Aslında — Atlantik — Konferansının Ekonomik Komisyonu büyük ümit- lerle toplanmıştı. Amerikada anlayış artmıştı; bu toplantıya büyük e- hemmiyet veriliyordu. Amerika Dış- işleri Bakanlığı Birinci Yardımcısı ve dış yardım programlarının baş so- rumlusu Mr. Douglas Dillon bu me- seleyle bizzat meşguldü. Hattâ, Hü- kümetinin toplantıya verdiği büyük önemi göstermek ıçın ilk celseyi bız— . Amerika, 1948 anın Marshall yardımları sayesinde artık tamamen kalkındığını ve Asya, Afrika ve Gü- ney Amerikanın gelişmemiş memle- ketlerine Amerikanın yaptığı iktisa- di yardımlara çok daha fazla iştirak etmek durumunda olduğunu belirti- yordu. Amerika, Asyada sadece Ja- ponyayı gelişmemiş — memleketlere yardım edebilecek durumda — görü- yordu. Amerikâya göre, gelişmemiş memleketlerin en büyük dertlerinden biri sağladıkları dış — kredilerin vâ- delerinin yeter derecede uzun olma- yışı dolayısiyle beş yıllık iktisadi kalkınma plânlarının tatbikatında bile büyük sürprizler ve aksaklıklar- la karşılaşmalarıydı. Bu durumda yapılacak şey, bu memleketlere en aşağı 15, en fazla 30 yılda ödenecek uzun vadeli yatırım kredilerini hayli düşük faizlerle — vermekti. Amerika, bu esas üzerine kurulacak yeni yar- dım siyasetini yürütmek üzere gere- ken tedbirlerin şimdiden alınmasını dâ istiyordu. Amerikâya göre, Avru- pa İktisadi Işbırlıgı Teşkilâtının ye- rini alacak olan ve Amerika ile Kana- danın tam üye sıfatiyle katılacakları yeni Teşekkülün kurulması hayli za- man alacaktı. Bu teşekkülün bir, hattâ bir buçuk yıldan önce kurulup faaliyete geçmesi beklenemezdi. Hal- buki, zengin Batılıların bu konuda artık bir an önce anlaşmaya varma- ları lâzımdı. Bu maksatla Amerika -toplantıya az gelişmiş memleketle- rin bir nevi temsilcisi gibi katılan Portekiz hariç- diğerlerinin ve Avru- pa İktisadi Birliği -Müşterek Pazar- Devletlerinin ve İngiltere kanaliyle de Commomwealth Devletleriyle Av- rupa Serbest Mübadele Bölgesi Dev- letlerinin yardım imkânlarını etmek istiyordu. Dünya Para Fonun- da 5 milyar dolarlık bir alacaklı ba- kiyeye sahip olan Batı Almanya yar- dımını arttırmağa bilhassa davet e- dilecekti. Gerçekten, geçen yıl ancak 163 milyon dolarlık dış âmme yardı- mı yapmış olan Batı Almanya, siya- si sahada gösterdiği celâdet nisbetin- de bir az daha fazla yardım yapmağa namzet olmalıydı. Amerikanın gayretleri bu ilk toplantıda beklenen neticeyi ver- di. Bir kere, toplantıya katılan AKİS, 23 MART 1960 Devletler iktisadi yardım — bahsinde bizzat, Amerikanın kusurlu oldugunu ve dıgerlerının karşısına bir nevi da- vacı edasıyla çıkamayacağını ileri sürdüler. Fransa kendi eski sömür- gelerine, şimdiki Fransız Topluluğu Devletlerine ve Cezayire hayli yar- dım yaptığını, bu yardımı arttırması- na pek imkân olmadığını söylüyor- du. İngiltere de, şimdiki kaynakları- nın Colombo Planına her yıl yaptıgı -pek zayıf- iştiraki arttırmasına im- kân vermediğinden dem vuruyordu. Üstelik, İngilterenin Avrupa Serbest Mübadele Birliğindeki dostları, baş- ta İsviçre olmak üzere, yardım ko- nusunda kesin taahhütlere girişme- den önce Amerikadan —Avrupa Ser- best Mübadele Bölgesini Müşterek Pazar ile eşit plânda göreceğine da- ir söz istiyorlardı, Batı Almanya da, bu kadar mırın kırın edenlerin içer- sinde fâzla bir şey vaad etmemenin çaresini buluverdi. Komisyonun — toplantısında, geliş- memiş memleketlerin zengin — Batı memleketlerine karşı olan dış ticaret hadlerinin bozulması neticesinde, bu memleketlere verilen yardımın he- men hiç kıymeti kalmadığı meselesi üzerine de hiç eğilinmedi. Gerçekten, bu konuda Batılılar tam bir fikir ka- rışıklığı içindeydiler. Meselâ İtalya, Yunan tütününün Müşterek Pazarda serbestçe satılmasına pekâlâ, mu- halefet edebiliyordu! Üstelik Müşte- rek Pazar hususi bir sözleşmeyle kendisine — -kendi rızaları sorulma- dan- bağlanmış Fransız Topluluğu muhtar Devletlerle diğer sö- konudaki sözleşme 1963 te sona ere- cekti. Fakat bu memleketlere yardım için ayrılan 600 milyon dolar, Fran- anın Afrikadaki politikasının bil- hassa Batı Almanya ve Hollândada doğurduğu tereddütler ve bu yardım için kurulan idari mekanizmanın a- ğırlığı dolayısiyle hemen hemen hiç sarfedilmemişti. Müşterek Pazar u durumda, Müşterek Pazara şe- rik olmak için Türkiyenin ileri sürdüğü — şartların da Müşterek Pa- zar tarafından kabul edilmesi hayli zor olacaktı. Nitekim, -bir az da Yu- nanistanın manâsız rekabet zihniye- ti yüzünden- aynı menfaatleri haiz iki komşu birliktte müzakerede bu- lunmak imkânından Müşterek Pazar Komisyonu tarafından mahrum edil- mişlerdi. Halbuki, iki komşunun ta- lepleri birliktte — müzakere edilse ve gerek Atina gerek Ankara — zengin dostları karşısında aynı kanaatleri müdafaa etselerdi pazarlık durum- larının daha fazla kuvvetleneceği İKTİSADİ VE MALİ SAHADA muhakkaktı. Fakat, oyuna gelmiş- lerdi ve en kötü şartları kabullene- rek Müşterek Pazara girmek tehli- kesiyle karşılaşıyorlardı. Nitekim — Dışişleri Bakanı — Zorlu geçen haftanın ortalarında Müşterek Pazar azası Fransa, Batı Almanya, Belçika, Hollanda ve İtalya Büyük Elçilerini kabul ederek — Müşterek Pazara girme taleplerimizi iki haf- tadır "tetkik eden" delegelerden yana yakıla şikâyet etti. Tabii, bu yanıp yakılma Dışişleri mi tebliğinde rüşlerinin bahıs konusu kararlar alı- ıirken göz önünde tutulmasının te- mini maksadiyle gereken izahatın verilmesi" ve " gelen talepler- de bulunulması" şeklini alıverdi. Da- imi delegeler meseleyi daha fazla uzat mazlarsa raporlarını gelecek ay Ba- kanlar Konseyine veya Bakan Müşa- virleri Konseyine vereceklerdir. İşin orada ne kadar süreceği ise belli de- ğildir. FHakat, meselenin en ilgi çe- kici tarafinı, Zorlu Dışişleri Bakanını CEE Muşterek Pazar- Devletleri Büyükelçileri nezdinde zor durumda bırakmak pahasına Zafer Gaazetesi ortaya koydu. Evvelki hafta Başba- kanın tüccar ve sanayicilere yaptığı vaadlerin derhal tatbikini sağlamak için seri halinde kararlar alan Koor- dinasyon Heyeti transformatör, akü- mülâtör, jilet, şofben, — göztaşı, pey- nir mayası, yale cinsi ve gömme ki- litler ile tabii ve sun'i zımpara ve sa- ir aşındırıcıların ithalini fıılen ım— kansız kılan bir karar aldı. rek Pazar tam ve serbest esasına dayandığına göre, nerede ka- lıyordu Batı Avrupayla iktisadi en- tegrasyon masalı ve hatta, nerede kalıyordu OECE'ye vaad edilen libe- rasyon! Hükümet, yerli sanayii hi- maye etmek gibi bir gayeye sarıla- caksa bunu açıkça ilan etmeli ve Müşterek Pazara karşı da bunun icabı olan samimi şartları -reddedil- mesi pahasına- — koşmasını bilmeli- dir. Hattâ Hükümet gelişmemiş bir memleketin kalkınmasının icabları- nın liberasyonu da geniş ölçüde müm- kün, kılamayacağını açıkça söyleye- bilmelidir. Fakat, bir yandan Müşte- rek Pazara girmekten — bahsetmek ve liberasyondan dem vurmak, öbür yandan ise yerli sanayii himaye et- mek için mi, yoksa tüccardan seçim parası toplamak için mi belirsiz mak- satlar uğruna bütün bu prensipleri bir anda unutuvermek! Ondan sonra da Buyukelçılerı çağırıp — şikayette bulunmak! Bütün .bunlar, D.P. ni bu memleketin dış münasebetlerini de, iktisadiyatını da artık idare ede- meyeceğini açıkça — ortaya koymak- tadır. 21