YURTTA OLUP BİTENLER kun tezahurata başladılar. Bir karşı- tertiplenmemişti ve ge- İnönüyü daima gören Ama liderlerinin dört günlük İstanbul seyahatindeki çalış- masından başarısından öylesine bah- tiyardılar ki, çocuklar gibi el çırp- maktan kendilerini alamamışlardı. Bu, İnönünün hafta başında İstanbul- dan döndüğünde C.H.P. teşkilâtına hakim olan havayı en mükemmel şe- kilde aksettirdi. İnönünün, geçen haftanın ortasında bir akşam ani olarak İstanbula ha- reketi herkeste sürpriz tesırı Muhalefet lıderıne tasarladığı bir işi yapmanın zama- nının geldiğini görmüş, mesai arka- daşlarıyla görüştükten sonra C.H.P. nin müstakbel basın politikasının e- saslarını açıklamaya karar vermişti. Bu ada —hapishanelerdeki basın mensuplarını da görecek, ayrıca İs- tanbulda memleketin ahvali hakkın- da fikirlerine kıymet verdiği kimse- lerin bir kısmıyla görüşecekti. Sürp- riz, D.P. büyüklerinde şaşkınlık ha- lini aldı. Menderes Türkiyenin bu en büyük ve -hukuken- en münevver şehrinde zafer üstüne Zzafer kazanı- yordu. Böyle bir hava içinde İnönü ne bekleyebilir, ne ümit edebilirdi? İktidar İnönünün ne beklediği ve ne ümit ettiğini dört günlük ziyare- tin sonunda da anlayamadı ama, el- de ettiği netice karşısında dona kaldı. Kim kimden yana? İnönünün İstanbul mel taşını, kimin kimi tuttuğu ha- kikatinin gözler önüne açık şekilde serilmesi teşkil etti. Bu "seçim furya- sı'nda bütün vaad kesesini açmış o- lan ve zenginler nezdinde sempatik görünmek için elinden geleni yapan D.P. den bir şeyler, koparmayı "zeki- lik" sayan iş erbabı saf tutmuş, el bağlamıştı. D.P. organları bunların İstanbulu temsil ettiklerini yayıyor- lar, bir kaç milyoneri "İşte Beyfendi, İstanbul!" diye takdime r lardı. İ plâna göre geniş kütlelere, o iş erba- bına sağladığı menfaat karşılığı al- dığı paradan gülünç bir miktarı ho- roz şekeri diye dağıtacak geniş küt- leler de o günün nafakasını temin et- tiklerinden dolayı bu İktidarı iş ba- şında tutacaklardı. Sonra, iş erbabın- dan geniş kütlelere kadar herkes ka- derine terkedilecek, ama D.P. büyük- lerinin haşmeti devam edecekti. İnönü, daha İstanbula ayak bastı- ğı gün bu masalı kökünden yıkıverdi. Herkes Muhalefet liderinin etrafında pervaneydi. Bütün gözler kendisine sempati ile bakıyordu. Yalmanı zi- yaret ettiği hastahanedeki genç dok- seyahatinin te- 6 torlar, müstahdem, hastalar sevgi te- zahüratında bulundular. Toptaşı ce- zaevinde mahkümlar ve gardiyanlar İnönünün ellerine sarıldılar. Ertesi gün, C.H.P. nin iktidara geçer geç- mez meşhur Basın kanununu kaldı- racağını ve İnönünün bütün basın da- valarından feragat ettiğini öğrenen gazeteciler Taşlıktaki basın toplantı- sı sonunda Muhalefet liderine teşek- kürlerini bildirdiler. Ama, İnönünün asıl macerası cumartesi gunü başla- dı. Halk arasında Oımartesı günü, İnönü Parti merke- zine gidecek ve C.H.P. saflarına yeni katılan binden fazla üniversite öğrencisinin giriş kartlarını imzala- yacaktı. İnönü öğleden sonra Ali altında yapmak istedikleri kilde belli oluyordu. İnönü, Parti merkezinde uzun kal- madı. Gençlerle bir hasbihal yaptı, bazılarının giriş beyannamelerini im- zaladı. Gençler, Recep Pekerin eşine ait binayı adeta yıkmak üzereydiler. O derece heyecana gelmişlerdi, Mu- halefet Jliderine o kadar tezahürat yapıyorlardı. Fakat İnönünün öğle- den sonrası için bazı randevuları var- dı ve iki buçukta Taşlıkta olması lâ- zımdı. Bu yüzden Muhalefet lideri sa- at ikide Sultanahmetten ayrıldı. açık şe- Ancak iyi haber aldığını sanan ba- zı vesveseli zevat polise bir takım tedbirler aldırmışlardı. — Onların is- tihbaratına göre İnönü Parti merke- zinden çıktıktan sonra Beyazıt civa- Sultanahmet meydanında kol gezen polisler İnsan gölgesinden korkunca... -İnönünün yoktur ve bundan do- layı ne kendisi, ne ailesi en ufak sı- kıntı hissetmemektedirler.. Hem de uzun yıllar altlarında devletin araba- larının bulunmasına rağmen..- C.H.P nin Sultanahmetteki il merkezine geldiğinde her tarafın polisler tara- fından tutulduğunu gördü. Ne olu- yordu? Memurların kayışları yanı- na, kırmızı kutular içinde gaz bom- baları asılmıştı. Gerçi hakiki gayret gösteren bir kaç komiserden ibaret- ti. Daha doğrusu iki yıldızlı, büyük patronu gibi siyah gözlüklü ve tıpkı onun gibi yuvarlak yüzlü, tıknaz bir komiserin dışında memurlar hiç de gayretkeş değildiler. Ama vazife va- zifeydi. Bu vazifeyi en munis şartlar Sohtorikin otomobilinde hususi arabası rındaki bir ocağın açılış törenine gi- decekti. Halbuki İnönünün böyle bir ocağın açılışından haberi bile yoktu. Vesveseli zevat orada hadise çıkma- sından korkuyordu. Sanki İnönü "Kalkın ey ehli vatan" diyecek ve herkes kalkarak harekete geçecekti! Bu yüzden polis evvelâ, Parti kezindeki talebeleri bahçede tuttu. Fakat İnönünün çok sayıda be- yanname imzalaması üzerine bunla- rı bırakmaya başladı. Bahçeden çıkabilen öğrenciler ufak gruplar halinde İl Merkezinin önün- den Sultanahmet tramvay caddesine doğru yürümeye başladılar. Tam bu sırada Başbakanla yan yana resimler çıkarmaya ve gazeteci dövmeye pek meraklı olan Eminönü Emniyet Âmi- AKİS, 23 MART 1960