YURTTA OLUP BİTENLER Kayseri vali muavini İnönünün karşısında Mönüdeki yemek : Papara bazı kimseler daha evvel de görmüş- lerdi: 1950 nin arifesinde D.P. nin hürriyet vaad eden büyüklerine kar- şı gösterilen heyecan! Çılbahda heyecana renk ilâve oldu. Çılbah istasyonuna yaklaşılıyordu ki yolun kenarında beyaz ata binmiş bir süvari belirdi. Süvari elinde, rüzgârda dalgalanan altıoklu bayrağı taşıyordu. At dört nal gidiyor, trenin süratine ayak uy- dekoratif bir durmaya muvaffak oluyordu. Man- zarada hakikaten efsanevi bir ton vardı. Süvarinin altındaki at, sanki D.P. iktidarının sonunu haber veren Apokalipsin beyaz atıydı. Biraz sonra tren Çılbah istasyonu- na girdiğinde efsanevi ton, yerini ko- mik tona bıraktı. Peron, İnönüye coşkun tezahürat yapan pek kalaba- lık bir kütleyle doluydu. Sadece bir köşede, üzerlerinde D.P. rozeti taşı- yan bir kaç kişi vardı. Ancak bunlar, muhtemelen Tevfik İlerinin hesabına uygun şekilde I Demokratın 20 Halk- çıya bedel olduğunu ispat için elbi- selerinin dört bir tarafını bu rozetler- le donatmışlardı. Buna rağmen sa- yıları o derece azdı ki 20 ile çarpıl- sâlar dahi Halkçıların sayısının onda birini bulacağa benzemiyorlardı. Zi- ra, topu topu ve tastamam beş kişiy- diler! Heyecan Kanlıca istasyonunda da devam etti. Kanlıcada bayraklı süvari yoktu ama kurbanlı köylüler vardı. Belediye, İnönüye kesilen kur- banların resimden muaf tutulacağını elbette ki ilân etmemişti. Buna rağ- men fakir halk, kendi arasından pa- ra toplayarak İnönüye sevgisini gös- 6 termenin yolunu bulmuştu. Karase- nirköylüler ise bir C.H.P. bayrağı ile gelmişlerdi ve coşkun tezahürat yapı- yorlardı. Zaten birbirini takip eden istasyonlarda halk ohep ayaktaydı. Bölgenin ayakta Olduğunu sezmek için fazla hassasiyete lüzum yoktu ve D.P. nin buralarda yıkıldığını keş- fetmek artık marifet olmaktan çık- mıştı. Bu hava içinde, Himmetdede istas- yonuna gelindi. Zılgıt, zılgıt, zılgıt... Ter tıpkı öteki istasyonlarda oldu- ğu gibi Himmetdedede durdu ama öteki istasyonlardakinin aksine bir türlü kalkmak bilmedi. Zaten gardan bir miktar geride durulmuştu. Pen- cerelerden köy görünüyordu. Bir kö- şeye renkli elbiseleri içinde kadınlar birikmişti. Önlerinde askerlerin bu- lundukları seziliyordu. Bir kadın kü- meden ayrıldığında (oaskerler tüfek- leriyle onu diziye sokuyorlardı. Buna rağmen kadınlar avazları çıktığı ka- dar "Yaşasın İsmet Paşa.. Hürriyet.. Hürriyet" diye bağırmaktan geri kalmıyorlardı. Tren, durur durmaz, etrafta yer almış askerler tarafından sarıldı. Trendekiler, ne olup bittiğin- den resmen haberdar değildiler. Ama hemen herkes bir hadisenin cereyan edeceğinden emindi. Nitekim, duruştan bir kaç dakika sonra kahverengi elbiseli, gri şapka- lı, ince sivri burunlu, en bariz vasfı sevimlilik olmayan Orta boylu biz zat, arkasında kısa boylu, bedbaht edalı bir jandarma yarbayı bulundu- ğu halde vagona girdi ve İnönünün önüne geldi. Şapkasını çıkararak muavinin kolunu tutup çekti ve ken- disini pencereden bakmaya mecbur ederek kadınların halini gösterdi: "— Şu manzaraya bak! Kadınları sarmışlar. (o İçlerinden biri tek adım atınca, tüfekle yerine iade ediyorlar. Ne var? Bunlar bomba mı taşıyor- lar?" Vali muavini bu hiç beklemediği hitap karşısında şaşırmıştı. Adeta kekeleyerek: "— Paşam, size valinin bir tebliği- ni getirdim" dedi. Paşa sordu: "— Neymiş o?" "— Efendim, sizin Kayseriye giri- şiniz vilâyet makamı tarafından mah- zurlu görüldü. Bu bakımdan Anka- raya dönmeniz gerekiyor". İnönünün yüzünün bir anda dön- düğü farkedildi. Bütün hatları kor- kunç bir hiddet ifade ediyordu. Da- ha ağzını açmadan Şükrü Kenanoğ- lunun kül gibi olduğu görüldü. İnönü yerinden fırladı: - e hakla, diye haykırdı. Siz beni yolumdan nasıl alıkoyabilirmiş- siniz? Hangi selâhiyetle? Örfi idare mi ilân edildi? Ben, Kayseriye gide- muavini titrek, fakat azimli görünmeye çalışan bir sesle mukabe- le etti: — Gidemiyeceksiniz Paşam! Kat'i emir aldım. Sizi Kayseriye sokma- yacağız". İnönü gürledi: — Gidemiyeceğim ha? Gidip git- meyeceğimi şimdi görürsün! Bu emir gayrıkanuni, ogayrımeşru bir emir- dir. Hiç kimsenin beni yolumdan alı- koymaya hakkı yoktur ve hiç kimse buna muktedir değildir. - Kayseriye gideceğim". Vali muavini, kendisine emir ve- renlerin kudreti hakkında yanlış teş- his koymuş bulunduğundan cakalı bir tavırla; — Gidemiyeceksiniz, Paşam. Tren kalkmayacaktır. Ancak Ankaraya dönebilirsiniz. Emir aldım" dedi. İnönü vah muavinine ve jandarma komutanına son derece sert bir sesle: "—Aldığınız emir gayrıkanunidir, gayrımeşrudur, tekrarladı. U- şakta da beni i i vermişlerdi. Ama oradaki idare amir- leri, subaylar şerefli, haysiyetli kim- selerdi. Bu emirleri dinlemediler". İnce, sivri burunlu vali muavini özür dileyen bir sesle: "— Emirde kat'iyet var paşam" dedi. AKİS, 6 NİSAN 1960