Haftanın İçinden KAMPANYA ktidar yaş ayları içinde Muhalefete karşı, kendisine bir tutum tâyin etmişe benziyor. Radyo gazetesının D. P. Genel İdare Kurulu toplantılarım hem takip eden. yeni neşriyatı ve D. P. mılletvekıllerıne verilen vazifeler İktidar partisinin -Sayın Genel aşkanının moda ettiği tabirle- Vatan sathında bir "C. H. P. ye cevap kampanyası na giriştiğini belli ediyor. Bu yaz aylarında, her şey gösteriyor ki, İktidar çeşitli vası- talar kullanarak mılletın karşısına geçecek ve ona Muhalefeti şikâyet edecektir. Son hafta boyunca Rad- yo gazetesini dinleyenler kampanya için seçilen silah- ların ne olduğunu farketmişlerdir. Iktid_ara göre Mu- halefet bir "Soğuk Harb" açmıştır ve "İşgal Kuvveti" saydığı D. P. ye rahat vermemek maksadıyla elinden geleni yapmakta, onu iş göremez hale düşürmekte- dir. Sevimsiz sesli bir spiker, haklı görünmeye çalışan bır edayla "Bu İktidar dokuz seneden beri bir tek iyi de mi yapmamıştır ki Muhalefet dokuz seneden be- ri Mecliste bir tek defa dahi beyaz rey vermemiştir” diye sormaktadır Gerçi bir "Sıcak Harb"i hapishanelere gazeteci doldurmaktan geçirip en sonda Muhalefet liderinin başına atılan meşhur -ve D. P n meş'um- taşa ka- dar götüren bir siyasi partinin 'Sogu Harb"teu bah- se kalkışması şaşılmayacak bir cesaret degıldır Ama ne de olsa "Konuşmak vuruşmaktan iyidir". Bu ba- kımdan D. P. Genel İdare Kurulunun seçtiği yolu tak- dirle karşılamamak imkansızdır. Herkes bilir ki adına Demokrasi denilen oyunun ana kaidesi şudur: Sen söy- leyeceksin, o söyleyecek, en sonda karan millet vere- cek. Tabii sen ve o eşit şartlar altında. Devletin eşit himayesinde söyleyeceksin! Bu eşitlik ortadan kalk- tığı gün demokratik diyalog bir otoriter monolog olup çıkar. Radyoyu kullanarak dahi olsa İktidar, Muhalefet- le böyle bir söz düellosuna ne kadar tahammül ede- cektir? Bu sualin cevabında yaz aylarının siyasi ba- rometresinin ne göstereceği meselesinin cevabı yat- maktadır. Eğer hadiselerden ders almak gerekirse ya- nılmak endişesine kapılınmaksızın hemen söylenebilir ki D. P. daha ilk adımlarda bir zaferin hayal oldugu— nu anlayacak ve iktidarda, bulunmanın kendısıne sağ- ladığı kaba kuvvete baş vurarak malüm “"el şakaları- na tekrar, hattâ eskisinden de sinirli bır şekilde giri- şecektir. Zira D. P. ikna etme İmkanlarını tamamen kaybetmiştir ve her hangi bir münakaşaya, dayanacak halden de çıkmıştır. D. P. frenklerin tabiriyle artık "Ayakları kılden bir dev"dir ve ilk seçim fiskesiyle yıkılacaktır. İnsana ilk nazarda garip gelir ama, da olsunlar ister muhalefette, siyasi partileri amansız şekilde siyasi değil, psıkolmık hataları yaralıyor; Si- yasi hatalardan nihayet dönülebiliyor, siyasi yaralar sarılabiliyor. Fakat psikolojik hatalar mukadder akı- ete kadar götürüyor. D. P. ise, başında bu ekip kal- dıkça psikolojik hatada mütemadiyen ısrar edecek, bunların neticesinin hüsran olduğunu gördükçe büs- bütün çileden çıkıp yeni hatalara girişecek, boylece her çırpınışında biraz daha saplanacaktır. Çare. İkti- darın ekip değiştirip evvelâ üzerinde bulundugu kay- gan satıhta durmayı temin etmesi, sonra da 1947'de Sayın İnönünün gösterdiği ve bugüne kadar devam et- tırdıgı inanılmaz serinkanlılığa benzer bir sinir sü- küneti içinde vaziyeti mütalâa etmesidir. O tedbirler kendiliğinden gelecek ve belki İktidar partisi olarak değil ama siyasi partı olarak D. P. memleke- tin normal hayatındaki yerini alacaktır. ister iktidar- AKİS, 28 TEMMUZ 1959 Düşününüz, bir parti nasıl olur da uzun yaz ay- larına kendisi için en az müsait şartları bizzat hazır- layarak girer? Büyük: Meclisin son toplantısı biter- ken . amansız rakibi "Elindeki tesirli silâha, al bir tane de ben ılave edeyım diye hediye- lerin en kıymetlisini veriyordu. Halbuki basit mantık silâha silah katmayı değil silâhı elden almayı emre- derdi. Üstelik D. P. bu imkâna sahipti de.. Fakat baş- taki ekibin psikolojiyi hiçe sayması İktidarın maçı daha topa vurulmadan kaybetmesine yol açmıştır. Neden bahsediyor bu C. ? Paşanın başına atılan taştan mı? Aç işin dosyasını Meclis kürsüsün- de, varsa şikâyetin, haklı olduğun taraf, söyle orada. Meseleyi amut. Söyleyecek taç bir şeyin yoksa bari de ki "Hâdise tahkik mevzuudur, suçlular cezalarını çekeceklerdir". Bu, zaten iktidar olara nin va- zifesi değil midir? Sormak lazımdır, o zaman C. H. P., yazın bu silâhı kullanabilir miydi? Neden bahsediyor bu C. H. P.? Yolsuzluklardan mı? Aç Samet Ağaoğlu dosyasını. Adam zaten itham altında. -Sayın Ağaoğlunun, kendi partisini meşhur önergeyi görüşmesi için zorlayacak yerde sesini dahi çıkarmaması ve uzun ayları itham altında geçirmeyi tercih etmesi de anlaşılır bir şey değildir ya...- Varsa suçu, teşhir et. Yoksa, yarayı deş, cerahati akıt. Böy- lece herkes görsün ki P. suiistimallere karşı has- sastır. Müsamahasızdır. Neden bahsediyor bu C. H. P.? kette ekaliyette kaldığından, nin iş başına geleceğinden mi? "Halep oradaysa arşın burada" de ve üstelik kanunların seni zorladığı ara seçimlerine, mahalli seçimlere git. Bunlarda iktidarın malik olduğu avantajlar da senden yana olduğuna gö- azanabileceğin hususunda şüphen yoksa çık er meydana. Ba zaman yurtta prestijin nasıl ar- tardı. Hem de hiç bir şiddet tedbiriyle, hiç bir nutukla artamayacağı kadar... Ama ne var ki iktidarın sayın başlarına bunu anlatmağa, izah etmeğe imkân yoktur. Onları kalın camlı gözlüklerinin arkasından seyrettik- leri tos pembe vatan sathından ayırmak realitenin ay- dınlığı ile karşılaştırmak mümkün değildir. Fakat, in- saf edilsin bu derece inat, hu derece gaflet nerede gö- rülmüştür. Simdi, İktidarın sayın başları lütfen düşünsünler. Bütün bunlar yapılmadığına göre Muhalefet sözcüle- rinin karşısına İktidar sözcüleri nasıl çıkacaklardır ? Zafer başyazarı "Ne taşı? Taş filân atılmadı. O pflas- ter hikâyesi C. H. P. nin uydurmasıdır" dıyebılır Ama kim inanır? Bu toprakların üzerinde yaşayanlar Me- rihten mi geldiler ki.. Sayın Tevfik İleri yolsuzluk kal- madıgnı Bayındırlık Bakanı sıfatıyla anlatabilir. An- cak o "yol" ile tahkikat önergesindeki "yol"un aynı soy olmadığı hakikati hiç köylüsüyle kentlisiyle mil- letin kafasından çıkar mı? Nihayet Sayın Behzat Bil- gin insanı dehşete düşüren bir ciddiyetle "Biz bu ara seçimlerinde 195İ'de kazandığımızdan daha büyük bir zafer kazanacağız. İşte biz memleketin sükün ve em- niyetini düşünerek böyle bir zaferi feda ediyoruz" di- yebilir. Hem de Meclis kürsüsünde.. Fakat böyle bir söze bütün bir memleket bütün bir yaz gülmekten başka ne, yapabilir ki. O halde, lktıdarın diyalogu ilk fırsatta monolog haline çevireceğini ve barometrenin ibresinin fırtına- da kalacağını söylemek hasıl olur da bir kehanet sa- yılabilir? İktidarın memle- ilk seçimlerde kendisi-