Adliyede e bir kahraman, ne bir "Fidel Castro" olan 50 kiloluk n Küçük ve arkadaşları, Balıkesir Kon- gresi ve kongrenin müncer öldüğü hâdiselerden sonra, adaletin sözünü bekliyorlardı. 14 dâva açmışlardı. İstanbul Valisi Ethem Yetkiner aley- hinde, 40 paralık bir tazminat dâvası da dahıl olmak üzere 4 dava vardı. Dâva rekorunda ikincilik, 3 dâva ile Balıkesir Valisi Arat'a aitti Ondan sonra pazusu kuvvetli Emniyet Birin- ci Şube Müdürü Yasar Yiğit -2 dâva- Ayrıca kanunsuz fiil ve hareketlerde bulunan bazı polis ve komiserler hakkında 6 dâva açılmış- tı. Daha bir sürü hukuk dâvaları vardı. Akademik kariyer mensubu hu- kukçular, gençlerin hukuken — yüzde yüz haklı olduğu — kanaatindeydiler. Avni kanaati taşıyan Yalçın Küçük — Sıddık Ğami Onar Şefkatli alâka ve arkadaşları da bu yüzden avukat tutmaya bile lüzum görmediler. Dâ- va Jlâyihalarını da kendileri hazırla- dılar. Gençler şimdi Adaletin tecellisini beklemektedırle Sadık Asabeycilere gelince emokrasinin "baş" sayısına da- yandığını söyliyen Sadık Ağabey- ciler hâlen, bir bina, "25 kuruşa kan- dırılan bir mühür ve birkaç bastan ibaret bilançonun dehşet verici yal- nızlığı içindedirler. Halbuki — Sadık ey bütün istediğini elde — etmiştir, Samet Güldoğanı seçtirmiştir. Son arzu" olarak. İdare heyetinin beğendi- ği kimselerden teşkili gerçekleşmiş- tir. İdare Heyetinin büyük çoğunlu- ğu. Samet Güldoğanın D. P. li hem- şehrilerinden mürekkeptir. Sadık A- AKİS, 28 TEMMUZ 1959 ğabeyin, Padola ve Polis Dayağı Geçen hafta bir polisin öldürülmesi, İngiltereyi ayağa, kaldırdı. Avam Kamarasında, tam yarım saat, sert münakaşalar oldu; milletvekille- ri İçişleri Bakanı Butler'e ter döktürdüler. Bütün gurultu adola adın- daki bır Almanın polis tarafından dövülmesi yüzünden kopuyordu. Padola, bir polis müfettişini tabancayla öldürmüştü. Polisin taban- ca taşımadıgı İncil terede, polis öldürmenin cezası idamdır. Bu yüzden hâdise, İngiliz polisinde buyuk bir heyecan yarattı. Katil, 16 Temmuz günü uzun bir kovalamacadan sonra yakalandı ve polıste sorgusu tam 7 saat devanı etti. Sorgu sonunda Padola, ayaklarıyla geldiği karakol- dan şeyde ile çıktı. Üstü bir bezle örtülü sedye doğruca hastahaneye gönderildi ve tanı dört gün kendısınden hiç bir haber alınamadı. Avu- katı dahi Padola ile sürüşeme Hâdiseyle yakından alakadar olan halk efkârı galeyan hâlindeydi: Bir Alınan polis öldürdü diye değil, kaatil bile olsa bir insan nasıl olur da karakolda dövülür diye... Gazeteler, ilk sayfalarında yedi sütunluk büyük başlıklarla hâdiseyi bıldırıyor ve katilden sanık Padola'nın, po- lisler tarafından intikam kastıyla dövüldüğünü, kaşının yarıklığını, sö- zünün şiştiğini ve dudaklarının patladığını yazıyorlardı. M sele, milletvekilleri tarafından derhal Avam Kamarasına geti- rildi. "Karakolda dayak", İngiltere için sürülmemiş ve dehşet uyandı- rıcı bir hâdiseydi. İçişleri Bakanı Butler'in kürsüde "Padola'ya karakolda kötü mua- mele yapılmamıştır" lâfı hiç bir milletvekilini tatmin etmedi. İçişleri Bakanının sözü, emek ki Padola'ya karakolun dışında kötü muamele yapıldı" şeklınde tefsir olundu. Meşhur avukat Paget (İşçi Partisi) kür- süde çok sert bir şekilde konuştu ve dedi ki: "İngiliz polisinin her kara- kulundu kim olursa olsun herkes emniyet 1ç1nde bulunmalıdır. Padola'yı dövenler hakkında derhal takibata geçilmelidir” Milletvekili Gordon Walker, "İngilterenin en nefret ettiği sanık, ka- nılının tanıdığı bütün haklardan faydalanmazsa adliyemiz tehlıkededır diye ikaz etti. ' Hadısenın bizim için, derhal akla gelen iki ehemmiyetli tarafı vardır: Demek ki İngilterede, polisin en nefret edilen bir kaatile bile dayak atması, bütün milleti galeyana getiren bir hâdisedir. Halbuki, daha ge- çenlerde bütün suçları kanunun kendilerine verdiği haklara sahıp olmak için ayak diremek olan Yalçın Kuçuk ile Erol Unal adındaki iki üniver- siteliye atılan dayak, "ahval-i âdiye"den sayılmıştır. İkinci nokta, İn- giliz Parlâmentosunun, bir kaatil bile düvülse, hu hâdiseyi derhal müza- kere etmek imkânına sahıp olmasıdır. Bizde Meclis tahkikatı önergele- rinin bile aylarca sıra beklediği malümdur ve meselâ Muhalefet lideri İnönünün başına atılan taş hâdisesinin ne zaman Büyük Meclise gele- ceğini hiç kimse bilmemektedir. Ama, demokrasi adlı sevgiliye serenadlar otamaktan da geri ka- lan yoktur!. sadece — Balıkesirdeki beş — nasyon Heyetinin, Pazartesi, Salı ve ve müstenkifin elebaşısı saydığı H. P. sempatizanı diye işittiği Ikıncı başkan hakkında biraz tereddüdü vardı. Ama son basın toplantısıyla, bu tereddutler de yenilmiştir. Koyu D. . li sayılmıyan ikinci — başkan da, kaf'ıleye ayak; uydurmaktadır. Neylenir ki. "baş rejimi" demok- raside gövdesiz birkaç baş ele geçi- ren "Sadık Ağabey kendini çok yal- nız hissetmektedir. "Yalnız" — Sadı Ağabey için de en çok üzülün adam tüy sıklet Yalçın Küçüktür. Küçük, gençlik hareketine yeni bit hız ver- diği ıçm Sadık Ağabeye — medyunu şükrandı Koordinasyon Sulfatanın şekeri G eçen hafta, İktidarın horazanı Zafer gazetesinin ilk sayfasında üç büyük haber çıktı. Birbirinin kop- yası olan üç büyük haberde, Koordi- Perşembe günleri Başbakanın riyase- tinde toplandığı bildiriliyordu. Başbakanın D. P milletvekilleri- ne. "müjdeler"den bahsettiğini bilen- ler, onun katıldığı toplantılardan ne çıkacagım merakla beklemekteydıler Tecrübeyle — öğrenilmişti" ki, P. içinde seçmenden gelen sesi en ıyı işi- ten kulağın sahibi Genel Başkan Men- deresin müdahaleleri, istikrar politi- kasının gerektirdiği sert ve insafsız tedbirleri -hiç değilse görünüşte- yu- muşatma istikametinde tecelli etmek- tedir: İlâç fiyatlarının yükselmesin- den ve inhisar maddelerine zamdan sonra, Bakanlar Kurulunu bazı ilâç fiyatlarının ucuzlatılacağım vaadet- meye ve “halk tipi sigara" çıkarma- ya zorlayan Menderes olmuştur. Kor- kunç zamlarla birlikte gelen Kurban Bayramı arifesinde, şokun tesirini ha- fifletmek — maksadıyla — Sümerbank mamullerinde ufak tefek indirmeler yapılması fikrini ortaya atan Men- deresti. Elektrik fiyatlarındaki bü- 13