D.P. Bir "Gençlik politikası"nın tatbikatı geçen haftanın son günü İstanbul'da Sultanahmet meydanında, sakin sakin dağılmakta olan yüzlerce üni- versitelinin sırtlarına inen coplarla — kendisine hayat sahası bulurken AKİS'in İstanbul temsilcisi "D.P. nin Gençlik politikası" mevzuunda Mümtaz Tarhanın fikirlerini dinledi. Mümtaz Tarhan D.P. iktidarı devrin- de bakanlığa kadar yükseltildikten sonra, hem de kabinede azayken 1957 seçimlerinde seçmen reyleriyle ufak bir tasfiyeye tabi tutulmuş ve mil- letvekili dahi seçilememiştir. Bunun üzerine Tarhan ilk aşkına dönmüş, İstanbulda bir kolej açarak 'gençlerin yetiştirilmesi" davasına -kısa ve talihsiz bir İstanbul valiliği tecrübesinden sonra- kendisini hasrettiğini ilân etmiştir. Fakat seçimlerin yaklaştığı ve gençlik arasında D.P. taraf- tarlarının parmakla gösterilecek derecede seyrekleştiği şu sırada İktidar, amatör terbiyecinin ihtisasından faydalanmak lüzumunu hissetmiş ve kendisini "İstanbulda Gençlik Meselelerinin idaresi ile vazifelendirmiştir. Mümtaz Tarhan, Kumbaracı yokuşundaki kolejinin bir odasında AKİS muhabiri Egemen Bostancı ile görüşerek kendisiye bu mevzudaki teşhi- sini, sonra da düşündüğü hal çaresini anlattı. Mümtaz Tarhanın hangi fikirlerle yola çıktığını görmek, nereye varacağını kestirmek isteyenlerin İktidarının işlerini pek kolaylaştıracaktır. "Size evvela, gayemizin ne olduğunu — söyleyeyim. Gayemiz Türk gençlerinin milli ve ırki hasletleriyle ilim ve irfan sahibi olma hedeflerinde elimizden gelen bütün yardımı yapmak, her türlü hizmette bulunmak- tır. Onları, istikbal için kazanılmış şahsiyetler olarak görmek emelimizi teşkil etmektedir. "Bizim gönlümüz istiyor ki gençler, bilhassa Üni- versite ve Yüksek Okullarda okuyan çocuklarımız ge- lişmelerini kendi tedris hayatları içinde sağlasınlar. Bu hayatın dışında tehlikeli ve dağıtıcı — cereyanlara kapılmasınlar, talebelik başlıca sıfatları olarak kalsın. Fakat görüyoruz ki muhalif partiler bunları, kendi si- yasi spekülasyonlarına konu diye kullanma yolunda geniş bir faaliyet içindedirler. O kadar ki, gençliği fa- al politika sahasında kendilerine âlet kabul etmekte, onları bir takım fiili hareketlere itmektedirler. Bütün gayelerinin iktidarı gençlerin gözünden düşürmek ol- duğu son derece açık bir hakikattir. Bu hakikati gö- rüyorsa, bu hakikati biliyoruz. Hatıra gelen ve gelme- yen bütün metodlarla Muhalefet genç zihinleri bulan- dırmak, memnuniyetsizlik tohumları serpmek sevda- sındadır. "Böyle bir durum karşısında bize bir vazife düşü- yor. Bu uyarma vazifesidir. Bizim rolümüz Muhalefe- tin içindeki faaliyetini semeresiz bırakmaktır. Başka bir deyimle, bizim rolümüz tedafüi bir roldür. Haki- kati gençlere delilleri ile gösteriyoruz ve onların alda- tılmalarını önlemek için bütün gücümüzle çalışıyoruz. Kendileriyle yaptığımız temaslarda — kullandığımız öl- çü ve metod Muhalefetin ölçü ve metodundan tamamiy- le değişiktir. Biz onları tek taraflı tenkitlerin tesirin- den sıyırıp almak istiyoruz ve kendileriyle temasları- mızda meseleleri bir masa üzerine açıkça koyuyoruz. Metodumuz basittir, fakat ilmidir. Bu, ilimde kullanı- lan gözlem ve deney metodudur. Sinsi bir şekilde orta- ya platonik bazı kelimeler atılıyor. Bunlar, gerçek ma- naları anlatılmadığı takdirde, bir takım vak'alara tat- bik olunduğunda hatalı fikirler uyandıracak, yanlış intibalar verecek tehlikeli — kelimelerdir. Biz bunların tesirlerini ispatçı bir kafa ile yok ediyor, karşı tarafın iddialarının sıfır olduğunu anlatıyoruz, söylentiler ha- sımlarımızın kanaatinden ibarettir. Benim kanaatim bunun tamamen aksidir. Ben Türk gençliğinin realist olduğu ve yapılanları gördüğü fikrindeyim. Yapı- lanları gördükten sonra bu İktidarın tarafında bulun- mamak kabil midir? "Gençliğe aşılanmak istenen yanlış fikirler temiz- lendikten sonra, bizim hedefimiz kendilerini seçimlerde sadece ve sadece vicdanlarıyla başbaşa bırakmaktır. AKİS, 23 MART 1960