çetesine yiyecek temin eden dostların sayısı günden güne azalıyordu. Saba- ter, bir yandan hayatını kazanmak için bir yandan da küçücük çıkarı uğ- runa Diktatöre boyun eğen, ona uşak- lık edenlerden intikamını almak mak- sadıyla, resmi dairelerden ve ünifor- malı düşmanlarından başka, bankala- ra ve zenginlerin evlerine de saldır- maya başlamıştı. Katalonya köylerinde 1959 un ye- rini 1960 a bıraktığını bildiren çan sesleri uğuldarken o, beş kişilik çete- sinin başında, başı bir alacalı İspan- yol battaniyesiyle Öörtülü, Pyrenees geçitlerinden esen rüzgârı göğüslü- yordu. Hududu kazasız belâsız geçtı Fakat, bu sefer işler her zamanki gi- bi kolay yürümedi. Bütün köyler ve kasabalar Diktatörün jandarması ta- rafından sarılmış, mahalle bekçileri- ne bile birer hafif makineli dağıtıl- mıştı. Çete günlerce mağaralarda giz- lenerek yaşadı. Nihayet, üç gün son- ra El Chico tek başına yanıbaşların- daki köye -Gerona- inmeye karar verdi. Sabater, mavi yünlü elbisesi ile Juan Salas'ın kapısını çaldığı za- man karnı iyice açtı. Kapıyı Sinyora Salas açmıştı. "— Yiyecek bir şeyiniz var mı?" — Hayır hiçbir şey yok." Saba- ter, kadına 250 peçeta -İspanyol lira- sı- UZ — Acaba komşularda bir şeyler var mı? N'olur? Bir bakıverin. Yu— murta, patates, ne olursa olsun.. Kadın yanındaki eve doğru 500 metre kadar uzaklaşmıştı ki Saba- ter'in işareti üzerine çete köye girdi ve Salas'ın evine dolup kapıyı kapa- dılar. Nihayet, emniyete kavuşmuş- lardı. Kursaklarına sıcak bir şey gi- rebilecekti. Çete efradı tam Sinyora Salas'ın hazırladığı patatesli omlete ekmek banmağa başlamıştı ki köpeğin hav- lamasıyla birlikte ev sahibinin sesi duyuldu: "Bigotudos! — Bıyıklılar!" Sabater ve arkadaşları, bir anda yer- lerinden fırlayıp pencerelerin altında mevzi aldılar. Başlarında bir teğmen, üç Guardia Civil -jandarma- ile bir bekçi, bulundukları eve doğru koşar adımla mevzi değiştiriyorlardı. Çete derhâl ateş açtı. Jandarmalar yat- tılar ve işaret fişeğiyle takviye iste- diler. Ateş yarım saat ada devam etti. Jandarmalardan biri ya- ralanmıştı. Sabater de bacağından ve ayağından vurulmuştu. Arkadaş- ları, Büyük Reisin kurtulmasını isti- yorlardı. Onların hayatta kalmasının ehemmiyeti yoktu. Diktatörü tepele- mekte asıl iş Reise düşüyordu. Saba- ter kaçmalıydı. — Reis, — çetesini bı- rakmak istemedi. O da beraber öle- cekti. Şeref, bunu icabettiriyordu. AKİS, 20 OCAK 1960 Fakat, arkadaşları El Chico'yu din- lemediler. Salas'ın evinin kapısı bir anda ardına kadar açıldı. "Ca- ramba!" Dört tethişçi Guardia Ci- vil'e karşı son taarruzlarını yapı- yorlardı. Hafif makinelilerin çap- raz ateşi hepsini hedeflerine varma- dan yere serdi. Sabater, bu esnada yandaki Aahıra atlamıştı. Güçlükle öküzlerin iplerini çözdü, onları dışa- rıya sürdükten sonra sürüye doğru koşan jandarmalara bir el bombası fırlattı. Büyük bir tarraka!.. Sabater toz duman içinde, tepenin fundalıkla- rı arasında kaybolmuştu. Yanında taşıdığı ufak bir kutudaki ilk yardım malzemesiyle yaralarına pansuman yaptıktan sonra sol ayağını sürüye- rek yola düzüldü. Fakat, jandarma ağına — yaklaştığını — farketmemişti. Birden karşısına bir teğmen çıktı. Sa- bater, dudaklarında soğuk bir tebes- süm, Schmeisser makinelisinin 0,45- lik kurşunlarını genç adamın üzerine boşalttı. Erler yetişinceye kadar El Chico tekrar kaçmağa — muvaffak ol- muştu. İki gün sonra sabaha karşı, Port- Bou- Barselon arası servisini yapan banliyö katarının lokomotifine, yüzü samana bulanmış, pantalonunun sol ayağı pıhtılaşmış kan içinde bir adam fırladı. Soğuk bir namlu makinistin gogsune dayanm — Du madan Barselona' Hiçbir Francesco Sabater Sonuncu Zoro DÜNYADA OLUP BİTENLER İstasyonda durduğunu görmiyeyim! Geberirsin! Makinist bir müddet sonra, titrek bir sesle, beklenmedik misafirini Bar- selona kadar götürmesine imkân ol- madığını, çünkü Müassanet-Massanas istasyonunda elektrikli hattın başlı- yacağını, orada katar değiştirmesi gerektiğini söyledi. Massanet-Massa- nas istasyonunda, doğru elektrikli katarın lokomotifine atlayan Sabater hayk rdı: Agzını açan öbür dünyayı boy- :î Tren hareket ettikten yarım saat sonra Sabater makiniste atlayabile- ceği müsait bir yer olup olmadığını sordu. Maalesef atlayamazdı. Her ta- raf, yüksek tansiyonlu hatlarla çev- riliydi. El Chico, hiddetle makinistin ağzındaki peynirli sandviçi kaptı ve iki lokmada yuttu. Katar, San Celoni kasabasına -5 bin nüfus- yaklaşıyor- du. Gara girmeden önce tren yavaşla- yınca Sabater elektrik tellerinin azal- dığını görerek Kendisini kasabanın mezarlığına attı. Massanet- Massanas makasında terkettiği buharlı lokomo- tifin makinisti polise haber vermişti. Elektrikli katar, San Cöelino garına girer girmez polis tarafından abluka- ya alındı. Treni ararlarken Sabater, polis hatlarının arasından geçerek kasabaya girdi. İlk önüne gelen evin kapısını çaldı. Maksadı, bir ustura is- temekti. Tanınmaması için acele traş olmalıydı. Kapıyı açan kadın saman- lara bulanmış, kapkara kanlı bir yüz görünce korktu, bağırarak kapıyı Bü- yük Reisin suratına çarptı. Bunun ü- zerine El Chico, yandaki berbere gir- di. Berber de bu acayip müşteriden ürkmüştü. Onu traş etmeği reddetti. Sabater, birden San Celino'da iç harp sırasında silâh arkadaşlığı ettiği eski bir anarşistin oturduğunu hatırladı. Oraya gitti. Eski dost halden anlı- yordu, fakat korkuyordu. Yaralı ar- kadaşını sakladığı duyulursa Dikta- törün polisi onu mahvederdı İki a- Rocha Sanz yaklaşmıştı. kendisine doğru uzanan namlunun gölgesini farketti. Sol ayağının üze- düştü; ayağından vurulmuştu. Fakat Francisco Sabater Llopart, İspanya- nın en son büyük tethişçisi yüzüko- yun tozlara gömüldü. Başına ve göğ- süne bir düzinelik bir şarjörün bütün kurşunlarını yemişti. Hürriyetsizliğin — ve — istismarın, -her anarşist gibi- ne istediğini bil- mez bir insan haline getirdiği bir hür- riyet divanesi, -komünist değildi- son nefesini işte böyle verdi. 25