MUSİKİ Besteciler Stravinsky'ye saygı Oıce boylu dev ihtiyar bir bacağını sürüye sürüye şef kürsüsüne doğ- ru yürürken salondaki 1500 küsur ki- şialkışa, ayağa kalkıp devam ettiler. İkidakika kadar süren alkıştan sonra herkes yerine oturdu ve musiki baş- ladı. Hâdise, geçenlerde bir gün New- York'daki Town Hall'de cereyan edi- ordu. Yirminci yüzyılın üç büyük bestecisinden biri olan Igor Stra- vinsky için tertiplenen üç konserden ilki, Stravinsky sahneye çıkana ka- dar epeyce tatsız geçmişti. — Stra- vinsky'nin yakın dostu, genç Ameri- kalı şef Robert Craft, Bach'ın önem- siz bir kantatından ve Montever- di'nin, yaşama gücü yüzyıllar önce tükenmiş, "Il ballo delle ingrate"sin- den meydana gelen bir programı ida- re etmiş, bir yandan eserlerin tadsız- lığı, öte yandan icracıların hiç de ola- ğanüstü olmayışı yüzünden herkes sı- kıntıdan bunalmıştı. Son koltuğuna kadar satılan, ayakta durulacak yer- leri bile iğne atılsa yere düşmiyecek hale gelmiş olan Town Hall o pazar akşamüstü şüphesiz ki yirminci yüz- yılın musiki tarihinin önemli olay- larından birine sahne olacaktı a- ma, bu önemli olay için konserin i- kinci kısmını beklemek gerekiyordu. İkinci kısımda Stravinsky'nin Birinci Dünya Savaşından sonra ta- mamlamış olduğu "Düğün" (Les No- ces) adlı koro eseri vardı. New York'- ta bulunan bütün ünlü bestecileri, tenkidcileri ve icracıları o gün Town Hall'a çeken, bir çoğunu da haftalar önce satılan biletlerden tek bir tane bile temin edemeyip geri dönmeye mecbur eden olay, Stravinsky'nin ken di eserini çaldırışında hazır bulun- masıydı. Konserin ikinci kısmının baş layacağını bildiren ziller çalınıp musi- kişinaslar sahneye, dinleyiciler de he- yecan ve merakla koltuklarına yerleş- tiklerinde, Stravinsky daha sahnede görünmeden yüksek sesli bravolar ve gürültülü alkışlar başladı; bu al- tekrarlandı. rikanın ileri gelen — bestecilerinden dördü çalacaklardı. Bu dört besteci- den herbiri -Aaron Copland, Samuel Barber, Roger Sessions ve Lukas sahnede göründüklerinde sa- londa kıyametler kopuyordu. Bu ün- lü besteciler, isim yapmış her şahıs- tan beklenebilecek olan "prima don- na" kaprisine kapılmadan, alçak gö- AKİS, 20 OCAK 1960 Stravinsky Sihirli el nüllülükle, bir başka bestecinin ese- rinde, bir başka bestecinin idaresinde piyano çalmayı ve o besteciye saygı- larını açıkça ifade etmeyi kabul et- mekle kendi itibarlarını da yükselt- miş oluyorlardı. Bu davranış akla şu ihtimali getiriyordu: acaba — Maria Callas, diyelim ki Renata Tebaldi şe- refine tertiplenen bir opera temsilin- de önemsiz bir rolü oynamayı kabul eder miydi? Stravinsky idaresinde çalan dört besteciden ancak biri - Lu- cas Foss - Profesyonel piyanist ol- makla beraber icra, gerek piyanistler, gerek vurma çalgıcıları, e Margareth Hillis'in Newyork Korosu ve solistler bakımından kusur- suzdu. Konserden hemen sonra ay- nı topluluk, Colombia plak firma- HERKES sının stüdyolarında ve gene Stravins- ky idaresinde, bu tarihi olayın gele- cek nesillere de duyurulmasını sağ- ladı. Yarım asır sonra Stravınsky ile alâkalı ikinci konserin daha da çok ilgi göreceği tahmin edilmiş olmalıydı ki, konser serisini düzenliyen Columbia bu kere Carne- gie Hall'u tutmuştu. Bu tahmine se- bep, programda Stravınsky nın en tanınmış eseri "“Bahar Ayini" nin bulunmasıydı. Nitekim tahmın ger- çekleşmiş ve 3.000 kişilik salon son koltuğuna, ayakta durulabilecek son yerine kadar satılmıştı. önemi, yalnız "Bahar Ayini" vermesinde değildi. İlk kısımda, ge- ne Robert Craft'ın idaresinde, çağ- daş Viyana Okulunun üç büyük bes- tecisinin birer eseri yer almıştı. Schönberg'in "Bir Film Sahnesi için Musiki", Webern'in "Büyük Orkestra için Altı. Parça”" ve Alban Berg'in "Orkestra İçin Üç Parça" sı... Yani, örnek bir modern musiki programı düzenlenmek istense, bundan daha iyisi kolay kolay akla gelmezdi. İlk kısımdaki üç eser arasında en iyisi, Schönberg'inkiydi. —Webern'in "Altı Parça" sı, dördüncü parçasının uyan- sinir gerginliğinden, heyecandan sonra kaybediyordu; bundan başka niçin, kadrosu yüz kişiyi aşan bir büyük orkestra için bestelenmiş ol- duğu sorusu da, koskoca bir orktest- radan ancak on kişilik bir toplulu- ğun sesinin çıkması bakımından, ak- la gelmiyor değildi. Nitekim We- bern 1909 yılında bestelediği bu ese- ri, yirmi yıl kadar sonra küçük or- kestra için yeniden Berg'in orkestra ki bir yarı uyanıklık halinde, bir ka- bus içinde bestelenmişti; aşırı uzun- luğu yüzünden dinleyicinin söndüren üçüncü parça dışında, dış görünüşü ve tesiri bakımından her türlü teknik disiplinden uzak olarak bestelenmiş intibaını veren bu eser, koyu ve kasvetli heyecanlarıyla, din- leyiciyi kıskıvrak bağlıyan bir mu- sikiydi. Her üç eser de, yirminci asır romantizminin zirvesini temsil edi- yorlardı. Stravinsky'nin "Bahar Ayini" ne gelince, çağdaş musikinin en önem- li eseri sayılabilecek bu vahşi mu- sikiyi bestecisinin idaresinde dinler- ken, yarım asır kadar önce, 1913 yı- lında Paris'te ilk defa çalındığı za- man olup bitenlerle, geçen hafta Carnegie Hall'u dolduran dinleyici- lerin eseri candan bir sevgiyle, san- ki bir Çaykovski senfonisini dinler- miş gibi karşılayışlarını kıyaslama- mak elde değildi. Yarım asır önce bu eseri yazmakla Stravinsky, çağı- 33