YURTTA OLUP BİTENLER keden cihet, Tuncanın hudutsuz u- mursamazlığıydı. Bir — vatandaşın —bilhassa Tunca gibilerinin- askerli- ğini pıp yapm adıgını ispat ve tevsik edebılmesı için iki aylık bir za manın geçmesine ihtiyaç var mıydı? Herhangi bir kimsenin askerlik du- rumu, efkârı umumiyeden gizlenecek bir devlet sırrı mıydı? Sâdece, "As- kerliğimi yaptım" — demek, ağır bir ithamın altından kurtulmağa yeter- li miydi? Askerliğin sınıfı, sevk ve terhis tarihi, birliği vesairesi vardı. Gittikçe küçülen bir zümre tarafın- dan da olsa baş tacı edilen, el üstün- de tutulup alkışlanan Tuncanın, ken- disi için üzüntülü bir külfet de say- sa, dudaklarını oynatmak zahmetine katlanması şarttı. Üstelik Tunca, de- falarca yurt dışına çıkmıştı. İzmir- de, kulaktan kulağa fısıltılar çoktan başlamıştı. Neymişte efendim, Tunca hiç askerlik yapmamış! — Hayır öyle değilmiş te, aslında başlamış, iki ay sonra sara nöbetlerinden muz- darip olduğu bahanesiyle rapor al- mış! Kemiksiz dillere fırsat verme- mek gerekiyordu. Demokrat İzmir ve Halkın Sesi- nin kampanyalarına paralel olarak rından Bahadır Dülgerin senede bir milyon liralık resmi ve hususi ilân aldığını -bir taşra gazetesi olmasına rağmen- bizzat açıkladığı Yeni Asır, D.P. nin köhneleşmiş propaganda usulüne kapılmış, deste deste Tunca eden . teşkilâtının gayretle- riyle Demokrat İzmir de, sekiz adet protesto telgrafı ile salvo — ateşine tutuldu. Mesele zaman zaman eğlen- celi safhalar da arzetti, meselâ De- mokrat İzmir askerliğini yapıp yap- madığını C. H. P. İl Başkanına da sordu. Sevimli şişman Dr. Lebit Feh- mi Yurdoğlu derhal resimli bir cevap uçurdu, ateşli bir eda ile, bir defa değil, İkinci Cihan Harbi dolayısıy- la hem de iki defa vatan borcunu ifa ettiğini açıkladı. Meseleye D. P. nin Manisalı milletvekili, yumruğu kuv- vetli Sezai Akdağ gönüllü olarak ka- tıldı ve diğer bir soru önergesiyle Milli Savunma Bakanından Demok- rat İzmirde "Danış" adıyla fıkralar yazan Naci Sadullahın askerlik du- rumunu sorarak işi çığırından büs- bütün çıkardı. Hadımlı sahneye çıkıyor. alkın Sesinden ziyade Demokrat İzmirin kampanyasına asabile- şen Tunca, intikam çâreleri aramağa koyulmuştu. Demokrat İzmir, yerli 14 lamıştı. Faruk Tunca Yılan hikâyesi bancı Askerlik Şubeleri Başkan- larına hitaben, onları harekete geç- meğe davet eden ve "Sayın Komu- tanlarımız" — diye başlıyan bir yazı kaleme alırken, Tunca da elleri kol- ları bağlı oturmuyordu. Belediyenin 15 nüshalık Demokrat İzmir abone- sini kesmiş ve muhabirlerine verilen pasoları yenilemeğe başlamıştı. Ayrı- ca, Belediyede Demokrat İzmir okun- masını yasak etmişti. Bununla da yetinmemiş ve gazete patronu Ad- nan Düvenci ile nikâhını iltifatlar seline boğarak 1957 de bizzat kıydı- ğı Yazı İşleri Müdürü Şeref Bakşık aleyhine "küçük düşürücü neşriyat"- tan dâva açabilmesi için Savcıya mu- vafakatname vermişti. Duruşma, 23 martta başlıyacaktır. Meseleye, İzmirin Kraldan faz- la Kralcı tipi -Ethem — Yetkinerden sonra- en mükemmel şekilde temsil eden Valisi Kemal Hadımlının da ka- rışması gürültülü oldu. Soleyin soru önergesini, basındaki neşriyatı, Tun- canın nüfusa kayıtlı bulunduğu İs- tanbul Alemdardaki Askerlik Şube- si inbar telâkki etmiş ve harekete geçmişti. İzmir Vilâyetine ve Kemer- altı Askerlik Şubesine — gönderdiği acele yazılarda canın askerlik durumu ile ilgili vesikaları ibraz et- mesının sağlanmasını istemişti. Du- TU ğrenen gazeteciler, Hadımlı- nın malümatına müracaat etmişler- di. Ketumiyeti ve gizliliğin fazile- tine inancı müsellem Hadımlı bek- lenmedik şekilde bülbül kesilmiş, şa- kır şakır izahat döktürmüştü. Tun- canın Alemdar Askerlik Şubesinde kaydına rastlanmadığını ve kendisi- ne tebligat yapıldığını — açıklayıver- mişti. Tunca da, Kemeraltı Askerlik Şubesinin davetiyesini tebellüğ etti- ğine dair imza verdikten sonra, çok evvel almış olduğu bir aylık raporun 15 gününü kullanmak üzere alelace- le İstanbula gitmişti. Mesele, İzmir D.P. teşkilâtında homurdanmalara sür'atle sebep ol- du. İstifası bir gün meselesi farze- dilen otoritesi sarsılmış Tuncanın İz- mir D.P. teşkilâtına büyük ve tela- fisi müşkül zararlar verdiğini en müfritler dahi — sezmeğe başladılar. Esasen Genel Merkezden İzmirdeki bazı nüfuzlu D. P. lilere, Tuncanın çekilmeğe zorlanmasına dair direk- tif geldiği öğrenilmişti. Osman Ki- barlar, Burhan Manerler ve meşhur Kervancılar gibi muhaliflerinin du- daklarındaki tebessüm hergün geniş- lerken, Tuncanın taraftarları da, "mahküm edercesine" yaptığı beya- nattan dolayı Hadımlıya diş biliyor- lar, İzmirden alınması için Ankara- ya heyetler gönderiyorlardı. İki aylık uzun ve esrarlı bir sü- kut devresinin ağırlığından usanan İzmirliler, bu hafta Tuncanın dönü- şünün, meselenin son safhasının uver- türünü teşkil edeceği — ümidindedir- ler. Ama hiç kimsenin anlamadığı şudur: Hakikaten askerliğini yapmış bir kimse nasıl olur da "Ben şu tarih- te, şurada, şu kadar askerlik yaptım" diyemez ve bu şahsın nasıl olur da bir tek silâh arkadaşı çıkıp "Evet, askerliğini bizimle yaptı" diye şeha- dette bulunamaz! V. ©C. Her kuşun eti yenmez (Kapaktaki medeni adam) (*Ieçen hafta içinde bir isim hemen herkesin dudağındaydı. D.P. nin İstanbula yerleşen lideri bir takım transferler sağlamış, en faalleri Me- deni Berk ile Kemal Aygün olan söz- cülerinin açıktan açığa yaptıkları tazyikler neticesi bir takım milyo- nerler partilerinden — istifa zorunda kalmışlar, daha korkakları V.C. ye katılmışlardı. —Medeni Berk ile Ke- mal Aygüne bu mümtaz vazifede Ah- met Dallı, Emin Kalafat ve Rıfat Ka- dızade yardım ediyorlardı. Milyoner- ler "Hayır" diyebilselerdi bir yerle- rinden birşey mi eksilecekti? Hayır! Kendilerine birşey mi yapılacaktı? Hayır! İhtimal ki daha az kazanma- salar bile daha fazla kazanamaya- caklardı. O kadar. Ama tazyiklere gereken mukabeleyi — gösterememiş- ler ve radyolarla teşhir olunacakla- rım bile bile boyun eğmişlerdi. Ama, geçen hafta herkesin duda- AKİS, 23 MART 1960