Haftanın içinden Haklı Olan Seçımlerın yaklaştığı şu günlerde D.P. Genel Başkanı yın Menderesin tutumu ve politikası pek çok çev- rede tenkıt mevzuu oluyor. Tenkitlerin başlıca sebebi tutumun ve politikanın yadırganması, bunların ideali- mizdeki Türkiyenin idare tarzına aykırılığıdır. Radyo- larda devam eden neşriyat, herkesin tebessümlerine yol açan o Vatan Cephesi listeleri, partilerinden zorla ve- ya menfaat mukabili istifade ettirilen "Partilerinin tu- tumunu beğenmeyen muhalif vatandaşlar", şükran tel- grafları, bağlılık telgrafları, tebrik telgrafları, tapın- ma telgrafları, el bağlama, el öpme, el yalama telgraf- ları, fahri hemşehrilikler, fahri başkanlıklar, dehşeten- giz nutuklar, tehditler, sövmeler, hapsedilen gazeteciler hep mânâsız, boş, hatalı hareketler gibi geliyor. Aklı- selim sahipleri bütün bunların faydasızlığını belirti- olma- orlar, huzurun bu yoldan sağlanmasına imkân dığını hatırlatıyorlar, İktidara düşen vazifenin ne ol- uğunu söylüyorlar. Yaptıkları tavsiye Muhalefetin elindeki silâhların ve hürriyet bayrağının rejımde libe- ralizme gidilmek suretiyle alınması, D.P. nin eski aşk- larına dönmesi, hırçın, hiddetli halıni bırakması, kısa- cası demokratik bir idarenin şartlarını yerine getirmesi ve seçime öyle gitmesidir. Bu fikirler basında savunu- luyor, muhalif partilerde savunuluyor, hattâ sayısız De- mokrat çevrede savunuluyor Basiret yolu görülüyor ve gösteriliyor. Fakat D.P. nin sayın Genel Başkanı ve et- rafındaki bir avuç akıl yoldaşı tutumlarını değiştirmi- yorlar, bilâkis aynı istikamette daha hızlı ilerlemenin çârelerini arıyorlar.. ve teslim etmek lâzımdır ki bulu- yorlar. İşin aslında sayın Menderesin tutumu ve politikası artık bir zaruretin, bir çaresizliğin icabı olduğuna gö- re herhangi değişiklik beklemek hayalleri hakikat san- maktan başka şey değildir. Kendi mantığı içinde hak- l1 olan, hem de yüzde yüz haklı olan elbette ki Mende- restir. Bugünkü şartlar altında İktidarın sayın başı en mantıki, en tabii, tek ümitli yolu takip etmektedir. Ya- pılanlar, ötekilerdir; sayın Menderesin gayesinin sayın Menderesin usullerınden başka türlü tahakkuk edebi- lecegını sananlardır. Sayın Menderesin usulleri o ga- yenin tahakkukunu saglayabılecek midir? O, bir başka sualdir. Muhakkak olan, n normal şartlara dö- nüldüğünde Türkiyede herhangi bir seçimi kazanma şansını tamamiyle yitirmiş bulunduğudur. Gerçi sayın Menderesin tutumunun ve politikasının da bunu sağ- lamaya yetmediği ilk seçimlerde görülecektir. Ama an- laşılıyor ki böyle bir tecrübeye lüzum vardır ve 1950 de .P. nin yaptığının "budalalık" değil "akıllılık" oldu- gunun gözler tarafından görülmesi, eller tarafından tu- tulması, ondan sonra da herkesin ona göre davranmayı öğrenmesi şarttır. Son haftalar zarfında D.P. saflarında ortaya çıkan bir tenakuz pek çok kimseyi hayret içinde bırakmış, sayın İnönünün dış politika demeci karşısında bir yan- dan sayın Menderesin, diğer taraftan öteki D.P. söz- cülerinin tutumu arasındaki fark iktidarın sayın başı aleyhine tefsirlere yol açmıştır.. Her şeyde olduğu gibi bu tipik misalde de, aslında, haklı sayın Menderestir. Sayın Menderes, on yıllık iktidarı boyunca D.P. ye öyle bir istikamet vermiştir ki, D.P. ya hulüs ile tasını ta- rağını toplayıp muhalefet safına dönecek, ya da dire- AKİS, 16 MART 1960 Menderestir necektir. Tabii, direnebildiği kadar ira bugunku D.P. iktidarı oylesme suni, eften püf- ten destekler üzerinde durmaktadır ki ve bir zaman- ların sevgili partisi o kadar ufalanmıştır ki, şartlar altında saçma görünen bütün o çocukça tertip- ler yüzde yüz zaruretlerin icabıdır. O saçmalıkları da kaldırınız D.P. diye bir varlığın ortadan yok olduğunu görmemiz mukadderdir. Sayın Menderesin tutumunun ve politikasının haklı bulunmasının sebebi budur. Bu tutumun ve bu politikanın -seçimlerin mukadder neti- cesi gelip çatmadan- değişmesinin imkânsızlığı da bu yüzdendir. D.P. demokratik idarenin müşkillerinden hiç biriyle başa çıkacak halde değildir. Ensesinden Da- moklesin kılıcı kalkmış, kendisine ispat hakkı tanınmış bir Basın! Objektif neşriyat yapan, ona buna tehditler savurmayan, tek taraflı olmaktan uzak bir Radyo! Mu- rakabe vazifesini kusursuz yapan Meclis Grupları! Ser- bestlik, alenilik ve murakabe! Bunlar, D.P. iktidarı için arsenik veya striknin kuvvetinde zehirlerdir. Bir insa- nın gönül rızasıyla böyle zehirleri içmesi nasıl beklen- mezse, n de kendisini yıldırım çarpmış gibi ye- re serecek bu şartları gerçekleştirmesi elbette ki hayal edilemez. Gerçi, içinde bulunduğumuz çıkmazın hakiki çıkar D nin vazgeçilmez bir nimet olmadığını anlamasıdır. Ama Türk Demokrasisinde bu gerçeğin anlaşılması için, "İnönü tecrübesi" nden sonra bir "Menderes tecrübesi" ne ihtiyaç vardı ve bugün yaşadığımız devre o ikinci tecrübenin son safhalarıdır. D.P. muhalefet bulunmayı göze alsa, Türkiyede huzur bugün teessüs eder. Ama, doğrusu istenilirse, bunca sıkıntıyı bunca yıl çektikten sonra böyle bir değişiklik istikbal bakı- mından hayırlı mı olur belli değildir. Kim bilir, belki de sayın Menderesin tutumu ve politikasıyla dahi zamanı gelen İktidarların gitmesine mani olunamadığının açık şekilde belli olması yarın aynı hevese kapılabilecek kim- selerin heveslerini kıracak ve Türk Demokrasisi normal işleyecektir. Bug D.P. basiret yoluna dönse, bir gün bunu dahi -bugünün liderlerinin C. hakkında dü- şunduklerı gibi- "budalalık” saymayacak kımselerm çık- mayacağını temin etmek kabil değildir. Ama Türk mil- leti. "Menderes tecrübesi" ni gerektirdiği gibi neticelen- dirirse -ki neticelendirecektir- iki tecrübe bütün politi- kacılara ders yerine geçecektir. "İnsan iktidarı nasıl bırakır, yahu?" zihniyeti şark memleketlerinde demokrasinin bir türlü gerçekleşme- mesinin başlıca sebebini teşkil etmiştir. 1950 de C.H.P. insanın iktidarı pek âlâ bırakacağını, bundan dolayı da bedbaht olmayacağını en parlak şekilde gözler önüne sermiştir. Bugünkü ihtiyacımız 1960 da D.P. nin insan istemese de, mânevi sermayesini tüketti mi, iktidardan gittiğini aynı parlaklıkla ortaya koymasıdır. ndan sonra bu topraklar üzerinde, iki tecrübenin hatırası, nesiller tarafından unutuluncaya kadar Demokrasi me- kanizması tıkır tıkır işleyecek, hiç kimse imkânsızın peşinden koşmayacak, kaderine ve oyunun kaidelerine boyun eğecektir. Mesele, millet olarak bu rejime liya- katimizi ispat etmemizdir. Sıkıntılarımızın mükâfatı bu olacaktır...