İKTİSADİVEMALİSAHADA Piyasa Gökteki ayı buyurun! On sene Zzarfında sanayi ilerledi, istihsâl ve istihlâk dünyanın hiç- bir yerinde görülmemiş bir surette arttı!" Görülmemiş kalkınma edebiyatı- nın Birleşmiş Milletlerin resmi ista- tistikleriyle kolayca — tekzibi müm- kün bu yeni numunesini, geçen haf- tanın ortasında İstanbul "Ticaret O- dasını ziyaret eden Başbakan Ad- nan Menderes veriyordu. Başbakan, İstanbul Ticaret Oda- sını seçim yoklaması faaliyetlerinin önemli bir safhası olarak ziyaret et- mişti. Böylece D.P. nin seçim faali- yetlerini finanse etmeleri pek yakın- da kendilerinden istenecek olan tüc- car ve sanayicileri memnun etmek istiyordu. Kendisi, Oda Başkan Ve- kili ve Sanayi Odası Başkanı Sırrı Enver Baturun "uzun lâfın kısası" tarzındaki konuşmasında pek teknik hususlara temas niyetinde değildi. Koordinasyon, He- yetinin bütün büyük iktisatçıları Po- latkan, Zorlu, Erkmen ve Aker ile arada bir demagojinin icablarına kendini kaptırmasına rağmen ikti- sat bilgisi bakımından onlardan ay- rılan tek Bakan Ataman da bera- berdi ya! Mesele yoktu. Başbakan konuştu, konuştu, konuştu! Bütün bu teknik talepler tüccarın arzuları istikametinde hemencecik orada hal- lediliverirdi. Bunun için Koordinas- yon Heyetinin — Ankarada bıraktığı Umum Müdürlere, müşavirlere, eks- perlere hiç mi hiç ihtiyaç yoktu. Başbakan konuşmasını D.P. İktida- rının iktisat felsefesine hasretti.. Bu kadar bol tüccar ve fabrikatör kar- şısında D.P. nin iktisat felsefesi sa- hasında da Muhalefetteki ilk sevda— larına dönmesi ve ne kadar bir Jliberalizm taraftarı hatırlatması lâzımdı. bakanlığı devrinde nün en fazla büyümeyi -kâfi geliş- meyi değil- kaydettiği D.P. Genel Başkanı, önünde memleketin, "libe- ral zihniyetle geniş 1nk1şaf1ar kay- dettıgını söyledi. başı, mümkün olduğu kadar fazla ihra- cat mümkün olduğu kadar fazla it- halât, fazla istihsâl ve fazla istihlâk gayemizdir" diyordu. Bundan bir müddet önce iktisadi kalkınmanın "istihlâk uyuzunun" kemirmesiyle nasıl baltalandığından şikâyet eden Başbakan, kalkınmanın kemer sık- ma demek olduğunu hele şu seçımm arifesinde tamamen unutmuş görü- nüyordu. Hayreddin Erkmen Herkese horoz şekeri Başbakan, daha sonra hususi sa- nayiin her sahada bir an önce her nevi yatırımı yapmasına ne kadar şevkle taraftar olduğunu göstermek için Dünya Bankasının sermayesiyle hususi sektöre yatırım kredisi versin diye kurulmuş olan Sanayi Kalkın- ma Bankasını oklarına hedef yaptı. Bankanın elinde tevzi edilecek 6 milyon dolar mevcuttu da bunu "tesktil sahasında fazla istihsâl var" diye — yatırım isteyenlere vermiyordu! — Halbuki, Türkiye pa- muğu ham madde olarak ihraç et- miyor muydu? Şu ihraç pamukları- nı dahilde işleyecek fabrikalar kuru- lamaz mıydı? O halde fazla istih- salden de bahsedilemezdi. Eldeki 6 milyon doları Banka bir an önce yatırmalıydı ki arkadan yeni yeni dolarlar gelebilsindi. Kendi pamukla- rımızı kendimiz işleyince de kumaş istihsâlimizi dışarıya ihraç eder, da- hilde fazla istihsâlden kurtulmuş o- lurduk. Olurduk ama aşba— kan bütün bunların nizamı içinde gerçekleşemeyeceğini u nutmuşa benzerdi. Haydi, dünya piya sasının Türkiyenin — ihraç fazlasını ehven fiyatlarla massedebilecek hal- de olduğu kabul edilsin; fakat, he- le istikrar tedbirleri gevşetilince -ki girilmiş — bulunulmaktadır- talep mensucat istihsâlini massetmeyecek midir? Bu takdirde, mensucat fabrikalarına ihraç mec- buriyetleri yüklemek gerekmeyecek midir? Eğer istikrar tedbirleri mu- hafaza edilecekse, dahili talebin kı- sılması neticesinde kapasitesinin altın da çalışan mensucat sanayiine üstelik yeni kapasite ilâvesi neticesinde bu sanayii tam kapasiteyle — çalışmağa zorlamak ve bu suretle hasıl olacak fazla,istihsâli ihraç etmek için de bu sanayi sektörüne yine serbest pi- yasa anlayışının dışında ihraç mü- kellefiyetleri yüklemek lâzım gelme- yecek midir? Fakat D.P. Genel Baş- kanı seçim arifesinde tüccarla konu- şurken bunları hatırlamamayı ter- cih ediyordu. İhtimal yayın, müsteh- lik halk kütlelerinin karşısına çıktı- ğında da o gün Ticaret Odasında söylediklerini unutacak ve geçen se- çim kampanyasının Ankara mitin- ginde yaptığı gibi Vehbi Koçun C.H. P. li olmasından bahsederek -adam- cağız da zaten, aylardır üzerinde de- vam ettirilen tazyiklere dayanama- yıp kırk yıllık partısınden istifa et- miştir ya - C.H.P. yi "zenginlerin partisi" diye teşhire kalkışacaktır. Eee, hafıza-i beşer nisyan ile malül değil midir? Bakanlar konuşuyor akat Menderes Ticaret Odasında, esas prensipler hakkında D.P. propagandasını yaptıktan sonra tek- nik mevzularda Bakanlarının tüccarı memnun etmelerini de sağladı. De- valüasyondan sonra kredilerin don- durulması neticesinde sıkıntıya dü- şen tüccar, kredilerin -istikrar prog- ramı tüccarı hiç ilgilendirmemekte- dir- arttırılmasını mı istiyordu? Da- ha bir ay önce bütçe müzakereleri esnasında kredileri nasıl frenlediği- ni en büyük başarısı diye ballandıra ballandıra anlatan Polatkan -kredi frenleri baştamircisi Cahan'ın mev- cut olmamasından istifade ederek- derhal, D.P. İktidarının kredi enf- lâsyonu siyasetinin muhteşe bir methiyesini yapıp kredi plâfonlarını yükseltmek için yeni imkânlar bulun duğundan bahis açıyordu. 4. kotada 9010 teminatın iade edilmemesi neti- cesinde ithalâtçının akreditif bede- lini peşin olarak 110 nisbetinde ya- tırmağa mecbur edildiği gibi pek haklı bir şikâyeti bir hafta önce ko- talar yayınlanırken görememiş olan Erkmen, Sırrı Enver Baturun bu ikazı karşısında — aksaklığın derhal düzeltileceğini hemen temin ediyordu. üccar, müracaat müddetinin bir ay olmasından mı şikâyet etmektedir? Erkmen, yine bir hafta önce 4. kota ilân edilirken bunu görememesine rağ men hatasını derhal tashih etmeğe a- zimli olduğunu açıklıyordu. Vesaik mukabili ithalâtta 50 peşin akre- AKİS, 16 MART 1960