tilaflar çıkmıştır. Bilhassa 1950 den sonra gelen ve köy bölgelerinde is- kan edilen göçmenler, nüfus artışının ve Zirai verimlerin azalmasının bütün köylüler üzerinde yaptığı o baskıyı hissetmişler, geçim derdi onları bü- ir. Bugün, göç- önemli bir yer tutmaktadır. Ancak, bunlar, iskân sahalarını ter- kettiklerinden kendilerine Devletten aldıkları bütün yardımlar ödettiril- mek istenmiş ve 10 yıl süreyle başka- sına temlik edemeyecekleri arazileri ellerinden alınmıştır. Resmi rakamlara göre 1950 den beri iskânlı olarak gelen 38.723 aile için sadece 35.139 ev yap- işti Mevcut kanuna göre bu evlerin yapılmasında bizzat göç- menler çalıştırıldığı len ev sayısı iskânlı göçmen sayısından azdır. Bu evlerin büyük kısmı çürük çarıktır ve iskânlı göç- men bir yandan Devlete kredi borcu- nu ödemek için tasarruf yapar- ken, bir yandan da evini tamir Z0- runda kalmaktadır. Şehirlerde iskân edilen göçmenlerin evleri bakımından başlıca dert bunların tapularıdır. Bul- gar tehcirinde İstanbulda ilk iskân edilen göçmenler için Taşlıtarlada Belediyenin inşa ettirdiği 2.014 evin, hazinenin sadece 9010 hissesini elin- de tuttuğu ve geri kalan hisselerine Mazhar Bey, Hakkı Bey ve Çiçekçi- ler gibi ailelerin sahip olduğu şuyulu arazi üzerine yapıldığı mahkeme ka- rariyle sabit olmuştur. Taşlıtarlanın üzerinde yapılmıştır. Ancak, buraya da kadastro girmemiş ve arazi ifraz edilmemiştir. Fotokopisini yayınladığımız ta- pu senedinde hası da zikredilmekte ve bu mesaha- nın $75.000/876.782.592 hisseye teka- bül ettiği bildirilmektedir. Bu his- seler ise ilk mâlik tarafından bir di- gerine temlik edilmiş olup temlik e- den şahıs 14.835.752/876.782.592 his- seyi uhdesinde muhafaza etmektedir. Fakat, mukaddem haklarını tapuda isbat edip davayı kazanan hususi mâ- likler bu tapuların hiçbir kıymeti ol- madığını iddia edebilirler. Nitekim, İçişleri Bakanı Namık Gedik, bu hu- susu, Göçmenler Derneğinde ifâde etmiştir. Böyle bir iddia neticesinde izalei şuyu cihetine gidilirse, hazine- ye ifraz olunacak küçük bir kısım arazinin üstündekiler hariç, diğer bü- tün göçmen evleri ve gecekondular yıkılmak tehlikesine mâruzdur. İs- 18 tanbulda geçen hafta yapılan yıkım- lar bunun bâriz misalidir. Öte yan- dan, hazineye ait arazi üzerinde bu- lunan evler de, bu arazi ifraza tabi tutulunca tapuda gösterilen mesaha- nın realiteye uymaması yüzünden yı- kılmak tehlikesiyle (o karşılaşabilirler. Bazı hâllerde ortada bu kıymetsiz tapu senetleri bile mevcut değildir. Tapu senedi yerine göçmene Toprak ve İskân Müdürlüğü bir "Göçmenle- re Mahsus Çaplı Temlik Vesikası" vermiştir. Bu vesikada evin kapı nu- marası yazılıdır ve hiçbir mânâ taşı- mayan bir kroki resmedilmiştir. Bu vesikada evin 10 yıl müddetle başka- sına satılamayacağı, bu vesikanın ta- pu verilinceye kadar muteber olacağı yazılıdır. Fakat, zaten tapu verile- meyişinin sebebi, arazinin hususi şa- hıslarla ohissei şayialı ooluşundandır Bir göçmen ailesi Tuna boyundan Taşlıtarlaya mahkemeler kıymet taşı- ve bu çap vesikaları önünde hiçbir hukuki mamaktadır. Beterin beteri yougoslav göçmenlerinin odurumu ise büsbütün kötüdür. Bir kere bu göçmenler Türkiyeye gelebilmek için bir akrabalarından Türk Konso- losluklarına kâğıt ibraz etmek zorun- dadırlar. Akraba hakikatte mevcut olmasa da bu kâğıdı bulmak zor ol- mamaktadır. Fakat, bu kâğıdı alan Konsolosluk, göçmenden iskân hak- kı talep etmeyeceğine dair bir taah- hütname almakta ve ancak ondan sonra pasaportunu vize etmektedir. Bu suretle, Türkiyeye gelen bütün Yugoslav göçmenleri serbest göçmen durumundadırlar. Bunlardan rençper SOSYAL MESELELER olanları da şehre yerleşmekte ve işçi olmaktadırlar. Diğerleri gibi Yugos- lav göçmenleri de olağanüstü çalış- kan oldukları için kolayca iş bulabil- mektedirler. Ayrıca, bütün göçmen- ler gibi 5 yıllık vergi muafiyetinden istifade ettiklerinden fabrika sahip- leri göçmenleri diğer işçilere tercih etmektedirler. Fakat, işçi ücretleri- nin aylık 250 - 400 liralık bir gelir sağlayabildiği bir muhitte, Yugoslav göçmeninin ayda 120 lira gecekondu kirası ödemesi çok ağır bir mükelle- fiyettir. İşyerine nisbeten yakın yer- lerde gecekondu sahihi olmak için gecekondu ticareti yapan V.C. lilere 10 bin liraya kadar varan haraç öde- mek gerekmektedir. Daha uzaklarda yeni açılan tepeler üzerinde gecekon- du yapmak için ise 3-4 bin lira para lâzımdır. Halbuki, azami 4 bin lira- ya mal olmuş bir malla, meselâ bir buz dolabıyla Taşlıtarlaya gelen Yu- goslav göçmeni, şimdi bu buz dolabı- nı ancak 2 bin liraya satabilmekte- dir. Enflâsyon devrinde çok hızlı fi- yat artışlarının sebep olduğu hayal pahalılığından başı dönen göçmen şimdi ise, istikrar programının ge- tirdiği (o işsizlik, iş emniyetsizliği ve ithal ettiği malın fiyatının düşmesi gibi badireler içinde çırpınmaktadır. Güç belâ nakit para getiren Yugos- lav göçmeninin elindeki pek az mik- tardaki dinarlar ise Merkez Bankası tarafından -ne akıldır bilinmez!- sa- tış kurunun bir misli düşük bir kur üzerinden alınmaktadır. Memleket- lerinde memur olan göçmenlerin emeklilik hakları, sigortaya tâbi olan işçilerin ise sigorta hakları, Tür- kiyede tanınmamaktadır. Sadece as- kerlikleri (o sayılmaktadır. o Bilhassa Yugoslav göçmenleri içinde Türkçe- leri zayıf olanlar hiçbir öğretime tâ- bi tutulmadan hayata devam zorunda kalmaktadırlar. Derdin çaresine gelince... İş te, göçmenlerin bellibaşlı dertleri bunla rdır. Çare basittir. Fakat, bu çareyi sosyal zihniyetten mah- rum olan 10 yıldır bulama- mıştır. Bir yandan, gecekondulara muvazaalı tapu lan bütün gecekonduların yıkılması Ea kanun çıkaran D.P. bugün artık göçmen vatandaşın da, gecekondu sahibi vatandaşın da güvenini kay- betmiştir. Tek çareyi baskı yapmak- ta, korku salmakta görmektedir. Son yıkımlar da bu siyasetin bir icabıdır. Önce, yıkım yapılıp gözdağı verile- necektir. Ama, vatandaş artık oyunu, derdine köklü hâl çaresi bulacak o- lanlara vermeğe kararlıdır. AKİS, 6 NİSAN 1960