O zaman, Turhan Feyzioğlu atıl- dı: "— İdare Hukuku Okuduk, okut- tuk. Size bütün ilkokul talebelerinin baş parmaklarının kesileceği emrini verseler ve bunda kat'iyet bulundu- gunu söyleseler, infaz edecek misi- niz?" Anlaşılan vali muavini oİnönüyü yolundan alıkoymanın ilkokul tale- belerinin baş parmaklarını kesme- den daha kolay olduğunu sanıyordu. Biraz evvel İnönüye "Vali beyin bu sabahki telgrafınıza cevabıdır" diye uzattığı ve İnönünün açmaya dahi lüzum görmeksizin yırtıp suratına fırlattığı zarfın akibetinden dahi ders almadığı seziliyordu. Ee, İstanbulda da koca Ethem Yetkiner böyle bir da İnönünün değil, kendisinin söyle- diği olacak, İnönü Kayseriye gide- meyecekti ya! (Savcılık eliyle aldığımız tekziptir) Akis Dergisi yazı işleri Md. 28 Mart tarihli derginizde, şahsım- la ilgili olarak tamamiyle hayali bir haber yer almış bulunmaktadır. Bu haber tamamen asıl ve esastan aridir şöyleki: 1 — Seçim hakkında ne merakım ne de telaşım vardır. Basri Aktaşı evinde ziyaret edip se- çim hakkında bilgi almaya çalıştığım yolundaki haber, uydurulmuştur. Sa- yın arkadaşım Basri Aktaş'ın evinin nerede olduğundan dahi haberim yok- tur. 2 — Nevşehir'de seçim ibresi hiç bir zaman muhalefete teveccüh et- meyecektir. 1957 den daha da kuv- vetli durumda olduğunu, Nevşehirin şuurlu ve uyanık seçmenleri, kendi- lerini darı ambarında zannedenlere zamanı gelince layık oldukları haki- kat şamarını vurmak suretiyle isbat edecektir. 3 — Kavaklıdere Sporting kulübün umumi heyet toplantısında bulun- madığım ve o tarihte (Nevşehir ve civarında gezide olduğum cihetle mezkür toplantıda seçim hakkında söylediğimi Oo kaydettiğiniz haber de ötekiler gibi tamamiyle hilafı haki- kattir. 4 (Basın hakkında iyi fikirleri bulunan) ifadesiyle yapmak istediği- niz tarizin nekadar isabetli olduğunu ve daima tekrar ettiğim (muhalefet basınının verdiği haberlerin yüzde sekseninin yalan) olduğu hususunda- ki kanaatimi bu vesile ile de isbat ve teyid etmiş olduğunuzdan dolayı mü- teşekkirim. Nevşehir mebusu Necmettin Önder AKİS, 6 NİSAN 1960 Bu sırada, yolun kenarında bekle- mekte olan iki taksi ile bir otobüsün İnönü ile arkadaşlarını Ankaraya götürmek üzere vilayet tarafından sağlandığını Şükrü Kenanoğlu ifade etmek ihtiyatsızlığını gösterdi. İnö- Demek, vasıta- ları da hazırlamışlar!" Sonra, vali muavini ile talihsiz jandarma komutanını çekilip slime» ye, trenin hareketine mani olmam, ya davet etti. Vali muavini ile jan- darma komutanı çekilip gitmek Zo- runda kaldılar ama, trenin hareketi- ne müsaade etmediler. Bu sırada ka- tar hep kordon vazife gören İnönüyü muhafaza manâsına aldık- ları, yoksa ona karşı bir harekete iş- tiraki asla hatırlarına getirmedikleri açık şekilde belli oluyordu. Nitekim YURTTA OLUP BİTENLER uştu. Bilhassa kadınlar .son derece ellerine diye bağırıyor- . Manzarayı gören genç subay- ların hepsinin gözleri yaşlıydı. Hep- si, aynı sıcaklıkla İnönüye bakıyor- lardı. Herkes üzgün ve herkes bu hadisenin mesullerine oOkarşı hiddet- liydi. Trende Kayserinin eski D.P. milletvekillerinden biri vardı. Kendi- sini tanıyanlar yanından geçerken: — Ne diyorsunuz bunlara? Tas- w nn musunuz?" diye sordular. li sabık milletvekili büyük bir açıkkalplilikle ve samimiyetle: — Asla, dedi. Tasvip etmiyorum, doğru bulmuyorum!" Fakat gerek askerlerin, o gerekse halkın İnönüye karşı tutumunun bü- yük makamları memnun etmediği anlaşılıyordu. Trenin sarılması vazi- İnönü Moto-trenin makinist mahallinde İş başa düşünce... pencerenin önünden geçerken selâm veriyorlardı. (Hattâ bir kaç tanesi gelip İnönünün elini öptüler. Muhale- fet lideri, Kayseriye gitmeye azimli, oturup beklemeye koyuldu. Daha doğrusu, mücadeleye başladı. Katarı bir baştan ötekine okatederek tıpkı kendisi gibi ve kendisi yüzünden seya hatlerinden alıkonmuş yolcuların takdir dolu nazarları altında i gitti, makinistten izahat aldı. Anlaşılıyordu ki bir arı- za bahis mevzuu değildi. Büyükleri- miz koca bir ai hareketsiz kıl- makla İnönü Kayseriye gitme- sine mani olabileceklerini sanıyorlar- dı. Bu sırada, askerlerin munis ve müsamahalı davranışları sayesinde halk koparak akın halinde trene ko- fesi bir topçu kıtasına verilmişti ve kıtaya bir binbaşı komuta ediyordu. Binbaşının vazifesini anlayışı, değiş- tirilmesini gerektirdi. Binbaşı vazife- sinden alındı ve yerine başka bir top- çu binbaşısı, Selâhaddin Çetiner ge- tirildi. Ancak aynı Selâhaddin Çeti- ner bir gün sonra İncesuda, İnönü kendisine "Ateş et emri verecek mi- sin?" diye sorduğunda herkesin ö- nünde şöyle diyecekti: " Ne münasebet, Paşam? Size ateş ettirmektense, keniime ateş e- dip eme tercih Bi Pazartesi günü i Cu mhur iyet şu haberi büyük beşhkdanin ilân sie cek- ti: "İsmet İnönü ile konuşan binba- şı mahkemeye verildi - Himmetdede istasyonunda verilen emri yerine ge- tirmediği iddiası ile acele (sorguya 7