Sallanan başlar Başbakanın bu sözlerini de tasvip ettiler. Menderes bundan sonra eski ve aziz dostu Nu- ri Said Paşadan bahis açtı. Kendisi- ni dikkatle dinleyen Armatörlere bir öğretmen edasıyla "— i Said Paşaya yapılan sui- kasttan sonra bir ihtilâl havası tut- turdular. Sevilmeyen iktidarlar, tu- tulmayan iktidarlar -başlar tasdik babında vazifelerini eksiksiz yapıyor- du- alaşağı edilirmiş. İhtilâlin sadece muhalefetten mi geldiğini zannediyor- lar acaba? İhtilâli zaman zaman ikti- darlar da yapar. Petain hikâyesini bilirsiniz" dedi. Mutlu azınlık Petain hikâyesini bildiklerini de belirtecek baş hareketini tekrarladılar. Beyfendi son olarak çoktandır Mecliste söyli- yemediği bir sözü sarfetti ve içini boşalttı: — Onlar bizi tanımıyorlarmış!. Biz de onları tanımıyoruz!" , C. H. P. nin eski Aydın mılletvekılı Adnan Menderes C. H. yi zihninden silmişti! Yorgun mideler.. Neşelı ve muhteşem yemekten ik- tidarın başı 23.30 da ayrıldı. Ge- ceden son derece memnun olduğu yüzünden anlaşılıyordu. Son haftalar içinde siyasi faaliyet sahasının niren- gi noktasını teşkil eden bu yemek- ler, -midelerin fazlasıyla - yorulması hariç- Başbakanı pek memnun edi- yordu. Nitekim salıyı çarşambaya bağlayan gece Park Oteldeki hususi dairesine yatmağa çıkarken Beyfen- di, bir gün sonra Hiltonda büyük bir ziyafetin hazırlanmasını emretti. Ertesi sabah Başbakan Park Otel- de Bakanlarıyla görüşürken geride Hususi Kalem Müdürleri ellerindeki listede yazılı isimleri inceliyor ve ve- rilecek ziyafetin son hazırlıklarıyla uğraşıyorlardı. Davetli adedi 550 idi. Yemek Hiltonun Karagöz barı ya- nındaki Teras Restoranda verilecekti. Beyfendi yemeğin eksiksiz olmasını istiyordu. 550 davetlinin içinde gene- raller, milletvekilleri, Şehir ve Bele- diye Meclisi azaları D. P. teşkilâtı mensupları, Üniversite rektörü, iş adamları, armatörler, Ticaret ve Sa- nayi Odaları Meclis azaları bulunu- yordu. Teras Restoran itinayla hazırlan- dı. Büyük salona duvar kenarlarından birer metre mesafeden itibaren uzun masalar kondu. Salonun sadece Bo- ğazı gören camlı ön kısmı açık bıra- kıldı. Masalara nadide yemekler sı- ralandı. Türlü mezelerden, alafranga ve alaturka yemeklere kadar herşey yerleştirildi. Ayrıca pastalar masanın üzerinde geniş yeşil sahalar gibi ar- zı endam ediyordu. Bir köşede nefis AKİS, 23 MART 1960 döner ve pilâv misafirlere bol bol ve- rilmekte, içki olarak gene Vıskı rag— bet gormekteydı yordu. Bekliyenler arasında üç haf- tadır ziyafet salonlarının kapılarını gözetlemekten bitap düşmüş gazete- ciler de vardı. Ancak Basın mensup- ları aralarında bu gece bir kişiyi gö- remediler. Basın-Yayın Umum Mü- dürü Altemur Kılıç yorgun gazeteci- lerden fazla yorulmuş olmalıydı ki Basını kovalamaktan — vazgeçmişti. Mamafih Kılıcın vazifesini bir baş- kası yerine getirmekte geç kalmadı. ususi kalem müdür muavini Ercü- ment Yavuzalp toplu halde bulunan Basın mensuplarına yaklaştı ve içeri girmemelerini rica etti. Tenbihatın üzerinden bir dakika geçmişti ki Baş- bakan göründü ve gülümsiyerek salo- na doğru yürüdü. Gazetecilerin önün- den geçerken Milliyet muhabiri, Bey- fendiye arkadaşları adına bir şey söyliyeceğini bildirdi ve içeri alınma- dıklarını ifade etti. Başbakan bu mu- Adnan Menderes Ayağına bastılar YURTTA OLUP BİTENLER ameleye bayağı hayret etti. Basına olan sonsuz sevgisini ve basın men- suplarıyla beraber olmaktan duyaca- ğı derin zevki belirtti, onları içeri da- vet etti. Bu, oldukça garip bir hâdiseydi. Başbakanın Basına yapılan hareket- ten duyduğu teessürün yanında na- sıl olur da bir Başbakanlık mensubu böyle bir harekete tevessül edebilir- di? Anlaşılan, son zamanlarda Baş- bakanlık mensupları kendi başlarına buyruk kesilmişlerdi. Kendi kendile- rine fetvalar veriyorlardı. Gazeteci- lerin içeri alınmasından pek az sonra Altemur Kılıç ziyafete geldi. Sahne hazırdı. İlâhi komedi başladı. Kılıç, Başbakanın Maraş seyahatinden son- ra büyük muvaffakiyetle — yürüttüğü yeni vazifesini sektirmeden yaptı. Gazeteciler arasında Kim dergisinin muhabirini derhal buldu ve içeri gir- memesini, her zamanki nezaketiyle söyledi. Kim muhabirini dışarı çıka- ran Kılıç gözleriyle AKİS'i aradı ve bulamayınca rahat bir nefes aldı. Kı- lıç ciğerlerine doldurduğu havayı dı- şarı büyük bir rahatlıkla verirken AKİS'in İstanbul muhabiri, Umum Müdürü bulunduğu yerden seyredi- yordu. Lâcivert bir elbise giymiş, gri-la- civert karışımı bir kravat takmış o- lan Menderes salona girer girmez bü- tün masaları dolaşarak herkesin ay- rı ayrı elini sıktı. haftalar — İstanbullu pek uğurlu gelmişti. Beyfendinin hiç değilse haftada iki gün iltifatına mazhar olmak Türkiyede başka han- gi sadık Demokrata nasip oluyordu? Menderesin el sıkma merasimini ta- mamlaması için salonda dört tur yap- ması lâzım geldi. Misafirler arasında Beyfendinin en fazla itibar ettikleri yüksek rütbeli Onların uzun müddet kaldı ve pek fazla sev- memesine rağmen resim çektirmeği ihmal etmedi. İltifat sağnağından o gece gazeteciler de nasiplerini aldı- lar. Başbakan onlarla da resim çek- tirdi ve kendilerine bir hayli iltifat- ta bulundu. Daha sonra gazetecileri şahsi dostu ve ideal arkadaşı Dr. Mü- kerrem Sarolun nazik ellerine ema- net ederek, diğer misafirleriyle meş- gul oldu. Bu arada Sıddık Sami Onara ilti- fat kampanyasında rol vermeyi unut- madı. Sarol, meslekdaş olarak kabul ettiği Basın mensuplarını -Halbuki muhabirler arasında Tıbla yakından uzaktan alâkası olan tek kimse yok- tu- sevimli tebessümüyle bir köşeye topladı. Eski Devlet Bakanıyla, ga- zeteciler derin bir sohbete koyuldular. Aman efendim, Sarolun gazetecilere, hele çalışan, yani fikir işçiliği yapan- 9