SİNEMA Türkiye Kaybolan bir devir I stanbul Belediyesi çalışmalarmdan yalnız birini zevkle ve hiç aksatmaksızın yapar Ceza kes- mek; Bu ada o kadar gözü kapalı o kadar mutaassıptır ki, bazan insanı ülmek mi yoksa ağlamak mı gerek- tiğinde tereddüte düşürecek tatbıkat tuhaflıkları gösterir. Meselâ imar ça- muruna batmış sokaklarda vatanda- şın türlü akrobasi hünerlerine giriş- melerini seyreder de, aynı çamurun içine atılan bir izmarit "sokağın kir- letilmesine sebep olduğu için "cezaya yol açar. Yol inşaatı artıklarını bıra- kıp giden Beledıyeye kimse ses çıka- ramaz ama, 1 Önünde kalan az miktardaki kömür tozu vatandaşın ceza yemesi için kâfi görülür. Beledi- yellin bu karakuşi yasaklarından biri de şehir içindeki film şirketlerinde negatif film — bulundurulmasına asla müsaade etmemektir. Aslında bu çok yetinde bir yasaktır; zira negatif- lerin en çok kullanılan bir çeşidi ba- rut kadar çabuk alev alan, tehlikeli bir maddedir. Belediye, şırketlerın şe- hir içindeki binalarında, bir kutu ne- gatif görse ceza kesecegını kesin ola- rak bildirmiştir. Sinemacılar da zaten onbinlerce lira değerindeki filmlerini göz göre göre tehlikeye atmama can ve ma aybına yol açmamak için bu yasağa uymak isterler. Yal- nız, bu yasağı yerine getirebilmek için ortada bir film deposu olması şarttır. Belediye boyle bir depo gös- termiştir. Ama ne o! Eskiden alt katı çöpçü ahırı, ust katı ÇÖpçü ya- takhanesi olarak — kullanılan, damı ahşap, zavallı bir bina. Tek meziyeti gelirin dışında bulunması, etrafında başka binalar olmamasından ibaret bir depo. Buna karşılık, deponun için- deki, maddi değeri milyonları aşan, manevi değen ise ölçülmiyecek ka- dar büyük olan filmler kendı kendile- rine terkedilmişlerdir. Zira bu ilim deposu, alelade, bir eşya ambarı değil- dir. Soğuk hava tertibatlı, vantilâtör- lü, çift çelik kapılı, tehlike anında oto- matik olarak yukarıdan tazyikli su fışkırtabilecek, zehirli — gazların bir anda boşalabilmesi için geniş bacası olan, elektrık tesisatı sapsağlam, Kı- saca bu iş için bütün medeni memle- ketlerde oldugu gibi gerekli fenni te- sisatı haiz bir film deposu olması ge- rekir. Nitekim, Belediyenin gösterdi- ği depoya film ko manın, ateş üzerine film yerleştirmekten pek farklı olma- dığını bilen sinemacılar on yıldan be- ri modern bir film deposu için Belediyeye teklif üstüne teklifte bulunmuşlardır. Depo ara- lariyle yapıp 30 yıl işlettikten sonra bedelsiz olarak belediyeye devretmeği taahhüt etmişlerdir. Ama bütün bu tekliflere cevap bile verilmemiş,' mil- yonlarca liralık film kontağın, bir iz- -aridin, bir kıvılcımın tesadüfüne bırakılmıştır. Kül olan filmler Nihayet geçen hafta bu korkulan tesadüf meydana gelmiş, milyon- larca liralık film, bir anda kül taba- kası haline geri vermiştir. Depoda bin- Mr güçlükle yabancı ülkelerden temin edilip de henüz piyasaya çıkarılma- mış yepyeni filmler, eskiden ithal e- dilmiş filmler, yeni çevrilmiş ve he- nüz sansürden bile geçmemiş Türk filmleri ile eskiden çevrilmiş birçok yerli filmlerin asılları, nihayet bol miktarda kullanılmamış, film bulun- maktaydı. İlk tahm edilen zarar 10-13 milyon İliradır. Fakat zarar bu- nunla kalmıyacaktır. 10-15 milyon li- ra bu filmler için ilk elde verilen, pa- radır. Bir de bunların artık 1şletılme— sine imkân kalmadığı için yok olan kazanç vardır. Bir de depoda bulunan ham maddelerin işlenir hale geldiği vakit sağlıyacağı kazancın yok olma- sı vardır. Bunların doner ticari değeri en azdan 50 milyonu bulmaktadır Fakat hepsinden ehemmiyetlisi, bir daha geri dönmemek üzere kaybolup giden, sinema tarihimizin eserleri vardır.. Zira depodaki filmler arasın- da, sinemamızın başlangıcından beri meydana getirilmiş birçok filmlerin, bu arada Atatürke ve Milli Mücâdele zamanına ait filmlerin negatifleri de bulunmaktaydı. Bunların artık yerine konması ihtimali yoktur. Bir devir, bütün iptidailiğine, bütün geriliğine rağmen sinemamızın başlangıcım, e- meklemelerini, sinemamızın — şimdi rahmete kavuşmuş sanatçılarını üze- rinde taşıyan bu negatıflerle birlikte kaybolup gitmiştir. İlerde; k nemasının bu devresine ait çalışma- larda bulunacak olan sinema tarihçi- si, bu çalışması için temel madde o- lan filmleri artık bulamıyacak, göre- miyecektir. Onları ancak, asıl filmin yerini hiçbir vakit tutamıyacak olan sansür dosyalarındaki kifayetsiz se- naryolardan, henüz sinema tenkid- çiliğinin mevcut olmadığı bir zaman- da çiziktirilen birkaç satırdan taki- betmek zorunda kalacaktır "Devlet nüshası" olmazsa u duru bir kere daha filmler için de "devlet nushası usulünün kabulü zaruretini ortaya koymakta- "Bir kavuk devrildi"den bir sahne Geçmişe mazi derler AKİS, 28 TEMMUZ 1959 31