nın musikisini yazmaktan daha ileri bir şey yapmış değildi. "Bahar Ayi- ni", Çaykovski'nin ve — Rus beşleri- nin kurdukları esasların normal bir inkişafıydı. — Tıpkı Webern in "Altı P " sının ve 'in "Beş ibi. O zamanın musiki çevrelerinin Bahar Ayini" ne karşı şiddetli tep- ki göstermiş olmaları, ilk icra sıra- hadise çıkarmaları, Stravinsky'nin kurulmuş bir düzeni kökünden yıkan bir anarşist olduğu- nun delili sayılmazdı. Olsa olsa, en basit ifadesiyle, bahis mevzuu tepki- yi gösterenlerin sanat anlayışlarının sathiliğini ve sahteliğini — gösterirdi. "Bahar Ayini" bugün bir şaheser sa- yılıyorsa bu, 1913 yılında ilk çalını- şında kopan skandal yüzünden değil, eserin kendine ait değerler sebebiy- ledir ve bugün bile birçok besteciyi el'an izlendirmesindendir. Stravinsky'nin yeni eseri Gne Town Hall'da verilen üçüncü konserde, Robert Craft idaresin- de icra edılen Schütz Gesualdo, Mon- teverdi ve Bach eserlerinden başka Stravinsky bu sefer, en yeni eserinin ilk icrasını idare etti. 1920 yılından sonra yol değiştiren, otuz yıl kadar süreyle eski bestecilerin uslüplarını taklitten başka bir şey yapmıyan, kâh Rossini'ye, kâh Mozart'a, kâh Çaykovski'ye benzemiye çalışan St- ravinsky, 1950'den sonra yeniden ya- ratış gücünü ve şahsiyetini ortaya koymuş, Schönberg'in kurduğu di- zisel düzende eserler vermiye başla- mış, fakat bunu otuz yıllık bedbaht- lık süresinde olduğu gibi üslüp takli- di yoluyla değil, Schönberg'in kur- duğu gramerin sadece "maddesin- den" ve ana unsurlarından faydalan- mak suretiyle yapmıştır. Bahis mev- zuu üç konserden ilkinde — çalınan, biri bir Alman Prensinin, öbürü Duffy'nin hatırasına ithaf edilmiş "Epitaphium" ve "Memoriam" adlı birer ikişer dakikalık kısa parçaları gibi, geçen hafta Pazar günkü kon- serde ilk defa çalınan, 1959 yılında bestelenmiş "Piyano ve Orkestra İçin Hareketler" de dizisel tekniğin, yazı ustalığının zirvesine — varmı bir bestecinin belirli şahsiyetinin ışı- ğında tefsir edilmiş hâli olarak görü- lebilir. Yeni eserini, yapı bakımın- dan yazdığı en 1ler1 eser sayan St- ravinsky, u serinde — gösterdiği tesirınde kalmış olmalı küçümsediği bir teknıgı şımdı hararetle müdafaa et- mekte ve "bu eserim gitgide bir dizi- sel besteci haline geldiğimi bana gös- terdi. Dizi yazısının imkânlarını tü- kettiklerini söyliyen genç besteciler bence yanılıyorlar" demektedir. 34 SİNEMA Artistler Bir basın toplantısı Genç adam elini kulağına koyup ileri doğru eğildi ve: "Efendim.. Anlamadım.." dedi. Karşısındaki beş yaşlarında, sevimli her kelimeyi üze- rine basarak ve eksiksiz — söyliyen küçük kız sözlerini tekrar etti. Genç adam başını hayretle iki tarafa sallı- yarak, elindeki bloknota bir şeyler karaladı. Hadise bu haftanın başında Pazar- tesi günü Ankara Gazeteciler cemi- yetinde cereyan ediyordu. Harika çocuk ve Ayşecik filminin yaratıcısı beş yaşındaki Zeynep Değinmencioğ- lu bir basın toplantısı yapmıştı. Genç Küçük Zeynep daha neler demi- yordu? Zeki Müreni çok sevdiğini, ancak yüzüne pudra, gözüne rimel çekmesini tasvip etmediğini -tasvip kelimesini küçük yıldız kullanmıştır- basın toplantısı yapmanın söylenildi- çok daha zor olduğunu, Zeynep De- ğirmencioğlu ellerini oynatarak, cüm- elere göre mimiklerini tanzim ede- rek, yirmiye yakın gazeteciye rahat- ca anlattı. Zeynep Değirmencioğlunun Ayşecik filmini seyredenler, küçük yıldızın Kamera karşısında hususi hayatında- ki kadar rahat olduğunu gördüler. Basın toplantısında ne kadar kolay A. Tarık Tekçe — Z. Değirmencioğlu Dev ile Melek... adamın "anlamadım" dediği söz kü- çük Zeyneb'in "Gazeteci olacağıma gi- dip hapishaneye memur olurum" cümlesiydi. Sual toplantıya iştirak e- den gazetecilerden biri tarafından "Hiç gazeteci olmayı düşündünüz mü" şeklinde sorulmuştu. Zeynep Değirmencioğlu uzun ma- sanın üzerine oturmuştu. Bacak ba- cak üstüne atmış ve bir genç kız e- dasıyla konuşuyordu. Ayşecik filmi- nin kahramanı şimdiye kadar yapı- lan basın toplantılarında suallere bel- ki de en rahat cevap veren toplantı i. O kadar ki meselâ bir film halde "Siz de devlet tiyatrosu artıslerı gibi V. C. ye gire- cek misiniz?" — sualine tereddutsuz "Hayır" cevabını verebilmişti. ve rahat hareket ediyorsa, Kamera karşısında da o kadar kolaylıkla oy- nuyordu. Başından sonuna kadar fil- min yükünü küçücük omuzlarında ta- şımaktaydı. O kadar ki filmin yakın plânlardan çekilen sahnelerinde kü- çük Zeynebe hayran olanların yürek- lerı agzına geldi. şından büyük lâfların içine girmesine rağmen, üstün kabiliyetiyle bunları atlatıverdi ve hayranlarını rahat et- tirdi. Bunun dışında uzaktan çekilen ve Küçük Zeynebin koşup, oynadığı arkadaşıyla gazete sattığı sahnelerde, Ayşecik en meşhur film yıldızları ka- dar rahat ve başarılıydı. AKİS, 20 OCAK 1960