DÜNYADA OLUP BİTENLER şarapnelıne kurban giderek öldü. Her- iseden sonra, bütün haya- tını dunya barışının muhafazasına vakfetmeğe karar verdi. Harpten sonra, Avrupaya yiyecek yardımı yapmak için kurulan komis- yonda çalışan ve bol bol seyahat eden Herter, bu komisyonda meşhur poli- tikacı Herbert Hoovor'le tanıştı. Ho- over, 1921 yılında Ticaret Bakanı o- lunca bu istidatlı genç adamı da ya- nına muavin olara aldı. Washing- ton'da üç yıl çalışan müstakbel dışiş- leri bakanı, 1924te resmi vazifesin- den ayrıldı ve "Indepandent" adında- ki bagımsız fikir mecmuasında çahş— mağa başladı. Daha sonra, 1929 y lında da bıraktı ve Harvard Unıversı- tesinde milletlerarası münasebetler dersi okutmağa başla Herter'in politika sahasına girişi tam bir tesadüf eseri oldu. Massachu- setts Eyalet meclisinde çalışan bir ar- kadaşı, artık faal politikadan çekil- ğ karar verdiği zaman, yerine adaylığını koyması için Christian Herter'i ikna etti. 12 yıl müddetle E- yalet devletinin siyasi hayatında dü- rüstlüğü ve çalışkanlığıyla isim yapan politikacı, niyahet Washıngton daki Kongreye de seçildi. Böylece, "büyük politika'nm yolları önünde açılmış oluyordu. Herter, Marhall Plânının kabul edilmesinde, Dış Yardım Komi- tesinin kurulmasında gayet faal rol oynadı. Mensup olduğu Cumhuriyetçi Parti içindeki inziva taraftarlarıyla daimi mücadele halindeydi. Fakat, bu mücadelelerden hep galip çıkması kendisinin siyasi — yıldızını yükseltti ve Herter, bir müddet sonra Massac- husetts gıbi çok ehemmiyetli bir eya- letin valiliğine seçildi. Hattâ bir ara, Eisenhower'le birlikte Başbakanlık seçimine girmesi ve Nixon'un yerine Başkan Muavini seçilmesi bile bahis mevzuu oldu.. Valilikteki kanuni müdetini doldu- ran uzun boylu politikacı birgün, Washingtonda ki arkadaşı Dışişleri Bakanı John Foster Duiles'ın kendi- sini telefonla aradığını öğrendi. Dul- les, gelip Washington'da beraber ça- lışmasını teklif ediyordu. Herter ka- bul etti ve böylece Dışişleri Bakanlı- ğının 2 numaralı adamı oldu. Fakat, sonradan, bu teklife "evet" demekle hata ettiğini anlamakta da gecikme- di. Duiles'ın şahsiyeti o derece kuv- vetli ve o derece belirliydi ki, onunla bırlıkte çalışmak demek, golg ede kal- mekti. Herter, bu gölgedeki çalışmalarında da kendisini göster- mesini bildi ve nihavet Dulles iş ba- şından ayrıldığı zaman Bakanlığın idaresi ona verildi. Fazla centilmen Christian Herter'in en çok tenkid edilen tarafı fazla centilmen olu- şudur. Dulles gibi sert konuşmaktan hoşlanan, icabında karşısındakileri tersliyebilen ve etrafa tehditler sa- vurmaktan çekinmeyen bir adamdan sonra, sakin, nazik ve ihtiyatlı Her- ter'in dışişlerı bakanlığına gelmesi 22 Nixon Tüy siklet! Amerikalılar tarafından ilk önce bi- raz yadırganmıştı. Fakat, Cenevre konferansı zamanı gelip de, bu nevi konferanslarda Herter gibi tiplerin ideal bir diplomat olarak meydana çıktıkları anlaşılınca, yapılan seçi- min doğruluğuna herkes inandı. Sabır Krutçef siklet! Ağır sız ve ateşli Dulles olsaydı, Konferans çoktan gürültü patırdı arasında sona ermış ve dunya barışı tekrar tehlike- girmiş olurdu. Herter, bütün so- gukkanlılıgıyla sonuna kadar dayan- makta, mümkün olanı kurtarmağa çalışmaktadır Ancak, şurasını da iti- raf, etmek lâzımdır ki, EFisenhovver'in ve bakanlıktaki eski Dulles ekolünün tesirleri henüz tamamiyle ortadan kalkmamıştır. Geçmişte (Ouemoy ve Matsu adalarının tahliyesi mevzuun- da mantıki fikirleriyle tanınan Her- ter, şimdi zirve toplantısının hazır- lanmasında Eisenhovver'in isteksizli- ğine göre hareket etmek zorunda kal- makta, bazı meselelerdeki davranış- ları başlangıçta kendisine bağlanan, ümitleri haklı çıkarmaktadır. Bu da başka bir centilmen I_Işrter Cenevrede haftanın son gö- üşmelerini yaparken Amerikan Başkan Yardımcısı Nixon da Mosko- va hava meydanına ayak basmaktay- dı. Görünüşte, Nixon'un bu ziyareti Moskova sergisindeki Amerikan Pav- yonunun açılmasıyla alâkalıydı; fa- kat, aslında, Krutçef'le temas etmek ve Sovyet Başbakanının hakiki ni- yetlerini öğrenmek arzusu daha ağır basmaktaydı. Ne yazık ki, Amerikan Başkan yardımcısının gehşı Krutçef- in en kızgın bir gününe rastladı ve böylece, daha başlangıçtan itibaren, iki adam arasındaki Münasebetlere soğuk bir hava hâkim oldu. Nixon Moskovaya geldiği gun Washington'da — Eisenhower — "Esi Milletler" haftasını açmaktaydı. A— merikalıların "esir milletler"den kas- tettikleri Ruslar ve Sovyet peykleriy- di. Tabii, böyle bir .ŞEY, Krutçef i müt- hiş kızdırdı ve o gün, muazzam bır iş- çi kütlesine hitabeden Başbakan "si- ze esir diyenler gelsınler de şu halini- zi görsünler" Hâdiseler, bununla da bitmedi. tesi gün, Am, an Pavyonu birlikte ziyaret edılırken iki devlet adamı te- levizyon kameralarının ve kalabalık bir halk topluluğunun önünde düpe- duz ağız kavgası ettiler. "siz, bütün bunlara ağzımız hayran kalacağımızı zannedıyorsunuz ama, bizde daha iyileri var" diye dü- elloya başladı ve sonra, Nixon'un alt- tan almalarına bakmadan "generalle- riniz bizi mahvetmekten bahsedıyor- lar, halbuki bizim silâhlanmaz sizin- kilerden daha öldürücü" diyerek de- vam etti. Bütün bunları söylerken, Sovyet Başbakanının kızdığını, asabi hareketler yaptıginı uzaklardan bile farketmek mümkündü Er- Krutçef'in İskandinavya seyaha- tinden ani bir şekilde vazgeçmesiyle Moskovadaki, sinirli hâlini bir araya getirenler, bu belirtileri Sovyet siya- setinde yeni bir sertleşmenin başlan- gıcı saymaktadırlar. Fakat, Batı Bel- linde çıkan Nacht Depesçhe gazetesi, olup bitenleri çok daha basit bir se- bebe dayandırmakta ve Krutçef'in beyın tümöründen muztarip bulundu- ğunu iddia etmektedir. AKİS, 28 TEMMUZ 1959