BASIN edindiğinden, gazetenin sahipliğini devretmiş, İdare Meclisi Reisi olmuş- tu- gazetesini şahsi emellere âlet et- tiğini bildiriyorlardı. Bu da doğruy- du. Kılıçlıoğlu, idare ve hocalarla ih- tilafa düşen oğlunu okumakta oldu- ğu Alman lisesinden almış, lise ida- resine ağır bir mektup göndermişti. Lise idaresi ise bu mektubu Alman Başkonsolosluğuna, — Başkonsolosluk İstanbul valisine, vali de tabii Baş- bakanına takdim etmişti. Baha- ne edilen başyazı, bu hadiseyi ta- kiben hneşredilmişti. Ama, İktidar eski ideal arkadaşının bu huyunu şimdi mi kabahat saymaya başla- mıştı? Meselâ Hasan Polatkanın böyle yazılardan hep sızlandığını taraf yoktu, ama gene de manzara ibretle seyredilecek kadar cazipti. Mücadeleci bir adam (;azetesmın şah damarı kesilince Sefa Kılıçlıoğlu, mücadeleden ka- çınmayan bir adam olduğunu, itiraf etmek J1azımdır ki gösterdi. Zaten hayata pek basit bir insan olarak başlayan ve pek az şeyden çekinmesi, ile servet yapan Kılıçlıoğlu güçlük- lerden şimdilik yılmadı. Gerçi bir de- fa daha böyle diklenmiş, o tarihte mahkemeye verilmiş, ancak hapse girmek ihtimali kati görününce rota- yı değiştirerek bugün fiyaskoyla bi- ten ideal arkadaşlığını kurmuştu. Bu bakımdan mücadelesine ne kadar de- vam edebileceği ve köprülerin ne ka- na "Beyfendi" diye hitabının mecbu- ri olduğunu bildirmiş, o el uzatma- dan hiç kimsenin el uzatmaması ge- rektiğini, yanına randevu alınarak ve hususi kalemlerden geçilerek girile- ceğini tahmin etmişti-. Üstelik, İlân- cılık Şirketiyle de Yeni Sabahın ara- sı iyi değildi, zira ideal arkadaşlığı devrinde Kılıçlıoğlu İlancılık Şirke- tinin şah damarını İktidara kestir- meye çalışmış, hatta bir netice bile almıştı. İlansızlık, gazete için ölüm demekti. Yeni Sabah, tam dönüş yaparak alabildiğine muhalif bir gazete ha- linde bu müşkül anları cesaretle kar- şıladı. Artık manşetler, hep Demok- rat erkânı sinirlendirecek tarzda ter- Sefa Kılıçlıoğlu 0002 Nolu Cadillac'ın önünde Sandalyesiz Bakan! hiç mi duymamıştı? Hattâ, hususi yazılar bizzat iktidar tarafından teşvik olunmamış mıydı, ilhamlar ve- rilmemiş miydi ve duvarları filizi renk odada bunlar görüşülmemiş miy di? Fakat geçen hafta içinde eğlence dayanılmaz hal aldı. Muteber Havadis gazetesi Sefa Kılıçlıoğluyu Floryada yaptırdığı saray yavrusu —evin mal- zemesini İtalyadan getirtmek ve bu suretle memleketin dövizini israf et- mekle suçlandırdı! Sanki Sefa Kılıç- lioğlu döviz kasasını elinde tutuyor ve müsaadeleri bizzat imzalıyordu! Havadisin bu gafı Babıâlide "sene- nin esprisi" sayıldı. İhtilaf ve kavga gittikçe güldürü- cü hal alıyordu. Gerçi böyle ahbap- lıkların böyle bitmesinde şaşılacak 20 dar müddet atılmış kalacağı merak mevzuu oldu. Yalnız bu sefer bir a- vantaj vardı: D. P. nin gidiciliği husu- sunda hemen hiç kimsenin tereddüdü kalmamıştı, biraz diş sıkılırsa ihtimal ki fenalık düşünenlerin siyasi ömrü buna yetmeyebilirdi. Eee, Gülekle baş layan ve Erimle zaten devam eden ideal arkadaşlığı da bir teminat sayı- lamaz mıydı? Ancak şah damarının kesilmesi Ye- ni Sabaha pek çok kan kaybettirdi. Senelik zarar 700 bin liraydı. Hâlbu- ki Kılıçlıoğlu, gazetesinde — kurduğu otoriter ve şatafatlı sistemi ancak bol parayla devam ettirebilirdi. -Bir tarihte gazetenin müdürü, çalışanla- rı toplayarak bir "İç âdabı muaşe- ret" bülteni okumuş, herkesin patro- tipleniyordu. -Tanışıklıgın bu faydası vardır-. ördüncü Kuvvetin forsu devr-i demokrasi politikacıları tara- fından ihmal olunamayacağından ve zaten yapılan muamelenin tasvip edi- lecek tek tarafı bulunmadığından ha- fızası nisyan ile malül beşerin sempa- tisi de Kılıçlıoğludan yana oldu. Ama, rekor Osman Bölükbaşıda kaldı C.K.M.P. lideri Kılıçlıoğluya çektiği telgrafta hadiseyi "şerefli bir hizmet yolunda olduğunuzun sarih delili" olarak vasıflandırıyor ve "mü- cadele azminizin sarsılmayacağı ve aydınlık günlerin yakın olduğu ka- naatıyla" üstadın gözlerinden öpü- yordu! Ertesi gün, Bölükbaşının ismi baş- lıklardaydı. AKİS, 20 OCAK 1960