrafın AKİS, 6 NİSAN 1960 metnini -yüksek makamlara gerekli haber verilerek- hazırladılar. Demokrat milletvekilleri -arala- ii Osman - İnö- seyahati vesilesiyle Kayseriye evlerini ve yalnız milletve- killeri grubunu değil, hadiselerin res- mi seyrini de D.P. Genel İdare Ku- rulu azası sıfatını taşıyan Kamil Gündeş idare ediyordu. Nitekim, son- raları daha da gelişen hadiseler sıra- sında Kamil Gündeşin adı sık sık du- yuldu, üstad sık sık ortalarda gö- ründü. Merakla beklenen karar İnönü, yıldırım telgrafı okuduktan sona C.H.P, Merkez İdare Ku- rulundaki arkadaşlarını evine davet etti. Onlar gelinceye kadar yıkandı, traş oldu, giyindi. Kayseri seyahatin- den vaz geçmemeye azimli bulundu- gu anlaşılıyordu. Arkadaşlarıyla kı- sa bir istişare yaptı. Bu nasıl işti? Elbette ki gidecek ve hâdiseleri ye- rinde tetkik edecek, Kayseride haki- katen bir gerginlik bulunup o bulun- mey görecekti. Vali kongreleri mi etmişti? Pekala Kongre yapılmıyacaktı, C.H. P. nin boynu kıldan inceydi. Ama İnönünün -ya- hut her hangi bir vatandaşın- seya- hat hürriyetinin tahdidi bahis mev- zuu bile olamazdı. Bu sırada büyük zevat Muhalefet liderinin kararının ne olacağını me- rakla bekliyordu. İnönünün evi önün- de durmak ve İnönüyü takip etmek- le vazifeli polis Chevrolet'si, içi bi- rinci şube memuru dolu olduğu halde köşe başında etrafı kolaçan ediyor, Cemal Göktan Gedikin şahsi temsilcisi! YURTTA OLUP BİTENLER gelip gidenleri telsizle alakalılara bildiriyordu. Chevrolet'den saat 7.15 de verilen haber yüksek zevatı hiç memnun etmedi. Valinin telgrafına İnönü aldırmamıştı bile. İstasyona gitmek üzere evinden çıkıyordu. Hakikaten Muhalefet lideri Kayse- ri valisine bir cevabi telgraf yazdır- tp hareketinin manâsını kendisine bütün açıklığıyla bildirdikten, Ye- şilhisar hadiseleri dolayısıyla valinin ithamlarını reddettikten sonra Kay- seriye hareket ettiğini haber vermiş- ti. Telgraf, İnönünün hareketini tâ- kiben yıldırım olarak postahaneye verildi. Bu arada Genel Merkezden Genel Sekreter Yardımcısı Orhan Öztrak ve arkadaşları Kayseriye İnö- nüden evvel varmak üzere otomobille yola o çıkmışlardı. eralı bir seyahatin başladığı anlaşılıyordu. Seyahatin bütün ma- cerasını temin etme işini İktidar bü- yük bir cömertlikle omuzlarına al- mıştı. Heyecanlı bir bölge otörlü tren tam vaktinde hareket etti. İnönü, katarın son vagonun- da, sol tarafa bakan bir pencerenin kenarında, gidiş istikametinde oturu- yordu. İl kongresinde yapacağı ko- nuşmayı hazırlamıştı. Ama şimdi, daha mühim hadiseler çıkmıştı. Hem ne gamdı ? Bir hafta sonra, hadise- ler müsaade ederse Samsuna gide- cekti. Kayseride söylemek istedikle- rini orada söyleyebilirdi. Muhalefet liderinin, içine girdiği yeni macera- dan zevk aldığı hissediliyordu. Ade- ta daha gençleşmişti. Önünde görü- nen mücâdele, İkinci İnönü zaferinin 39. yıldönümünün ertesi günü bu mücadelenin kahramanına eski de- virleri hatırlatmıştı. Bir yandan man- zarayı seyrediyor, bir yandan İkti- darın işlemek üzere bulunduğu yeni hatayı gülümseyerek (o düşünüyordu. Her şeyi sükunetle karşılamak var- ken bu hiddet, bu şiddet, bu baştan büyük lâflara ne lüzum vardı? Halk, ilk istasyondan itibaren Mu- halefet liderine otezahürata başladı. Kalabalık kütleler yola çıkmışlardı. Tren durduğunda İnönü kendilerini pencereden selâmlıyordu. Hemen her yerde halk "Hürriyet! Hürriyet!" di- ye bağırdı. İhtiyarı vardı, genci var- dı. Kadınlar ayrı bir yerde kümelen- mişlerdi. Tren önlerinden geçerken Muhalefet liderini, şiddetle alkışlıyor- lar, "Yaşa babamız" diye bağırıyor- . Yer yer karşılamalar göz ya- şartıcı manzara oldu. Gençler pen- cereye tırmanıyorlar, okadınlar kü- melerinden kopup İnönünün elini öp- mek için hücum ediyorlardı. Heyecan görülmemiş haldeydi. Daha doğrusu, böyle bir heyecanı kafileye mensup 5