YURTTA OLUP BİTENLER sonraki kısmı hep hu hava içinde geçti ve Muhalefet sıralarından Zor- luya bağırıldı: "Ocak — kongresine git! Ocak kongresine!." nönü iki defa daha kürsüye gel- di ve yarı müstehzi, Zorlunun kendi- si hakkındaki tarizlerinden bir iki noktayı açıkladı. —Fakat Dışışlerı Bakanının Müzakerelere vermek is- tediği cereyana kapılmadı, — bilâkis gittikçe daha selis şekilde tenkidle- rine devam etti. Zorlunun Muhale- feti Amerikayla karşı karşıya bırak- mak taktiği de böylece bir netice vermedi Muhalefet — Amerikayla dostluğun daha bile kuvvetlenmesi- ni istiyordu. Ama bu, dış politikada hıç bir ınısıyatıfe sahıp olmamak de- Duman attıran adam e smail Rüştü Aksal kürsüye bu pa- tırtılardan sonra geldi ve daha ilk cümlelerinden itibaren son — derece formda olduğunu ortaya koydu. Ev- velâ Zorlunun münakaşa metodlarını şiddetle tenkid etti, bir Dışişleri Ba- kanının nasıl olup ta böyle konuşa- bildiğine hayret ettiğini söyledi. On- dan sonra mali meselelere geçti ve hiç kimseyi sıkmadan hem de böyle bir mevzuda iktidarın bütün iddia- larını hallaç pamuğu gibi attı, haki- katlerı çırılçıplak ortaya koydu. Er- tesi gün, her ne hikmetse müzake- relerı kordiplomatik locasından, ec- nebi temsilcilere ayrılan bir iskem- leden takip eden ve Başbakanla fi- kir teatisinde bulunan Safa Kılıçlı- oglunun Yeni Sabahı, zaferi Maliye Bakanıyla Başbakana verdi ama bu iddia geniş tebessümlere yol açmak- tan ileri gitmedi. Zira çatışma her- kesin gözü önünde cereyan etti ve Başbakan Menderes salona gelerek müdahale mecburiyetinde kaldı. Fa- kat İsmail Rüştü Aksal tekrar kür- suye çıktığında bizzat Menderesten de iyi mücadeleci olduğunu herkese kabul ettirdi. Aksalın o konuşması- nı da İktidar milletvekillerinden ço- ğu alâkayla takip ettı Eski Maliye Bakanı rakiplerini tam ezimete uğrattı. Tabii bunda Aksalın şahsi meziyetleri kadar, ele aldığı dava- ların haklılığı da bir rol oynadı. Se- kiz senelik bir sakat — politikadan sonra D. P. nin memlekete verdiği manzarayı bir kaç fırça darbesıyle gözler önüne serme Mâ Bakam için hiç de zor olmadı. Fa- kat asıl hayret uyandıran yeni Ma- liye Bakanının zorlu metodları be- nimsemesi ve meselelere temas ede- cek yerde diline Aksalı dolaması ol- du. Dogrusu ya, dâvasında haklı ol- duğuna — inanmış bir politikacıdan başka tarzda konuşma beklenirdi. Hani o ithamlar? ktıdar o gün Mecliste iç polıtıka- ya temas dahi ettirmedi. Halbul D. P. Meclis Grubu ne kadar şıddet- li bir tebliğ neşretmiş, radyolarda Muhalefet hakkında ne ithamlar leri sürülmüş, vatan hainliği bırakıl- mamış, ihtilâlcilik isnat olunmuştu. Bunları Mecliste Muhalefetin yüzü- 8 ne karşı tekrarlamak gerekmez miy- di? Anlaşılan alacağı cevap, Barut- udan göreceği mukabele hakkında bir fikre sahip bulunduğundan D, P. o defterleri hiç açmak istemedi. Fa- Mesut Azınlık Gırtlağımıza kadar refah i- inde buli nı Celâl Mardımcı ispat etti. Dolar kuru yükseltilip 2.80'den 9.02'ye çıkarıldı ya. Yardımcı da bir basın toplantısı tertiple- yip bu mali karartın kültür sa- hasındakı akislerimi dile getir- . Efendi nisbetinde bir artış. Fa- T Eğitim Bakanı bir örmüş? - Müracaat sa- 980 kişinin — bu "ayarlama" — karşısında — kılları bile kıpırdamamış. Celal Yar- ıimcı basın toplantısına katı- lan gazetecilere gururla tem- bih etti: e ne görm hıplerınden — Bunu yazınız.. Propa- ganda olsun diye — söylemiyo- rum. Vatandaş D. P. Türkiye- sinde kazamıyor ve kazandıgı— nı rahatça sarfediyor. Allah, Allah! Bizim bildiği- Miz Turkıyenın nüfusu — yirmi- beş milyon civarındadır. Türk- lerin refah içinde bulunduğunu ispat sadedinde verilmiş - olan b 0 rakamı size biraz cılız gelmiyor mut — Ayın — neviden başka “refah delilleri” de hâ- lâ kulaklara'alır "Sinem bol sarfettiğinin deli- li” olarak ortaya atılmıştır. Ne var ki o kuyruklarda da, şım— di onlara katıl 'an 902 u- mursamayanlar” kuyrugunda da simâlar hep aşinadır. Haki- katen Türkiyede, D. P. devrin- e, hesapsız kazanıp hesapsız harcayabilenler bir değil, bir kaç kuyruk dolduracak - kadar- dır. Bunların sayısını 50 bin o- larak tesbit etmek hiç de yan- lış olmaz. Onun için Celâl Yar- dımcı hiç üzülmesin, müraca- atlarını 26800 değil, S0 bin ki- i geri almayabılı rdi. Frenklerin "Mesut — Azınlık" dediği de, bu sınıftan başkası değildir ya... kat radyolar "tefsir" etiketi altında tek taraflı hücumlarına bu hafta da devam ettiler. Eee, tek ses çıkarma ve söyleyip söyleyip hiç mukabele görmemek Möeclis kürsüsünde mü- nakaşa etmekten daha kolay geli- yordu. Ancak bu hafta, D. P. Meclis Grubunun ateşlı tebliğini hatırla- yanlar "Bu ne pehriz, bu ne laha turşusu" demekten kendılerını ala- madılar. Zira Muhalefet — kendisini Müdafaa için ne söylese o tebliğde- ki ithamların asılsız, tehditlerin ku- ru sıkı bulunduğunu ye tebliğin he- yeti umumiyesinin her hangi bir tar- taşmaya dahi dayanamayacak — ka- dar eften puften oldııgunıı bundan açık — şekildnm gözler önüne se- CHP. Gelen emniyet Gecen haftanın sonunda cuma gü- nü saat tam 14'de Ankarada E- senboğa hava — meydanında sıtma gormemış bir ses yükseldi: Allah seni başımızdan eksik etmesın"' Sesin sahibi C. H. P. nin Mardin milletvekili Mehmet Ah Arıkandı. O gün C. H Genel Başkam İsmet inönü Istanbula gidiyordu ve mil- letvekili arkadaşları kendisini uğur- lamaya gelmişlerdi. Arıkan temenni- sine H. P. Grubunun diğer aza- ları, sessiz şekilde ıştırak ettiler. O gün bütün Halkçı milletvekilleri ha- kiki bir neşe içindeydiler ve hayat- larından son derece memnun görü- nüyorlardı. Bir gün evvelki Meclis- te sözcülerinin gösterdiği basarı ve kazandıkları galibiyet üzerlerine bir ara çöken yılgınlığın son kırıntıları- nı da söküp atmıştı. Yılgınlık, yeni alınan krediler karşısında İktidarın açtığı ve 48 saat süren Zafer kam- panyası neticesi bazı P. mil- letvekillerine arız olmuştu. Bunlar aşırı telâşa kapılmışlar, kendi Mec- lis Gruplarının toplantıya — çağırıl- ması İçin ısrar etmişler, hazırlıksız yakalanmaktan korkmuşlar, memle- ketteki havanın kendi — aleyhlerine bozulduğu endişesine saplanmışlardı. Doğrusu istenilirse bunda — Grubun Başkan vekillerinin de kabahatı yok değildi. Hem Barutçu, hem Yetkin o sırada — İstanbulda — bulunuyorlardı. Eğer aralarında vazife taksimi yap- mış olsalardı ve birinden biri Anka- rada kalsaydı ihtimal ki sükünet da- ha çabuk iade edilirdi. Mamafih Gö- rülmemiş Başarının esrarının — pek çabuk ortaya çıkması milletvekille- rini daha sakin hale getırmıştı Fa- kat C. H. P. Gi a aşıl emniyet geçen haftanın sonunda Meclis mü- zakerelerinin neticesinde geldi. Nitekim bu haftanın içinde baş- kentten kendi seçim — bölgelerine oğru hareket eden. Muhalefet tem- sılcılerıyle konuşanlar tandaşlarla temas ettiklerinde İşle- rin iyi gitmesi için artık — mevcut tek ümidi söyleyeceklerdi: P. nin ilk seçimlerde iktidara gelmesi. Bunu temin ise vatandaşa kalmıştı. Sıkıntıdan kurtulmak — isteyenlerin mutlaka paçaları sıvamaları, seçim- AKİS, 30 AĞUSTOS 1958