DÜNYADA OLUP BİTENLER Batı "İhtiyar" Tilki Batı Almanya Başbakanı Dr. Kon- rad Adenauer geçen haftanın so- nunda hiç beklenmedik bir anda Amerikaya ayak bastı. Üç Batılı Bü- yüklerin —İke, MacMillan ve de Gaulle— Başyoldaş "K" ile buluşma- larına iki aydan az zaman kaldığı şu sırada, Batının "İhtiyar Tilki" sinin Washington'da ne işi vardı? Batı- dan veya Doğudan esen hangi rüz- gar bu modern Charlemagne'ı Bi- rinci Dünya Harbinin sonundanberi aralıksız desteğini kazandığı Ameri- kaya tekrar atmıştı? İşin asli şuydu ki Şansölye Ce- napları, Amerikanın gidişinden mem- nun değildi. Geçen yazki Cenevre fa- sıllarından sonra Ike, Haçlı Dulles'ın ölümüyle üzerinden bir ağırlık kalk- mış gibi, Sovyetlerle devamlı temas ve müzakereye taraftar olan Mac- Millan'ın tesiri altında kalmıştı. Ney- di Amerikanın tutumundaki değişik- likler? Bir kere geçen Aralıktaki Rambouillet Konferansında, Ike, Adenaver'e bile, Sovyet Rusyayla yapılacak müzakerelerin bir defada tamamlanamayacağını ve temasların devamlı olması prensibini kabul et- tirmiş; kabul ettirmekle de kalma- mış, resmi tebliğe de bunu soktur- muştu. Halbuki, İhtiyar Tilki, Zirve Konferansı fikrini — güçlükle kabul ettikten sonra, ilk Zirvede iki taraf arasında nasıl olsa büyük farklar kalacağını biliyor ve bu büyük fark- ları Sovyetlerle müzakere edilemiye- ceğinin bir delili olarak ilân edip mü- teakip Zirveleri baltalamağı aklın- a kurup duruyordu. Bu düşünceler Rambouillet'de hayâl — oluvermişti. Üstelik, Amerika, silâhsızlanma Berlin meselelerinde de eski siyaseti- ni çok hafifletmişti. — Silâhsızlanma işinde Amerika safha safha ilerleme prensibini kabul ediyordu. Silâhsız- lanma gibi, silâhsızlanmanın kont- rolü de dünya tarihinde ilk defa vu- ku bulacak bir hâdise olduğuna göre, Amerika tam bir silâhsızlanmanın kontrolune aldanmaktansa, o ti. Geçen haftanın ortasında NATO Konseyinin Fransız ih- tirazi — kayıtlarına — rağme ka- bul ettiği Batı plânında, atom dene- melerinin durdurulması, atom silâh- larının ortadan kaldırılmasından ön- ce gelecek bir safha olarak mütalâa edilmiştir; bu sâdece bir — misaldir. Berlin işinde ise Amerika, — Sovyet Rusyayla geçici bir uzlaşma prensi- bine pek ala yanaşmış durumdadır. Bu vaziyette, İhtiyar Tilkinin Sov- 26 yet Rusyayla Batı arasındaki müza- kereleri baltalaması nasıl mümkün olacaktır? İhtiyar Tilki, Şeytanla konuşulamayacagı kanaatındedır İh- tiyar Tilkiye göre, komünizm insan tabiatine aykırıdır; ergeç kendi ken- disine yıkılmağa mahkümdur. Batı- nın onunla müzakereye girişmesi ve bu müzakereler neticesinde -zararsız ve karşılıklı da olsa- ona şu veya bu tâvizi vermesi, komünizmi lüzumsuz yere kuvvetlendirecek ve mukadder sonunu geciktirecektir. İhtiyar Til- kinin, — Papa iovanni — XXIIT'ün huzurunda -protokole tamamen ay- kırı olarak nutuk atmağa kalkışıp- (tıpkı Hitler gibi) "Allah Alman Milletini, Hristiyanlığı ve Batı Mede- niyetini korumak için yarattı" dedi- ğini hâlâ hayretle hatırlayanlar, o- nun dünya meselelerini ilmin rasyo- nel ışığı altında değil, fakat, ilahi- yatın buğulu gözlüklerinin ardındaki dapdar bir kafayla — göreceğinden şüphe etmemektedirler. Üstelik, İh- tiyar Tilkinin başka gayeleri de var- dır. İhtiyar Tilki, aslında Almanya- nın birleşmesini de istememektedir. Çünkü, Almanya şu gün birleşiverse hâlen çoğunlukta olan Katolikler, Protestanlar karşısında azınlık hali- ne geleceklerdir. Halbuki, "İhtiyar" ın büyük ideali Batı Almanyada bir Katolik Devlet kurmak ve sonra, Katolik çoğunluğunun hâkim olduğu Batı Avrupayı federal bir statü için- de birleştirip Charlemagne İmpara- torluğunu tekrar yaratmaktır. Tabii, bu gaye, Papalığın takdisini de ha- izdir. Birinci Dünya — Harbinin so- nundaki Kolonya Belediye Reisi Dr. Konrad Adenauwer'in, işgalden isti- fade etmeğe — kadar varıp ayrı bir Frankonya - Renanya Devleti kur- mağa kalkıştığını unutmamış olan- lar, inatçı "İhtiyar" ın bu idealinden vazgeçmeyeceğini de anlamışlardır. Halbuki, Alman Milleti birleşme ümi- di ıçınde yaşadıkça bu ideali gerçek- leştirmeğe imkân yoktur. — Ruslarla temaslar devam ettikçe Alman Mil- HERKES OKUYOR letindeki birleşme ümidi de yaşaya— caktır. "İhtiyar" ise, evvelâ, bu üm din ölmesini ve bu sayede Katohk Avrupanın bir devlet haline gelme- sini; , sonra, komünizm nasıl olsa ölünce, protestan Almanların da bir azınlık olarak bu Katolik Batı Av- rupa Federasyonuna iltihakını ar- zulamaktadır baltalamakta "İhtiyar" ın takip ettiği gayelerden biri de işte budur. İhtiyar Tilki son bir gayret ola- rak, Batı Almanyaya İspanyada üs verilmesi meselesini ortaya atmış ve bunun, Zirve müzakerecileri arasın- daki asgari itimadı dahi ortadan kal- dırarak müzakereleri çıkmaza sap- layacağını ummuştur. Fakat, Ame- rika, İngilterenin uyarmasıyle bu o- yuna da gelmemiştir. Şimdi İhtiyar Tilkinin elinde hangi kozlar vardır? Şansölye, Ame- rikada bazı nüfuslu çevrelerin "sulh içinde beraber yaşama" — formülün- den, Sovyetlerin, iki blok arasındaki iktisadi, sosyal ve ideolojik rekabet- ten dahi vazgeçmesi mânâsını çıkar- dıklarını bilmektedir. Bu çevreler, Sovyetlerin dünya olaylarını mark- sizm -leninizm çerçevesi içinde tah- lil etmekten vazgeçmelerini de iste- mektedirler. Aynı Rusyanın Doğu Av istedikleri rejimi ve ittifakı seçmek- te serbest bırakmasını ve yabancı memleketlerdeki komünist partilere talimat vermekten vazgeçmesini de talep etmektedirler. Bunlar, ayrıca. Kremlinin Sovyet — bloku dahilinde Batı fikirlerinin yayılmasını da ka- yıtsız şartsız kabul etmesini talep et- mek niyetindedirler. Halbuki, bütün bu talepleri, Zirve Konferansının mevzuu haline getirmek, halen mev- cut diplomatik — anlaşmazlıkları ve patlama ihtimallerini bir tarafa bı- rakıp çok uzun vadeli dâvalarla uğ- raşmak demektir. Bu takdirde ise, Zirve'de en ufak bir başarı sağlana- mayacaktır. Halbuki, temasların mu- hafazası ve kültürel münasebetlerin yavaş yavaş artması bile, şimdiden, Sovyet halkının daha fazla refah ve daha fazla hürriyet isteyen temayül- lerinin gelişmesine yardım etmekte- dir. Bugünkü, belli diplomatik dâva- larda ilerleme ve genel yumuşama politikası aslında bu gayelere doğru ilerlemek mânasına gelmektedir. Fa- kat, Adenawer'i ilgilendiren bu değil- dir. O şimdi, Amerikan Milletinin di- ni ve ahlâki temayüllerini istismar ederek Zirveyi baltalamağa uğraş- maktadır. Bunda ise, ne Batının, ne Amerikanın, ne Turk nin, hattâ bızzat Alman Mılletının ne menfaati olduğunu anlamak asla ka- bil değildir. AKİS, 16 MART 1960