yerek gitmişti. Kılıç mecmuasını bı- rakmış, Dr. Sarol da bu söz dinle- yen genci Amerika, aya tâyin etmıştı O tarihlerde moda "buydu. Şimdi es- ki gazeteci politik bir hüviyet taşı- yan yeni akamının mesuliyeti 0- muzlarında olduğu halde aramıza dönüyor. Bütün iyi niyetler kendisiy- le beraberdir, ama en sonda alacağı notu başkalarının değil, kendisinin i- yi niyeti tâyin edecektir Gazeteciler İlâhi kader undan beş sene Kadar evvel. Tür- kiyelin en kıdemli gazetecisi Hü- seyin Cahit Yalçın, sekseninci yaşın- da Basın Kanununun hışmına uğrar ve Menderesin muvafakatıyla açılan bir dâva sonunda hapishaneye .düşer- ken içerde ve dışarda tepkiler ol- muştu. O tarihlerde İktidarla flört e- den ve kendisine sanki dünyayı idare ediyormuş hissi verildiği için iktida- rın başlarım göklere çıkaran bir baş- ka gazetecı vardı: min yal- . Yalman metih yolunda o kadar ılerı gıdıyordu ki Amerikalıların "Ah, Jlah neden bize de Adnan Menderes gibi bir lider nasip etmedi" diye âde- ta dövündüklerini fütursuzca — yazı- yordu. Seksen yağındaki Yalçının ha- pishaneye atılması üzerine — yabancı basında tenkidler çıkınca Vatan Baş- yazarı kalemisi eline aldı ve bir gü- zel payladı. Tenkid edenleri mi? Ha- yır! Yoksa İktidarı mı? O da değil! Hüseyin Cahit Yalçını.. Evet Hüse- yin Cahit Yalçını.. Seksenlik gazete- apse girmek suretiyle dışarda Türkiye aleyhinde bir cereyanın doğ- masına yol açmıştı! Yalman bu par- lak fikrisi fütursuzca neşretti. .İlâhi kader! Aradan bir kaç se- ne geçti. Otoriter rejim yolunda iler- leyen iktidar artık dünyayı Yalmanın idare ettiği zehabım üstadda uyan- dırmak zahmetine katlanmaz oldu Sert Basın hükümleri, Yalçını dahi hapse atmaya muvaffak olanlar ve o hareketlerinde Yalman — gibilerinden cesaret alanlar tarafından gündelik iş halise getirildi. Ve tabii bir sabah uyandığında Yalman gördü ki bizzat kendisi böyle bir hükme, hem de oğ- luyla birlikte çarpılmıştır Şimdi Yalmanın gazetesinde, üs- tadın o pek bel bağladığı — meşhur üşünce "Yal- manın mahkumiyeti — karşısında dı- şarda uyanan tepkiler" hakkında pek hoş haberler çıkıyor. Gazete bunlar- dan birini son derece tasvipkâr şe- kilde neşretti. Amerikan Denizaşırı Muhabirler Cemiyeti Başkam tara- fından Başbakan Menderese gönde- rilen mektubun metni şudur “Haber aldığımıza göre, imdiye kadar üç yüz Türk gazetecisi hapse mahküm edilmiş veya takibata uğ- ramıştır. Vatan Gazetesi Başmuhar- riri Ahmed Emin Yalman'ın çok esef uyandıran son zamanlardaki mahkü- miyetinden bilhassa bahsetmek iste- riz. Bu gazeteci on ay hapse ve 8 ay on gün sürgüne mahküm edilmiştir. Dâvanın temyiz edildiği — anlaşılıyor. Sam Amcadan Şikâyet Hığrrıyet ve demokrasiye inanmış insanlar, Jefferson'un memleketını ugün idare eden insanlara dönüp zaman zaman "Bu ne riyakârlık i" diye bağırmaktan kendilerini alamamaktadırlar. Şikâyetlerin — sebebi "Hür Dünya" lıderıııın hürriyetleri boğan idarelere, cömertçe yardım elini u/atm asıdır. "Hürriyet için döğüşen genç Kubalılar Amerikanın Batista'ya verdiği sılahlarla öldürülüyor" diyen Fidel Castro'nun fer- yadı hâlâ kulaklarda İşte son bir şikâyı “müteveffa İspanyol Cnmhuriyeti"nin sabık Maliye Bakam lndalecıo Prıeto dan gelmektedir. Prieto, Franco hükü- metine 375.milyon dolar yardım açılması üzerine, Başkan Eısenhowere bir açık mektup göndermiştir. Sabık Maliye Bakanı bu mektupta, Ame- rikan Hükümetini düşmek üzere bulunan diktatörlerin imdadına koş- makla itham etmektedir. Prieto'ya göre, "Ne saman ki Francisco Fran- co iktisadi iflâsın eşiğine gelmiştir, Amerika Birleşik — Devletleri, onu Kurtarmak için hazinesinin de bankalarının da kasalarını açmış ve bu suretle onun tahttan devrilmesi ümidini öldürmüştür "Müteveffa İspanyol Cumhuriyeti" temsilcisinin feryad ının, hür- riyet kelimesini dudak ucuyla telâffuz etmeyen her kailde akisler ya- rattığı şüphesizdir. Hürriyete hakikaten inanan Amerıkan vatandaşları, hattâ bizzat Başkan Eisenhower içten gelen bu ses karşısında, eminiz ki hissiz, kalamamıştır. Peki o halde "Komünizm ile, hürriyete düş- man oldugu için mücadele ediyorum" derken, en zalım en insafsız dik- tatörlerin imdadına niçin koşulmaktadır? Hürriyete inanan insanların gözünde, Çekoslavakyadakı rejimle İs- panyadaki rejim arasında hiç bir fark yoktur. Hattâ bir Fransız mec- muasının "Demokrasiye inanıyor musunuz“" mevzuunda yaptığı an- kete gelen esvaplar, nefret edilen Demir Perde gerisindeki idarelerin Franco rejimine bin defa müreccah sayıldığım göstermektedir. O hald hangi hürriyet mücadelesi? Haydi biz de Washington'dakl idareciler gibi "realist" hareket ede- lim: "Komünizme düşman olmak, Sam Amcanın her türlü ihsanına li- yakat kazanmağa kâfidir" dıyelım Bu tatsız hakikati, hürriyet müca- delesi adı altında satma riyakârlığım hoş görelim. En geri dıktatorlerın tutulmasını, komünizme karşı girişilen savaşın yüklediği Ur mecbur yet sayalım. Ama gene de halkın istemediği, mecburen katlandığı ve bir gün mutlaka devireceği diktatörlerin hâmisi hâline gelen Amerika- nın komünizmle mücadelede en isabetli yolu seçtiğim söylemeye imkân yoktur. Alisine Amerikan Hükümetinin bindiği dalı kestiğim gösteren sayısız misaller mevcuttur. İşte Irak misali: Nuri Saidi desteklemek Amerikaya ne kazandırmıştır? Nuri Saidin baş tâcı edilmesi, Irak hal- kını Amerikadan uzaklaştırmış, komünizm Irakta kokleşmış ir. "Franco giderse, komünizm gelir" sloganıyla Amerikanın iltifatına nail olan Franco da istemiyerek bu hakikati ifade etmektedir. Evet, Franco giderse İspanyaya komünizm gelecektir. Zira Franco rejimi bütün demokratik kuvvetleri yok etmiş, sindirmiş veya komünizme ltmıştır Polis idaresi karşısında ancak yeraltında çalışmasını bilen ko- münizm ayakta durabilmektedir. Hiç şüphe edilmesin. Amerikan do- ları ve silâhı sâyesinde düşmemeye çalışan Franco idaresi, bir gün dü- şecektır Düştüğü zaman da, münhal iktidar koltuğuna, lspanyada ye- gâne organize kuvveti teşkil 'eden komünistler, rakipsiz oturacaklardır. O halde hangi realızmden bahsediliyor? Realizm bugün için yarım, kaybetmek mi demekti Hür Dünya lıderının askeri zaruretler dolayısile Veya "nefret etti- ğim adamlara, ben güler yüz göstermezsem, Rusya r yüz gösterir” endışesıyle dıktatorlerle münasebet kurması, anlaşm alar yapması müm- kündür; hattâ hazan zaruridir. Ama diğer 'taraftan köhne diktatörlerle işbirliği yapılması diktatörlerin ezdiği halkı komünizme götüren en kısa yoldur. Amerikanın karşı karşıya bulunduğu ve bir türlü içinden çıkamadığı çıkmaz budur Hür Dünya lideri, komunızme karşı giriştiği mütadelede galip ge- lebılmek için mutlaka bu çıkmazdan kurtulmak zorundadır. Bu da alış- veriş yapılan diktatörlüklerle münasebetleri asgari hadde — tutmak, o. memleketlerdeki halk efkârının, bilhassa aydın sınıfın temayullerını dikkatle takip etmek ve bu te mayüllere göre gerekirse yarını kurtar- mak için diktatöre hayır demesini bilmekle kabildir. Elbette ki bu, büyük bir seziş kabiliyeti isteyen, yazıyla ifadesi im- kânsız, son derece zor bir iştir. Ancak mesleğinin ehli sefirlerin, bulun- dukları memleketlerin dar ve aldatıcı hükümet çevrelerinden sıyrılarak memleketi tanımaları, sosyal temayülleri anlamaları meselenin hallini kolaylaştıracaktır. Derdin teşhisi çok basit, tedavisi çok incedir. Fakat bugün dost di- ye şımartılan kara dıktatorluklerın yarın kısıl diktatörlükler hâline gel- mesinin ünlenmesi. Amerikan Dışışlerı Bakanlığının ve diktatörlükler nezdindeki elçilerinin uzun ve kısa vâdeli menfaatleri uzlaştırmaya ma- tuf bu "ince sanat'ı öğrenmelerine bağlıdır.