A D A L E |T Davalar Jürinin kararı Parmaklıkla ortadan ikiye ayrılmış salonun arka sıralarında kimseye görünmek istemediğini hareketlerıy— le belli eden siyah saçlı, özlüklü, genç ve çok güzel kız yerınden ha- fifçe doğruldu. Gıcırdayan sıra, sa- londaki ölüm sessizliği içinde patla- yan bir bomba gibi gürültü çıkardı. Gurultu nefeslerını tutmuş ve bü- a dinleyicilerin hareketlerını medi. Bir ka niye sonra aynı ölüm sessızlıgı avdet etti. katleri üzerinde toplayan kısa saçlı gözlüklü —Amerikalı suba yağ kalktı ve sessizliği bozdu: "— Guilty! — Suçlu!" Siyah saçlı güzel kız derin derin içini çekip kendisini tahta sıranın üzerine bıraktı. Parmaklığın arka tarafındaki gazeteciler aceleyle not aldılar. Jürinin karşısında oturan ya- Yarbay yüzünü buruşturdu. ndaki Amerikalı binbaşı gözle- rini hayretle açtı. Ayağa kalkan Jü- ri, salonu terke hazırlanıyordu. Din- leyiciler ve salonda bulunan diğerle- ri sessiz adımlarla kapıya doğru yü- rüdüler. Hadise geçen haftanın ortalarında, Tuslog'un Amerikalı subayların mu- hakemesine tahsis edilen salonunda cereyan edıyordu Yarbay Morrison'- un günlerdir devam eden mu- hakemesi sona ermiş ve jüri Yarbayı "suçlu" bulmuştu. Jüri ka- rarını Savcının talebinden ufak bir farkla vermişti. Savcı, Morrison'un "ağır ihmal" dolayısıyla ölüme se- bebiyet verdiğini iddia etmişti. Jüri bu iddiada masum bir değişiklik ya- parak karara Varıyordu. Morrison suçluydu. Ama suçu "ağır ihmal "den dolayı değil, "hafif ihmal"den dolayı işlemişti. Bütün bunlara rağmen jüri suçun nevini ilân ettiğinde Morrison ve avukatı memnun olmadılar Derin akisler Fakat geçen haftanın ortasında ce- reyan eden hadiseden, herkes bu haftanın ortasında dahi konuşuyor- du. Bütün bir hafta boyunca ise, ba- sında çeşitli tefsirler çıktı. Tefsirle- rin hemen hepsi derin bir hayret, ek- serisi hiddet ifade ediyordu. — Yolda giden bir sıra askerin içine dalan, bi- rini Öldüren, onunu yaralayan ve bunlardan bırını ayaksız bırakan bir e mişti? Sanığın avukatı nasıl usuller kullanmıştı? AKİS, 23 MART 1960 Tefsirlerdeki hata Amerikan ceza ve usül kanunlarının bilinmemesin- den ileri geliyordu. Aynı hadise Ame- rikada geçse, suçluya verilecek ceza bundan fazla olmayacaktı, zira A- merikada trafik kazalarında verilen cezanın esasını tazminat teşkil edi- yordu ve Yarbaya kesilen para ceza- sının dışında Amerikan hükümeti hadisenin — mağdurlarına — külliyetli tazminat ödeyecekti. Muhakeme usu- lüne gelince, hukukçuların yanında meselâ Amerikanın en meşhur polis yazarlarından Erle Stanley Gardner'in okuyucuları da bu Tro- manlardaki "kahraman hafiye" avu- kat Perry Mason'un kullandığı tak- tiklerle Morrison'un avukatının tak- tikleri arasında fazla fark bulmadı- lar. Mesele, Türkiyede cereyan etmiş bir hadisenin Türk ölçülerinin dışın- da ölçülerle yargılanmasının ve ne- ticeye — bağlanmasının — uyandırdığı garipsemeydi ki, bunun da altında yatan şuydu: Yarbayın "vazifeli" ol- duğu hususundaki karar büyük bir hata teşkil etmişti. Yoksa, bizim beğenmediğimiz hü- kümden Morrison ve avukatı ile ya- kınları da memnun olmamışlardı. Vazife, vazifedir.. mnun olmamışlardı, çünkü yakı- ıklı Yarbay onlarca suçlu değil- di. Vazifesine giderken, karşıdan ge- len bir otomobilin farları gözlerini kamaştırmış ve Yarbay otuzu aşkın asker dizisini görmemişti. Yoksa ka- zaya mani olur, belki kendi hayatını bile tehlikeye atardı. Sonra, Yarba- yın sarhoş olduğu iddia edılıyordu Halbuki Morrison o gece sadece süt içmişti! Bunu Yarbayın siyah saçlı, güzel sekreteri genç kız da biliyor- du. Morrison kendisini evine bırak- mıştı. O zaman ağzı içki kokmuyor- du. Hatta ağzının süt koktuğunu bile iddia edebilirdi. Kendisini apartma- nına bırakmış, içeri bile girmeden vazifesinin başına dönmüştü. Morrison'un o gece vazifeli olduğu artık gün gibi aşikârdı! Zira, tercü- man Erdener Sargut bile ikinci ifade- sinde yakışıklı — Yarbayın, kendisine tiyatroya söylediğini be- lirtmişti. d Amerikan yardım heyeti bir temsil hazırlamak- taydı ve Yarbay Morrison bu temsi- lin jön rolünü oynıyacaktı. İşte bütün bunlardan dolayı, Yar- bay ve avukatı jürinin verdiği bu karardan pek memnun olma- mışlardı. Hele Yarbayın sevimli sek- reteri Mrs. Anderson neredeyse ağ- liyacak gibiydi. Günlerden beri ses- sizce arka sıralardan takip ettiği mu- hakemenin her safhasında Mrs. An- Mrs. Anderson Gözü yaşlı sekreter derson'in son derece müteessir oldu- ğu kimsenin gözünden kaçmamıştı. Belli ki sekreter patronunu pek faz- la sevmekteydi. Jüri, ertesi gün Morrison'un çarp- tırılacağı cezayı tayin edecek ve böy- lece muhakeme sona erecekti. Ertesi gün muhakeme salonu ge- ne aşina çehrelerle doluydu. Arka sı- ralarda Mrs. Anderson sessiz sedasız uyor, ön Ssıralarda gazeteciler merakla bekliyorlardı. Ne- memişlerdi. Demek ki perlon bluzla- rın yüreği yufkaydı ye yakışıklı Yar- bayın mahkümiyetine - dayanamıya- caklardı. Halbuki jürinin bir gün dü- şünüp verdiği karar perlon bluzlu kızları ziyadesiyle memnun edecek kadar yumuşaktı. Eğer duruşmayı takibe gelmiş olsalardı sevinçten yerlerinde zıp zıp zıplarlar ve yakı- şıklı Yarbayı belki de öpücüğe bo- ğarlardı. Jüri, Yarbay Morrison'un hafif ih- malden dolayı ölüme sebebiyet suçu- nu, 1 sene komuta yetkilerinin alın- ması ve 1200 dolar para cezası ile cezalandırmıştı. Para cezası takside bağlanmış ve altı ay müddetle 200 dolar kesilmesi — kararlaştırılmıştı. Hapis yoktu, askerlikten tard yoktu. Zira Yarbay suçu hafif ihmal neti- cesinde işlemişti. 19