DÜNYADA OLUP BİTENLER Fransa Öcü var! denauer'in, Almanyanın Avru- panın kurtarıcılığı vazifesini ha- iz olduğunu söylemesi beni ziyade- siyle endişelendirdi. Biz böyle bir nazariyeyi asla kabul edemeyiz. Çün- kü, bu nazariye, Hitlerin Almanla- rın üstün ırk ve diğerlerinin uşak ol- dukları hakkındaki nazariyesini ye- niden yaşatmak gayesini gütmekte- dir. Almanyada intikam hisleri yeni- den doğuyor. Almanya, Polonya ile Çekoslovakyanın sınırlarını değiştir- mek istiyor. Bu maksatla, bir barış andlaşması yapılmasını istemiyor. Biz buna meydan vermeyeceğiz. Alman- yanın atom bombasına sahip olma- sına da meydan vermeyeceğiz." Başyoldaş "K" bu sözleri çok kız- gın bir edayla geçen haftanın başla- rında Fransız Krallarının taç giydiği şehirde -Reims- bir ziyafet sırasında söylüyordu. "K" daha önce Verdun ve Douaumont'daki şehit âbidelerini ve meşhur meydan savaşının cereyan ettiği yerleri dolaşmıştı. Alman Or- dularının Rus ve Ukrayna ovaların- dan geçiş hatıralarının zihninde do- laştığı obesbelliydi. Yemeğe başla- mışlardı ki, Fransız Hükümetinin Fransa içindeki gezisinde kendisine refakate memur ettiği Devlet Baka- nı Mösyö. Jacguinot, "Fransanın mü- tecavizlere karşı koymak için bazı ittifaklar (oakdettiğini" söyleyince, Başyoldaş, birden kaşlarını kaldırdı: "Söyler misiniz bana, kimmiş bu mütecavizler?" dedi. Devlet Bakanı, bu soruya cevap vermekten kaçındı. Kaçındı, çünkü muhtemel mütecaviz olarak Sovyet Rusyayla Müttefikle- rini söylemek gerekecekti. Misafir- perverliğin Mösyö Jacguinot'nun di- lini kesmesinden istifade eden "K" ise, fırsat bu fırsattır deyip Fransa- da hâlâ kuvvetle yaşayan Alman düş- manlığını istismar etmeğe koyuldu. Başyoldaş, şimdiye kadar, Fransanın Müttefikleri aleyhinde o şiddetli hü- cumlara girişmekten çekinmişti. Ak- sine, de Gaulle'ü kızdırmamak için elinden geleni yapıyordu. Hattâ Ver- dun'de kendisine bir buket çiçek ve- ren küçük kızlara, "Barış için Gene- ral de Gaulle'le birlikte çalışınız" di- ye nasihat bile etmişti. Ama, madem ki de Gaulle'ün Bakanı böylesine bir pot kırmıştı, o da bu zımni mütare- keyi bozmakta hiçbir mahzur gör- müyordu. Ve söylendi durdu. Ona ka- lırsa, tek çare, Fransa ile Sovyetler Birliğinin bir araya gelip Alman mi- litaristlerinin emellerine set çekme- leriydi. Fransızların Reggane'da ikinci a- 24 tom bombasını patlatacakları haberi bile Başyoldaşın böylesine bir tepki göstermesine yol açmadı. General de Gaulle'le tekrar görüşmelere baş- lamadan tam bir saat önce Pariste- ki Sovyet Büyükelçiliğinde bu haber kendisine o getirildiği zaman "K", ki Başyoldaş, Başbakan MacMillan'la mutabakata vardıktan sonra verdiği cevabın de- nemelerin durdurulması konusunda Atom kulübünün üç büyük üyesinin uzlaşma ümitlerini hayli arttırdığı- nı görmüş ve Fransa gibi Klübe arka kapıdan girmiş bir üyeciğin, dünya umumi efkârının baskısı altında de- nemelere daha fazla devam imkânını vermeyeceğini, takdir etmişti. Neşeli görüşmeler '"K" ile Büyük Charles arasında gö- rüşmeler oObaşlamadan (önce Başyoldaş çok neşeliydi. Gerçekten, Fransa içinde yaptığı gezi bir zafer şeklini almamıştı ama, hiç şüphesiz, belirli bir başarıyla sona eriyordu. Her tarafta elleri patlayıncaya ka- "K,NIN FRANSA dar Fransa Cumhurbaşkanının mi- safirini alkışlayan Komünist azınlık- lar vardı. Yine her tarafta, Sovyet- ler Birliği Komünist Partisi Birinci Sekreterine karşı düşmanlık gösteri- lerinde bulunan daha küçük gruplar da eksik olmamıştı. Ama, her taraf- ta, yollara, meydanlara biriken bü- yük kütleler, sadece Başyoldaşı gör- meğe, bu babacan tavırlı küçük ada- mın gözlerinden dünya barışının ge- leceğini okumağa, onun bakışların- dan birşeyler oöğrenmeğe çalışıyor- lardı. Büyük kütle için "K", ne yeni bir dinin papasıydı ne de şeytandı. Büyük kütle için Başyoldaş, sadece kendisiyle görüşülerek omakül esas- lar üzerinden uzlaşılması gereken a- damdı. Başyoldaşın Paristen sonraki ilk uğrağı, Bordeaux oldu. Gaskonya Körfezinin bu büyük limanı çok mu- hafazakâr bir şehirdir. Bordeaux Be- lediye Başkanı Jasgues Chaban - Del- mas, aynı zamanda Milli Meclis Baş- kanı olduğu için Sovyet Başbakanı- nı kendi şehrinde kabul etmemesi mümkün olamazdı. Nitekim, bu ka- rarının kesin olduğunu, Krutçef Bor- ZİYARETİ AKİS, 6 NİSAN 1960