Resmi makamların yaptıkları bu hayli iyimser tahminlere bakılırsa 1959 yılı içinde cari masraflarıyla cari gelirini muvazene halinde tutan, yani yatırımlarının finansmanı için diğer umumi tasarruf kaynaklarına müracaat sorunda olan müesseseler Etibank, Kömür İşletmeleri, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu ve A- zot Sanayiidir. Et ve Balık Kurumu ise cari açığını ve yatırım masrafla- rını ancak Amerikan zırai fazlalar yardımından gelen maddelerin satışı sayesinde karşılayabilmektedir. o De- mir - Çelik Sanayii, Sümerbank, İl- ler Bankası, Denizcilik Bankası, Çi- mento Sanayii, Şeker Sanayii, P.T.T., Kâğıt Sanayii ve Petrol Ofis yatırım- larını finanse etmek için, 170 milyon liradan 12.050.812 liraya kadar deği- şen miktarlarda munzam kaynakla- ra muhtaçtırlar. Zırai Donatım Ku- rumu 1959 içinde hiç yatırım mas- rafi yapmamıştır. Devlet Demiryol- larının yatırımları cari gelir fazlası diye tahmin edilen 104 milyon liraya eşit olarak tahmin edilmiştir. Bu tah- minin çok fazla iyimser olduğuna bir kere daha işaret etmek gereki- yor. Emlâk Bankasının 72.996.000 li- ralık cari gelir fazlasının da tıpkı Devlet Demiryolları gibi cari gelir fazlasıyla finanse (o edilebileceği tah- min edilmiştir. Petrol Sanayii ile Devlet Çiftlikleri ise, ellerinde mev- cut otofinansman imkânlarına rağ- men daha az yatırım yapmak duru- Bunlardan Petrol Sa- ay yatırım Oo masraflarından sonra 6.137.819 lira ve Devlet Çift- liklerinin de 1.803.667 lira fazlası kal- y edileceği, yoksa konsolide bir sistem içinde diğer âmme mües- seselerinin yatırım ihtiyaçlarına mı tahsis olunacağı malüm değildir. Her- halde, bu meblâğlar pek küçüktür. sektörünün bu manzarası tuşlarla çizilmiş olmasına rağmen asla iç açıcı değildir. Emek- li Sandığı ile İşçi Sigortalarının kay- nakları büyük o şehirlerde yıkım ve imara bağlandığından kambiyo kar- şıık fonunun fiilen okalkmasından sonra bu teşekküller ister istemez Merkez Bankası kaynaklarına baş- vuracaklardır. Zaten daha şimdiden, her nasılsa muamelâtı plâfon mefhumunun dı- şında tutulmuş olan Amortisman ve Kredi Sandığının amme müessesele- rine verdiği kredilerin artacağından bahsedilmektedir. Gerçekten, San- dık yeni tahviller çıkarmağa hazır- lanmaktadır. Bu tahviller obugüne kadar olduğu gibi çoğunluğu itiba- riyle banka sistemi o tarafından te- messül edilir ve ancak ufak bir kıs- mı hakiki tasarruf sahipleri tarafın- AKİS, 6 NİSAN 1960 dan mübayaa edilirse, bu tahvillerin ve binaenaleyh onlardan sağlanacak gelire dayanılarak verilecek kredile- rin enflâsyoncu tesiri olacaktır. Hü- kümetin, kredi talebini kısmak için faiz hadlerini arttıran bir kanun ta- sarısını şu seçim arifesinde (tüccar ve sanayiciyi ürkütmemek maksadiy- le Meclisten geçirmeyeceği de omu- hakkak gibidir. Kaldı ki, âmme sek- törünün durumu ıslah edilmeden, sırf faiz hadlerinin yükseltilmesi kre- di talebini istikrarın gerektirdiği se- viyeye irca etmek için yetmiyecektir. A müesseselerinin Oo doğrudan doğruya veya Amortisman ve Kre- di Sandığı yoluyla Merkez Bankası kaynaklarına müracaat etmelerini önlemenin tek çaresi Hükümetin, âmme müesseseleri ile İnhisarlar İda- resi mamullerine ve vergilere oyeni- İKTİSADİ VE MALI SAHADA den büyük zamlar yapması olacaktır. Halen, buğday fiyatının 70 kuruşa çıkartılacağı söylentisi kuvvetle ya- yılmaktadır. Görülüyor ki, istikrar programı buhar olmak üzeredir. İstikrar prog- ramının erimesinden sonra istikrarı -temelsiz de olsa- tekrar iade etmek ise, halka yeniden en ağır ıstırapları yüklemek pahasına mümkün olacak- tır. D.P. nin başları, bir an seçimi ka- zandıklarını farzetseler bile, bu ka- dar büyük, bu kadar aldatıcı tâviz- lerden sonra, tekrar yardım için baş- vuracakları dostların artan baskısı neticesinde, Türk halkına tekrar yükleyecekleri ve şimdiye kadar ri kat kat aşacak olan ıstırapların şahlanması karşısında, asıl o zaman nasıl tutunabileceklerdir ? Bunu bi- le düşünmüyorlar.