İKTİSADİ VE MALİ SAHADA DIŞ YARDIMDA REKABET. 1955TEN BERİ GELİŞMEMİŞ MEMLEKEIİLERE AMERİKAN ve SOVYET YARDIMI Dış Yardım İane istemezük! Geçen hafta içinde Ankaranın en sıkıntılı adamı muhakkak ki Ba- tı Almanyanın Fevkalâde Murahha- sı Büyükelçi Lahr idi. Büyükelçi Lahr buraya Şansölye — Adenauwer'in hususi emriyle gelmişti. Şansölye, bir süre önce Türkiye Başbakanı Ad- nan Menderesten şahsi bir mesaj al- mıştı. Başbakan Menderes bu mesa- jında Türk - Alman kredi müzakere- lerinden memnuniyetsizliğini - beyan eyliyor ve Şansölyeden bu işe bizzat el koymasını istiyordu. İşi hallet- menin en kestirme çaresi de bu değil miydi? Ne zaman iktisatçı Erhard bizden gelen talepler karşısında su- ratını buruşturmuşsa, politikacı A- denauer meseleyi tatlıya bağlamanın çaresini buluvermişti. Şimdi de iyi çare, zorlu Dışişleri — Bakanının sık sık kandırdığından bahsettiği "İh- tiyar"a başvurmaktı. "İhtiyar" ise bu sefer işi bir az ağırdan aldı. He- men karar vermedi, meseleyi ma- hallinde tetkik ve müzakere etmek üzere Büyükelçi Lahr'ı Ankaraya yolladı. ay önce Batı Almanya, ve Para Fonundan varan taleplerde bulunan Zorlu Dışişleri Bakanlığı şimdi bir az daha mütedilleşmişti. Hâlen Batı Almanyadan istenen kre- 20 di 50 milyon dolarcıktan fazla değil— di! Doğrusu istenirse; bundan aşağı- ya inmek mümkün olamazdı. Zira, Amerikâya koşturulan büyük dıplo— lomat-iktisatçılara gayrı resmi kim- seler vasıtasiyle münasip şekillerde Amerikanın ve onun nüfuzuna tâbi büyük — milletlerarası teşekküllerin, Türkiyede seçim sathı mailine giril- miş olduğu şu sırada — muayyen bir tarafı tuttukları ithamı altında kal- maktan çekindiklerinden tek dolar veremeyecekleri bildirilmişti. — Eski- den imzalanan anlaşmalarla karar- laştırılan yardımın — verilmesine de- vam edilecekti. O kadar! Bu durum- da Batı Almanyaya tekrar başvur- maktan başka çâre kalmamıştı. Fakat, Büyükelçi Lahr 50 milyon dolara yanaşmadı. Batı Almanya ol- sa olsa 15 milyon dolar verebilirdi. O da OECE kararları dolayısiyle âm- me kredisi şeklinde olmayacak, fa- kat Alman ihracatçılara mal bedel- lerini zamanında alacaklarına dair verilecek bir Hermes garantisi şek- linde olacaktı. İşte, Dışişleri Bakan- lığının zorlu erkanını kızdıran da bu oldu. Bu Lahr bizimle alay mı edi- yordu? Hayır! Türkiye, bu kadarcık yardımı kabul edemezdi. 15 milyon dolar reddedildi. Bu, D.P. iktidarının tarihinde ilk defa vuku — buluyordu. Ama, fartı nezaketten iki taraf da müzakereleri kesemediler. İki taraf da ne yapacağını bilemez halde bek- leşip duruyorlardı. Ama, Batı Al- manyadan büyük krediler sağlanma- sı ihtimali günden güne azalıyordu. Dış Ticaret Lâf ebeleri eçen yılın sonlarında Pariste top- lanan t Konferansınca, Batının gelişmiş memleketlere ikti- sadi yardımı konusunu — görüşmek üzere — vazifelendirilen — Komisyonun geçen hafta başlarına doğru — yayın- ladığı tebliği okuyanlar "Dağ fare doğurdu" demekten kendilerini ala- madılar. Gerçekten Birleşik Ameri- ka, İngiltere, Fransa, Batı Almanya, Kanada, İtalya, Japonya ve Portekiz temsilcileriyle — Avrupa — Ekonomik Birliği -Müşterek Pazar- Komisyo- nunun temsilcileri üç günlük çalış- malardan sonra, iktisadi yardımın muayyen bir bölgede — arttırılması veya çok taraflı bir yardım progra- mı yapmak gibi tasavvurlardan ba- his açılmadığını, — sadece toplantıya katılanların kendi yardım program- larını geliştirmek ve yardım davası üzerinde fikir teatisinde — bulunmak maksadını güttüklerini bildirmek- teydiler. Sanki işin hiç acelesi yok- muş gibi, Komisyonun ancak üç ay sonra Bonn'da bir toplantı daha ya- pacağı ve bu toplantıların birbiri ar- dısıra devam edeceği de tebliğin pek kıymetli müjdelerinden biriydi. AKİS, 23 MART 1960