Bir MEKTUP Aşagıda bulacağınız mektubu Cihad Baban, Anka- ra Hiltondaki iki genç meslekdaşına, Ülkü Ar- man ile Beyhan Cenkçiye yazmıştır. Bir tesadüf ne ticesi ele geçirdiğimiz mektubu, pek çok kimsenı'n hı'slerine tercüman olduğu için ibretle okunsun diye aynen yayınlıyoruz. İstanbul, 8 Ocak 1960 Görüş Beyhan CENKÇİ ve Ülkü ARMAN Ankara Cezaevi AKISte Yılbaşını nasıl geçirdiğinizi Aanlatan yazıyı Parti Kongresi için Dinara giderken trende okudugum zaman karşımdaki adam, gozlerımın yaşlandığını görerek "Üzüntülü bir şey galiba" dedi. Dergiyi uzattım, okudu, okudu, çenesini tuttu, ha desen ağlıyacak- tı. İkimiz de çocuklar gibi zırlamamak için dışarıyı, lapa lapa yağan karları seyre başladık. Genç yaşınızda başınıza gelen bu felaketi ne kaderle, ne tecelli ile ve hattâ ne de hürriyet kahra- manlığı ile izah edemıyorum Bel- ki bunların hepsi — var... Fakat nını hep unutuyoruz. Sizin başı— nun yaptığı işleri beğenmediğim vakidir. Ülkü ile beraber çalış- saydım, belki kendi kusurumdan belki onun işi tutuş tarzından ara- mızda çekişmeler olurdu.. Fakat şimdi, Beyhan ile aramızdaki çe- kişme öyle bir tatlı hatıra — oldu ki.. Sorma!. Onu Ayşeciğinden uzak, gençliğinin en verimli senelerini dört duvar arasında tasavvur etmek ağırıma gidiyor, "Sizden evvel de bu davanın yolcuları hapislere düştüler" demekten utanıyorum.. Hâlâ mı? Hâlâ yerimizde mi sayacağız.. Demek ki çilemiz dolmamış!.. Galiba İmamı âzam, Allaha yalvarırken şöyle demiş: "Ey Alla- hım bana öyle bir yanma kudreti ver ki, bütün günahkârlar namına cehennemde ben yanayım!.." Galiba siz de öyle yapıyorsunuz? Günah- kârlar namına kendinizi feda ediyorsunuz. Aldırmayın çocuklar, belki de içerisi dışardan daha rahattır. Bey- hanın yılbaşı kartı yazdığı kimselerin kafa ve kalplerindeki fırtınaları bir bilseniz.. Onların yerinde olmak istemezsiniz! Ben her halde dışar- a kendimi sizlerin fedakârlıklarınız yanında küçük hissediyorum ve bu duyduğum küçüklük hissini size yazarak, günahını itiraf eden insa- nın rahatlamak istemesi gibi, rahatlık duymak maksadiyle şu mektu- bu kaleme almış bulunuyorum. İçimde bir sıkıntı var, kızıyorum ol- muyor, ağlıyorum olmuyor, belki şu mektupla rahat ederim; kimbilir, sizi teselli edeceğime, belki de sizden teselli bekliyorum. Gözlerinizden öperim, canım kardeşlerim. Cenkçi Arman CİHAD BABAN Düello, lâiklik —mevzuunda bir nefis dersi ihtiva eden o başka bir tartışmaya yol açtı. deres düelloyu kabul işlemişti. Şimdi, Men- etmekle hata fena halde yıpranı- dü. Menderesten ses çıkmadı. "Başka pehlivan". artışma, geçen haftanın ortala- rında D. P. yüksek çevrelerinde yordu. Haftanın ortasında Bakanlar Kurulu b ir toplantı yaptı. D. P. nin yüksek başlarından bir kısmı Men- deresin artık cevap — vermemesi ve tartışmanın kapanması lehindeydi. Muhalefet boyuna puan kazanıyor- du. Fakat, iktidarın birdenbire sus- masındaki garabet üzerine başka ba- zı Demokrat liderler dikkati çektiler. Bu, mağlübiyeti Tesmen kabul et- mek değil miydi? O zaman ortaya yeni bir fikir atıldı: "Başka pehlivan çıkarılabilirdi". Teklifin üzerinde dik- katle duruldu. Hatıra, Başbakan Yardımcısı Medeni Berk geliyordu çifti tarafından hazırlanırdı, yanat Medeni Berke izafeten yayın- lanırdı. Böylece hem Menderes işin içinden çıkar, hem de sözlerin hükü- mete ait bir tarafı olurdu. Ancak, taktiğin Muhalefet kesi- minde başka bir taktiğe yol açaca- ğı hemen anlaşıldı. İnönünün Baş- bakan Yardımcısına — mukabele ede- ceğini sanmak hayaldi. — Muhalefet lideri alaylı bir kaç cümle söyleye- cek ve başında zafer tacı, işinin ba- şına dönecekti. Başbakan Yardımcı- sına artık üçüncü sınıf bir C H. mesulünün — mukabelesini beklemek lâzımdı. aftanın son günleri D.P. çev- relerinde bu tartışmalarla geçti. Za- fer gazetesi derin bir sessizliğe gö- mülmüştü, Perşembe, cuma, cumar- tesi günleri sütunlar boş kaldı. Hal- buki bu sırada Menderes bir "sustu- rucu cevap'ın peşindeydi. Aslında tartışmanın bitmesini o da istiyordu. D. P. nin plânları tahakkuk etme- mişti. Gaye, C. H. P. yi din mevzu- unda müşkül mevkide bırakmak, sus- maya zorlamaktı. Halbuki İnönünün cesaretli tutumu bütün oyunları boz- muştu. Böylece D. P. nin beklediği fayda gerçekleşmiyordu. Buna kaabil bunca emekle hazırlanan "Put meye başlıyordu. Evet, işin başında taktik hatası yapılmış, mücadele a- çılmıştı. Şimdi, bir yolunu bulup sıy- rılmak kolay — değildi. İnönü nasıl mukabelesiz bırakılabilirdi? Menderesi geçen hafta içinde gö- renler kendisini solgun, yorgun ve a- sabi buldular. İhtiyarlamış görünü- yordu. Başbakan, Grubunun toplan- tısına 10 dakikalık bir — gecikmeyle geldi. Tıpkı Kasım Gülek gibi o da, havanın soğuk olmasına rağmen par- desü giymemişti. Üzerinde gri renk bir elbise vardı. Kendisini hürmetle selâmlıyanlara hemen hiç aldırma- dan, sinirli bir şekilde Meclisin ka- pısından içeri girdi. Başbakanı saat- lerdir kapıda bekliyenler fena halde üzüldüler Ne susmak, ne "Başka Pehlivan" fikri makül ve makbul sayıldı. Bu- nun üÜzerine haftanın — sonunda, cu- AKİS, 20 OCAK 1960