işi Türkiye - B.A.C. ordu takımları maçının dedikodusuna götürdüler. Salı ve Çarşamba günleri bulunduk- ları her yerde bu meseleden bahseden koyu Menderesçiler perşembeden son- ra hadiseyi başka renk gözlüklerle görüyorlardı. Yani, arsa 500 bin 1li- raya satın alınmıştı da ne olmuştu? Koskoca Tarım Bakanı bu kıymetli, her bakımdan, her zaman bu miktarın üzerinde para edecek arsasını bedava mı verecekti? Hatta bu satış belki Ökmenin zararına olmuş ve arsa yok bahasına bir yeni eserin abideleşmesi için elden çıkarılmıştı! İki gün içinde Menderesçilerin ha- diseyi bu şekilde görmelerine sebeb neydi? Sebeb gayet basitti: Beyfendi öyle istemişti, öyle olmuştu. Hakika- ten Başbakan Menderes bu satış için mühim, sayılacak lâfı yeri geldiğinde söylemekte tereddüd etmedi: "— Ben emrettim". Bunun üzerinedir ki mutassıp D.P. milletvekilleri Ökmenin arsa satışını gayet makul ve hakkaniyet esasları- na uygun bulmaya başladılar. Mamafih Beyfendinin birden bire, bir ara rakibi gözüyle gördüğü Ök- mene bu derece yakınlaşmasını bazı kimseler tuhaf bir gülümsemeyle takbel Başbakan ne derler?" diye sorduğu günlerden bu yana köprüle- rin altından çok su geçmişti. Nedim Ökmen, önüne çıkan fırsatı comertçe sarfetmış, çapının Menderesle müca- deleye yeteceğini sananları hayal kı- rıldığına uğratmıştı. Doğrusu isteni- lirse bunların arasında bazı yüksek Demokrat başlar da yok değildi. Bu- na rağmen Başbakanın, gayet göste- rişli bir tarzda -ve böyle bir meselede- aşırı sempati beslemediği herkes tara fından bilinen Tarım Bakanının üze- rine himaye kanatlarını germesi dik- katle karşılandı, bir çok tefsire yol açtı. Tesanüt ihtiyacı Bı hadıselerm cereyan ettiği sırada saflarında tesanüt ihtiyacı hıssedıhyor ve bilhassa Adnan Men- için arkadaşlarının desteğini arıyor- du. Parti içinde "Tek Adam" olarak kalmak, bu anda hayati ehemmiyet taşıyordu. Bir "alternatif” fikri hiç kimsenin hatırından — geçmemeliydi. İşin aslında, elindeki bütün zahiri kudrete ğmen Menderesin D.P. içinde kendisini pek rahat hissetme- diği bilinen hakikatlerdendi. Sağda solda, üstte altta kendisini bertaraf etmek isteyenlerin mevcudiyetini Ge- nel Başkan pekâlâ biliyordu. Böyle bir konjonktür içinde, bir AKİS, 20 OCAK 1960 Sussan Olmaz mı ? Ethem Yetkiner estanbul'un Kraldan fazla Kral taraftarı meşhur — valisi Et- hem Yetkiner tarafından beyan edilmiştir: Said-i Nurst kimdir? Ha- len 93 yaşında olan bu zat es- kiden olduğu gibi bugün de kendine — mahsus — fikirlerini muhtelif kitap ve risaleler ha- linde neşreden bir din adamı- dır.... O halde istenilen nedir? "Said-i Nursi'nin seyahat hürri- yetini tahdit mi edelim? İste- nen bu ise bunu hangi kanuna göre yapalım ?" Namık Gedik nadolu Ajansı - tarafından tebliğ olunmuştur: "Son günlerde Said-i Nursi'- nin sıkça seyahat etmesi bir mesele haline getirilmek isten- diğinden, hattâ getirilmiş bu- lunduğundan dolayı bir takım mahzurları celbe müstenit olan bu dolaşmalara son verilmesi- nin ve ötedenberi ikamet et- mekte olduğu Emirdağ 'da isti- rahat etmesinin daha münasip olacağı hususunun hükümetçe kendisine telkin olunduğunu A- nadolu Ajansı mevsuken istih- bar etmiştir". ara Başbakan adaylığı sıfatı yakıştı- rılmış Nedim Ökmene ait bir arsa meselesinin ortaya çıkması ve Nedim )kmenin üzerine Menderesin şefkat kanadını germesi Menderesçiler nez- dinde geçen hafta içinde "pek mesut bir tesadüf” olarak vasıflandırıldı ve tatlı tebessümlere yol açtı. Kıbrıs Protokole İlâve Geçen haftanın — sonlarında birgün Esenboğa Hava Alanı büyük gün- lerinden birini yaşadı. O gün Dr. Fâ- zıl Küçük Kıbrısın müstakbel Cum- hurbaşkanı Yardımcısı — sıfatiyle ilk olarak Türk topraklarına ayak ba- nan Kıbrıs Konferansına gidiyordu, Gerçi, Doktorun ismi resmi Türk protokol İlistesine ancak 19 Şubat günü girebilecekti ama, Doktor kendi kendisini Kıbrıs Türklerin Cumhur- başkanı saydığına göre, Ankarada da şimdiden Kıbrıslıların — Cumhurbaş- kanı Yardımcısı sayılmasına da bir mâni bulunmasa gerekti. Bu sebeble, Dr. Küçük Esenboğa Hava Alanın- da resmen karşılandı. Başta, Dışişleri Bakan Vekili sıfatıyla İçişleri Bakanı Dr. Nâmık Gedik olmak üzere Dışiş- leri Bakanlığı Umumi Katip Siyasi İşler Muavini Elçi Zeki Kuneralp, Enformasyon Dairesi Umum Müdürü İsmail Soysal ve İkinci Daire Umum Müdür Vekili Kâmuran Acet ve Kıb- rıs Türk Kültür Derneği Başkanı A- mortisman ve Kredi Sandığı Umum Müdürü Mehmet Ertuğruloğlu mey- danda hazırdılar. Fakat, Dışişleri Pro- tokolünün, karşılama merasiminde hayli dikkatsiz davrandığı ortadaydı. Bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı -tran- sit olarak dahi meydana inse- hiç ol- mazsa Başbakanın, Büyük Millet Mec lisi Başkanının ve Cumhurbaşkanının birer temsilcisinin kendisini selâmla- ması gerekmez miydi? Bir ihtiram kıt'asının meydanda yer alması za- ruri değil miydi? Başkan Yardımcısı — öğleye doğru BEA'nın Viscount'undan inerken, - Er- tuğruloğlunun getirdiği hepsi bir ör- nek bej paltolar giymiş Kıbrıslı tale- beler Başkan Yardımcısına doğru ağır ağır ilerleyen Dr. Gediki koşarak geçtiler ve hep birden Dr. Küçük'ün üzerine çullandılar. Dr. Küçük, "Ba- bamız" sesleri arasında sayısız öpü- cüklerle yanaklarının ıslandığını his- sediyordu. Bu kucaklaşma merasimi esnasında resmi erkân Başkan Yar- dımcısının elini sıkmak için arkada ellerim kavuşturmuş beklemek zorun- da kaldılar. Buna rağmen, merasimin en muvaffak kısmı da bu oldu. Artık Ertuğruloğlu, Türkiye Cumhuriyeti- 13