TİYATRO künler yurduna göndermeye karar verirler. Fakat aynı zamanda gurur- lu bir adam olan Lon, düşkünler evi- ne gitmeyi kabul etmez. Glenn'in de içi bir türlü babasını oraya gonder— meye razı olmamaktadır. Bu yüz- den karısıyla ardı arası kesilmeyen kavgalar olur. Dennison ailesinin ev- lerine pansiyoner olarak aldıkları Ed Mason adlı bir adam Clara'ya kur yapmaktadır. Clara ne olursa ol- sun kadınlığının son yıllarını hoş ge- çirmek istemektedir. Evin telâşesin- den de ihtiyardan da bıkıp Uusanmış- tır artık. Bu yüzden peş nde do- laşmakta olan Ed Mason'un kolları- na atılır ve kendisini alıp uzaklara götürmesini söyler. Fakat — onların sevışmesı ev genç kızı Susie tara- fından görülür. Bu olay aile içinde- ki huzursuzlugun büyümesine yeter de artar bile. — Susie büyükbabasını herkesden çok sevmekte ve onun düşkünler evine — gönderilmesine içi bir türlü razı olmamaktadır. Fakat evin içindeki buhranın önüne geçmek için de ihtiyarın muhakkak düşkün- ler evine gönderilmesi gerekmekte- dir. Glenn, çaresiz babasını düşkün- ler evine göndermeye razı olurken karısı Clara yaptıklarından pişman, kendisini kocasının kollarına bırakır. İhtiyar Lon komşu evde oturan çal- gıcının çaldığı marşla Aloma kalesi- ni fethetmeye gıde bir kahraman gıbı düşkünler evine yollanırken Su- sie büyükbabasının yem mek yediği tahta çanağı — annesine göstererek: "Bunu saklıyacağım" der "birgün ih- tiyarladığın zaman ben de yemeğini sana bu tahta çanak içinde verece- B Ve perde iner... Reji ve oyun <<Tahta Çanaklar» adlı oyunu sah- neye iki türlü koymak mümkün- dür: Birincisinde ağırlık ihtiyar Lon Dennison'un dramına — yüklenip za- ten melodram olan eseri iyice gözü- yaşlı, mübalâğalı koyu bir. — melod- ram haline getirip seyircinin göz pı- narlarıyla bol bol oynamaktır. İkinci yol ise Lon Dennison kadar, güzel yıllarının son demlerini yaşamakta olan Clara'nın da bir dramı olduğu- nu kabul etmek, onun da dâvasında az çok haklı oldugunu görmek ve oyunu böyle bir tutumla sahne üze- rine getirmektir. Birinci yolu seçmek le halkın duyguları daha kolay av- lanabilir.. Fakat oyunu böyle bır açıdan görerek ele almak Clara'y tamamen katı yürekli bir tıp olarak görmek olur ki bu, —eseri pek yü- zeyden tutmak, işin kolayına — kaç- mak sayılır. İşte eseri sahneye ko- yan Müşfik Kenter ilk müsbet notu bu noktada alıyor. Kenter eseri ikinci yoldan yorumluyor, ihtiyar Lon Den- nison kadar Clara'nın hattâ Gleen ve Floyd'un, kısacası bir aile çevresinin dramını dengeh bir şekilde seyırcısı— ne aksettirmesini biliyı 30 Bunun dışında Müşfik Kenterin oyunun her sahnesini düzenli bir şe- kilde kurduğu, oyuncular arasında bir denge, aksamayan, bir ansamble temin etmeye, oyun boyunca takıl- mayan, sürçmeyen bir tempo sağla- maya muvaffak — olduğu da söylen- mesi gereken bir gerçekti. Lon Dennison'u Zihni Rona oynu- yor. Uzun yıllar sahneden uzak kalmış plan Zihni Ronanın bu rolü aksatmadan — yürüttüğü söylenebilir. Hele bu oyuncunun, Darülbede- yinin o eski, o tumturaklı havasın- dan sıyrılarak, gene bir oyuncu kad- rosunun havasına adapte olması ve şaşılacak kadar yumuşak bir oyun verişi hayretle olduğu kadar sevinç- le de karşılanmaya değerdi. Piyesin en başarılı iki oyuncusu şüphe yoktur ki Clara'da Lâle Ora- loğlu ve Glenn, de Şükran Güngördü. aman zaman yaşadığı hayata is- yan eden, kadınlığını duymak iste- zaman zaman da ailesine karşı görevlerini hatırlayıp durulan Cla- ra'yı Lale Oraloğlu — variyasyonlu bir oyunla gerektiği gibi ifade et- miyor. ükran Güngör ise Glenn de bilhassa ses tonlamalarını bul- maktaki —ustalığı ile başarıya ula- şıyor. Susie'i oynayan Tolga Tigin ilk defa profesyonel bir sahneye çık- masına rağmen rolünü doldurması- nı bilmiştir. İlerideki oyunlarında ha- reketlerindeki — tutukluktan — biraz kurtulabilir, sesini de tek tonlu ol- maktan kurtarabilirse pek âlâ iyi bir oyuncu olabilir. Kanaran Yuc ve Sadri Alışık "birer takım oyun su olarak ansambli içindeki gorev— lerini yerine getirirlerken Turgut Boralı vodvillerden kalma bir alış- kanlıkla olacak Floyd rolünü ifade- lendirmekte fazlasıyla hafif kalıyor. Netice olarak, Karaca da "Tahta Tiyatro- Çanaklar"ın iyi düzen- Lawrence Olivier "Cariolan" da Yerini kaptırmıyor... lenmiş bir oyun olduğunu söylemek gerekir. Ne var ki böyle yeni hava- sı olan bir sahnenin "Tahta Çanak- lar” gibi melodramlara değil de da- ha düzgün, daha aklı başında oyun- lara rağbet göstermesi dilenir. İngiltere Yüzüncü Stratford Festivali tratford - Avon'da Nisanın 7 sin- de başlamış olan — Shakespeare Festivali ayının nihayetinde sona erdi. Bu festival ilk olarak 1879 yılında Stratford'un biracısı Edward Flower tarafından açılışı — yapılan festıvallerın yüzüncüsü idi. Festıva— lin yapıldığı şimdiki tiyatro 1926 yı- lında bir yangını müteakip harap o- lan ilk "Shakespeare Memorial The- ater'"ın olduğu yerde — Elizabeth Scott'un emrıyle 1932 yılında inşa edilmişti. Bu yılki Yüzüncü Stratford Sha- kespeare Festivali yalnız temsillerin parlak geçmesiyle değil, bu festival- lerde şimdiye kadar Laurence Olivi- er gibi görülmeğe alışılmış sanatçı- ların yanısıra temsillere Charles Laughton ve Paul Robeson gibi bü- yük sanatçıların da ilk defa olarak katılmaları sebebiyle bir özellik taşımakta idi. Festivalin Direktörü Glenn Byam Shaw son derece parlak geçen festivalin son ayında bu gö- revinden ayrılarak yerine 27 yaşın- daki Peter Hall'u bırakmıştı. Bunun- la beraber Peter Hall'un idaresi al- tındakı "Bır Yaz Dönümü Gecesi Rü- yası" ve "Coriolan" temsilleri de di- ğerlerinden Aaşağı kalmadı. Festivalin en iyi aktörü: Butunuyle festivalin en a şarı sağlayan eseri "Kral Lear" oldu. Kral Lear'i festivale ilk de- fa katılan Charles Laughton oyna- akta idi. Fakat festivalde en iyi oyuncu olarak — seyircileri kendine hayran bırakan "Othello"daki Paul Robeson oldu. Othello'yu oynayan bu 29 yaşındaki Amerikalı zenci sadece ahenkli ve hakim ses tonuyla değil, aynı Zzamanda kendisinden — önce hiçbir aktörün seviyesine ulaşamadı- ğı harikulade bir oyunla da seyirci- lerini teshir etti. Yalnız festival- de "Othello"'nun — rejisörlüğünü ya- pan Tony Richardson bazı İngiliz kri- tikleri tarafından mizanseninde faz- la sert bir tutuma gittiği için yadır- gandı. Bazı kritikler ise — Desde mona'nın odasına çıkan — helezoni merdivenin bir trajediden çok bir ko- mediye yaraşır olduğunu ileri sür- düler. FFakat — hepsinin — mizanse- nin lehine birleştikleri bir nokta var- dı: O da, Cassio'nun yaralandığı ve Roderigo'nun da öldüğü — sahnede Richardson'un sahne ışığından zer- rece faydalanmaksızın bu işi o anda sahneye girip çıkan oyuncuların ta- şıdıkları meşalelere gördürmüş ol- masıdır. Bu durum sahneye alışılan- fazla ba- L AKİS, 9 ARALIK 1959