YURTTA OLUP BİTENLER nin Lefkoşe Büyükelçiliğine erişmek olan büyük emeline doğru çok ehem- miyetli bir adım atmış sayılabilirdi. Yeni Başkan Yardımcısı, öpüşme ve kucaklama faslına o kadar dalmıştı ki Dışişleri Bakan Vekili sabırsızlan- mağa başladı. Bunun üzerine, Enfor- masyon Dairesi Umum Müdürü İs- mail Soysal vaziyete müdahele lü- zumunu hissetti ve Namık Gediki işa- ret ederek "Doktor! Doktor!" diye seslenmeğe koyuldu. Doktor, nihayet durumu farketti ve — kucaklayıcıları sükünete davet edip meslekdaşının e- lini beşuş bir çehreyle sıkmadı; evet, sıkmadı, ama en protokoler şekilde kucaklamağa teşebbüs etti. Başkan Yardımcısı, uykusunu iyi alamamış olacak ki, bir mahmurluk içindeydi. Nereye çekilse oraya gidiyordu. İki doktor el sıkıştıktan sonra, kucakla- yıcılar tekrar Başkan Yardımcısının etrafını aldılar. Herkes, Dr. Küçükü eski Dr. Küçük sanıyor, tam bir lau- balilikle ondan Lefkoşedeki, Lima- soldaki, Magosadaki, Bafdaki babası, anası, teyzesi, dayısı,tarla işi kredi meselesi ve burs kağıdı hakkında mâ- lümat soruyordu. Bu fasıl devamınca da, -üstelik belkemiğinden rahatsız olan aşırı munislerden- Kuneralp hayli beklemek zorunda kaldı. Niha- dahil olundu. artık — rahatla- mıştı. Bir koltuğa yayıldı ve Dr. Ge- dikin hayretle dolu bakışları arasın- da şöyle bir sigara tellendireyim de- di. Kucaklayıcılar da bu işaret üzeri- ne artık protokol müdahelelerinin sona erdiğini sanarak, koltukların ke- narlarına iliştiler ve hep bir ağız- dan suallerine devam ettiler. Bu sıra- rada, Esenboğanın Kıbrıslı Gümrük Adalet adli Hakikata uymayan azınıza cevabtır. 25/Kasım/1959 gün ve 278 sayılı mecmuanızın | sahifesinde (Adalet) adlı yazınız hı— lafı hakikat ve İndi Mütalâalarla dol- durulmuş yersiz bir hikâyeden başka bir şey olmadığından; — İşbu tekzibi- min ilk çıkacak nüshanızda, yazımın başlığını — başlık yapmak — suretiyle neşrini Basın Kanunun 19. uncu mad- desine hükmüne tevfikan rica ede- rim 1 — Çok sevgili oğlum Yüksel'i- min bizleri büyük acılara fark eden hazin ölümü, hikâye ettiğiniz gibi ol- mayıp, hadiseden Üç gün sonra ve hastahanede vukubulmustur. Mezkür yazınızda "bundan altı ay evvel Yük- sel Bozkurt evinde, bir merdiven ba- şında kanlar içinde ölü olarak bulun- muştur. Merdivenin parmaklıklarına 14 sıkı sıkıya sarılı başı basamaklardan birine dayanmış olan Yüksel Bozkurt- un gözleri halâ açıktı. Polis geldiğin- de ceset henüz soğumamıştı" gibi laf- larınızın hakikatte ne derece ilgili ol- duğunun takdirini, muhterem oku- yucularınızın vicdanlarına bırakıyo- rum. 2 — Hadise yine yazdığınız gibi adliyeye beş ay sonra değil, hadise- nin hemen akabinde intikal ettirilmiş- tir. Bununda isbatı sevgili yavruma, toprağa verilmeden evvel otopsi ya- pılmış olmasıdır. Eğer muhatabınızı kendiniz gibi zannediyorsanız, İzmir devlet hastanesi size her zaman bu hususta bilgi vermeğe hazırdır, zan- nederim. 3 Sonra benim mahkemedeki 1fadem1n yazıhşı da hadisenin bütün seyri gibi mesuliyetsizliğinizin tesiri altında tahrif edilmiştir. Şöyle ki: Şa- hadetimde; "ben dönünceye kadar olan olmuş, oğlum merdivenden dü- şüp ölmüş" de dememe imkân yoktur. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi, oğlum ancak üç gün sonra hakkın rahmetine — kavuşmuştur. Yine kızım Gün'ün şahadeti esna- sında bana; "Utan anne utan, İnsan bu kadar alçalmamalı" dediği de ken- di hayalhanenizin mahsulü neticesi olup tamamiyle hilafı hakikattir. Esa- sen bu kızımın aldığı aile terbiyesiyle de kabili telif değildir. 4 — Yine hadiseyi anlatan (!) mezkür yazınızda benim bütün şaha- detim boyunca İsmail Karahan'ı sa- vunmakta ısrar ettiğim yazılı; Ben İsmail Karahan'ı savunmak için de- ğil, fakat Adaletin tecellisi için tali- hin acı bir cilvesi olarak, içinde bu- lunduğum durumda evlâdını kaybet- miş bedbaht bir ananın bu acı hissini yenmeğe çalışarak uzun seneler Türk Adliyesine hizmet etmiş bir insanın eşi olarak Türk — Adaletinin yüksek huzuru önünde sadece ve sadece gör- düklerimi ve bildiklerimi anlattım. Esasen yıllarca Mahmut Esat gi- bi Mümtaz bir Adliyecinin eşi; ve yi- ne yıllarca evvel dul kalıp da bütün kuvvet, kudret ve ömrünün 35 yılını çocuklarına seve seve harcamış bir ana olarak da hakikatlere aykırı bir ifadede de bulunamazdım 5 — Gördüklerimi de doğru olarak anlatmamın "Kraldan fazla kral ta- raftarı" olarak tavsifi, Adaletin Ulvi muhitinde bulunmuş, Adaleti en yük- sek his olarak kabul etmiş bir ana- ya karşı hareketlerin en büyüğüdür? n büyük tesellim: Böylesine büyük ızdırap içinde kıvranan bir Türk ana- sının acısiyle alay edercesine neşriyat- ta bulunmanızın neticesi er ge terem efkârı umumiyenin vicdanında hakiki maskesini bulacağıdır. Hadisatı tahrif ederek sutunlarını— beni size karşı olan itimadımı kaybettir- miş, saflarınızdan uzaklaşmama se- bep olmuştur. Hürmetlerimle FEHEDA BOZKURT Müdürünün getirdiği iki hanım Dr. Küçüke buketler takdim ettiler. Dr. Küçükle refakatindeki — Federasyon Reisi Rauf Denktaş ve Tarım Bakanı Fâzıl Plümer için yukarda üç kişilik yemek hazırlanmıştı. BEA her neden- se uçakta yemek vermiyordu. Fakat Dr. Küçük, Nâmık Gediki bekletme- mek için yemek yemekten vazgeçti ve iki kahve içmekle yetindi Derken, Dr. Fazıl Küçük "Babamız" kalkış saati gelmişti. Doğrusu, bu BEA şirketinin protokolden hiç ha- beri yoktu. Başkan Yardımcısını, uçağa bütün yolculardan sonra davet etmek icabettiğl hâlde, onu ve arka- daşlarını ilk önce uçağa bindirdiler. Daha öbür yolcular uçağa girmemiş- ti ki BEA Viscount'unun önünde du- ran bir KLM Viscount'u motörlerinl çalıştırmağa başladı. BEA hâlâ kal- kamadığı için, başta Dr. Gedik ol- mak üzere resmi erkân pistin üzerin- de bekliyorlardı. Bu sebeble, KLM'in yeni sönmüş gaz ocağı kokulu jet du- manlarını bol bol teneffüs etmek zo- runda kaldılar. Yeni bir ölü üstakbel Başkan Yardımcısının 6 Ocakta çalışmalarına başlayan AKİS, 20 OCAK 1960