YURTTA OLUP BİTENLER nen seçimin bütün hazırlıklarını et- raflı şekilde görüştü, Merkez İdare Kuruluna yetkileri verdi. Fakat bunu yaparken tüzük hükümlerinden ay- rılmamaya da, selâhiyetlerini — teca- vüz etmemeye de azami dikkati gös- terdi. Doğrusu istenilirse, parti içi meselelerde varılan — kararlarda bir fevkaladelik yoktu. Kurulta Za- seçim stratejisini o kararlaştıracak- tı. Aday tayini gibi meselelerde, bir ciddi karara varmamayı ve bilinen tüzük hükümlerini tekrarlamayı Par- ti Meclisi tercih etti. Yoksa önümüz- deki seçimlerde bir çok büyük ilde aday listelerinin azami dikkat, aza- mi itina ile hazırlanması lüzumunu takdir etmeyen bir tek Parti Meclisi azası yoktu. Fakat bunların görüşül- mesi yeri Parti Meclisi değil, Kurul- taydı. İstanbul teşkilatındaki — huzursuz- luk meselesi de mantıki bir sonuca vardırıldı. Yüksek Haysiyet Oğuz Oran ile Yaşar Keçeli hakkın- da partiden bir yıllık ihraç kararı vermişti. Bazı azalar bu kararın kal- dırılması ve iki ahbap çavuşun affı yolunda teklifte bulundular. t meseleye, İnönü müdahale etti. siyet Divanı bir karar almıştı. iki gün sonra Parti Meclisinde boz- mak doğru değildi. Ama, iki ahbap çavuşun partiyle alâkası mı kesil- mişti? Asla! Ancak, biraz beklemek ve Oran ile Keçelinin tutumlarına bakmak lâzımdı. Nitekim İnönü, ge- çen hafta içinde iki ahbaptan oğlu olan hakkında şefaat isteyen bir ba- baya gönderdiği — mukabil telgrafta bu iki gencin partiyle alâkasının ke- silmediğini, ancak haklarındaki it- mların mahiyetinin — anlaşılması gerektiğini bildirmişti. Bütün bun- reket ederlerse en geç seçimlerin a- rifesinde tekrar partiyi alınacakla- rını gösteriyordu. İnönü bu iki gen- cin feda edilmesi taraftarı değildi. Ancak bilinmesi lâzımdı ki, partide otorite ve disiplin başlıca şarttı ve bunları bozmak hakkını İnönü bile kendisinde görmüyor, bunu — aramı- yordu. Klâsik tebliğ enel Merkezdeki hummalı -ve aklı başındaki Demokratları hakika- ten kıskandıran- faaliyet bu hafta- nın başında pazartesi günü sona er- di. Aslında, çalışmalar pazar akşa- mı tamamlanmış, fakat iş meşhur tebliğin yazılmasına kalmıştı. Tebliğ pazartesi günü öğleden sonra başla- yan toplantıda okundu, tasvip edildi ve açıklandı. Doğrusu istenilirse, pek çok kimsenin burnunu soktuğu bü- 10 tün tebliğler gibi bu tebliğin de hiç bir hususiyeti yoktu, bir yamalı boh- tebliğlerin i kadar önce Menderese cevap olarak neşre- dilen C.H.P. Meclis Grubunun dört başı mamur, nefis tebliğidir- Buna rağmen siniri burnunda İktidarı çile- den çıkarmaya yetti. Tebliğ bilinen bir takım lafları, cazibesi bulunma- yan tarzda tekrar ediyordu. İktisadi buhran, mürakabesizlik, Basın, Se- çimler, Seçim emniyeti, Radyo suiis- timali ve meşhur kuvvet ilacı.. Parti Meclisi bütün meselelere birden te- mas hevesine kapıldığından hiç bir meseleye — esaslı şekilde dokunma- mış, Genel Merkezde bir haftadır de- vam eden hakikaten esaslı çalışma- nın havasını aksettirmeye muvaffak munu en çetin bir ahlâk mesele- sıyle karşı karşıya getirmiştir. üzden, siyasi — mücadelemiz bugün bir ahlâk — mücadelesi haline de gelmiştir. Ahlâk temellerinin yı- kıntısı üzerinde siyasi ikbalini idame etmeğe çalışmanın toplum yapısına verebileceği zarar hesapsızdır. u durumda, şeref ve haysiyetle- ri baskı altında bulunanların da kur- tuluş umutları Cumhuriyet Halk Partisinde toplanmıştır. Önümüzdeki seçimlerde Cumhu- riyet Halk Partisinin zaferi, her şe- yin üstünde, ahlâkın ve ınsanlık hay- siyetinin Zzaferi olacaktı gazetelerde, meselâ biraderinin D.P. takiben Bu sözler kıymetli iş adamı saflarını — şereflendirmesini C.H.P. Meclisi çalışıyor Çıt çıkmadı olamamıştı. Tebliğin alaka uyandırıcı tek bir tarafı vardı ki, o "günün hadi- sesi" ne temas edıyordu Parti Mec- lisi şöyle diyordu "Türk mılletının muhalefet sa- fında toplanan kim bir yola saparak milli birliği par- çalamağa çalışanların partizan bas- kısı tehlikeli bir raddeye varmıştır. atandaş, ekmeği ile oynanarak, tehdit edilerek veya menfaat sağla- narak, siyasi kanaatlerine aykırı dav ranmağa ve inancı dışında beyan - larda bulunmaya zorlanmaktadır. Vatandaşı, insanlık haysiyeti ile ça- lışma, kazanma ve yaşama hakkı a- rasında seçme yapmağa icbar edi- ci gayri insani baskılar, Türk toplu- C.H.P. den ayrıldığını ilân eden bir zamanların ateşli muhalifi, cazibeli Güzide Tanrıyarın veya aynı cazibe- ye sahîp Suzan Sözenin zevcinin hem şıresı ateşh C.H.P. li hatip Meliha idealizm dolu "istifa beya- yla aynı günlerde neşredıldı Gene aynı günlerde gazeteler iş a- damlarının, büyük tüccarın D.P. ye, genç kurmay albayların, kimseden bir şey beklemeyen aydınlar ise C.HP. ye katıldıklarını yazıyorlar - dı. a tebliğ, sinirli İktidar sa- yesinde arzuladığı — sükseyi de ka- zandı, tesiri de yaptı Bu haftanın başında hâlâ her şey gösteriyordu ki C.H.P. yi bizzat D.P. onun Genel Başkanı Menderes el- leriyle iktidara getireceklerdir. AKİS, 16 MART 1960