nanistan tarafından ilhaka — götü- türecektir. Bizzat Zorlu Türk te- zinin "'dernal Taksim — olduğunu coşkunluk günlerinde bu hakikati defalarca tekrarlamış ve İlhaka yol açacağı için muhtariyeti reddettıgını söylemiştir. O halde Turkıye in muh- tariyeti kabul edebilmesi için, şim diden ileride Taksimi temin decek tedbirlere dört elle sarılması lazım- dır. Ada Türklerinin çifte — tabiyete sahıp olması ve adeta vali muavinli- ği yapacak bir Türk — temsilcisinin Kıbrısa gönderilmesi, yarınki ak simin gerçekleştirilmesinde — bü rol oynıyacak ileri adımlardır. Şim— di İngiltere, ne istediğini çok ıyı bi- len Yunanistanı memnun etmek ıçın, temsilcilerin rolünü basit bir müşa- hit seviyesine indirmiştir. Çifte ta- biyet te, sözde teknik sebepler yüzün- den tehir edilmiştir! Bu durumda Dış işleri Bakam kalkıyor, ne çıkar bun- dan diyor. Bundan herşey çıkar, bundan Adanın Yunanistan tarafın- dan ilhakı çıkar. Nitekim — İngiliz plânı, son tavizlerin »nereye götür- düğü hususunda bazı ipuçları ver- mektedir; Yeni plân ileride iki cema- atın bir araya gelebılmesı temenni- sini izhar ederek, gayenin Taksim değil, fakat Adanın politik bütünlü- ğü olduğunu ihsas etmektedir. Nite- kim plân, Türk ve Rumları tek mec- liste toplamak ihtimalinden bahset- mektedir. Bu sebeple Kıbrıs dâvası, İngilizlerin inandırmağa çalıştıkları gidi yarın değil bugün kazanılacak- tır. Uyanık bir diplomasi ancak bu- günden Kıbrısta taksim tohumlarını ıÇcın kalkışmağa lüzum yok yarın ektik- lerini biçecektir. Aksi halde "yazık oldu Kıbrısa" demekten başka ya- pacak bir iş kalmıyacaktır. Ne ya- zık ki diplomasiye en çok ihtiyaç ol- duğu bir anda, son dış yardımın re- haveti içinde Dışişleri Bakanı, "ne çıkar bundan" demektedir. Halbuki Yunanlılar çetin bir diplomatik sava- şa girişmişlerdir. Makarios ve Kara- manlis, İngiliz planından Taksimin sen ızlerını silmek için aşırı bir gay- ret göstermektedir. Geçen haftanın ortasında plânı reddeden — Yunan Başbakanı red sebeplerini — sakla- mamaktadır. Karamanlise göre Yu- nanistan: 1) Adaya Türk ve Yunan temsil- cilerinin gönderilmesine, 3) Çifte meclisin mevcudıyetıne, 3) Meclıs ve kabine Trolü göre- cek konseyde uyelerın cemaatlerin nüfus sayısına göre seçilmemesine aleyhta Halen taksıme yol açabilecek en- geller bundan ibarettir re Yunanistan bu engelleri peşinen devırmege çalış- maktadır. Onlara göre Kıbrısta tek bir hükümet kurulmalı, Türklere sadece eşit muamele görecekleri hu- susunda teminat verilmelidir. Zira Yunanlılar çok iyi bilmektedirler ki, Enosis'e gidecek yol buradan geç- mektedir! Bütün bunları görüp de, nerede- sin ey diplomasi diye bağırmamak elden gelmiyor! AKİS30AĞUSTOS 1958 VATAN SANA MİNNETTARDIR! Demokrasinin onaltı fazileti varsa, onyedincisi bir takım caka satıcılarının foyalarını meydana çıkarmasıdır. Şimdiye kadar İsmet İnönünün çalımından yanına yaklaşılmıyordu. Güya Türkiyede Dış politikadan en iyi anlayan adam oydu. Güya, tâ Mudanya mütareke- sinden beri Türkiyenin menfaatlerini daima başarıyla korumuştu. Gü- ya Cumhuriyet Hükümetinin değil, belki de Türkiyenin asırlardan beri yaptığı hareketlerin en iyisi olan "memleketi İkinci Dunya Harbine sokmamak" hareketi onun eseriydi. Şimdi bütün bunlar, bir iğne darbe- siyle sönüp gitmiştir. Türkiyede Dış polıtıkadan en iyi anlayan adam İsmet İnönüdür, ha? Haydi, efendim! Meclisin son toplantısında Fatin Rüştü Zorlu, bu hikâyeyi zıhınlerden söküp atmıştır. Türkiyede Dış polıtıkadan en iyi anlayan adam Fatin Rüştü Zorlunun ta kendisidir. İsmet İnönü tâ Mu- danya mutarekesınden berı Türkiyenin menfaatlerını daima başarıyla korumuştur, ha? Haydi, efendim! Bu İsmet İnönünün Mudanya müta- rekesinden beri Turkıy ye yaptığı fenalıkların haddi hesabı yoktur. Eğer fenalıkların bir kısmı önlenebildiyse, Fatin Rüştü Zorlunun saye- sinde önlenebilmiştir. Memleketi İkinci Dünya Harbine sokmayan İsmet İnönüdür ha? Haydi, efendim! İsmet İnönü Türkiyeyi İkinci Dünya Harbine sokmaya karar vermiştir de, bu karar ancak Fatin Rüştü Zor- lunun bir telgrafı sayesinde önlenebilmiştir. Nitekim Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünde bu hakikat ifade edildiğinde bizzat İsmet İnönü caka satmaktan vazgeçmiş ve süngüsü tamamiyle düşmüş halde aynı kürsüden şöyle demiştir: "— Biz harbe girecekmişiz, o sırada devletin Büyük Elciliklerin- den birinde katıp olan Fatin Rüştü bey bunu onlemış, Türkiyenin harbe girmesine mani olmuş! Kendisine teşekkür eder Hakikaten Demokrasinin bu onyedinci mezıyetı sayesinde bir tarihi hakikat gün ışığına çıkmış bulunmaktadır. Ama, siz şu İsmet İnönü- deki cürete balanız.. Senelerdir, nasıl da övünüyordu!. Yok, Dış politi- kadan anlarmış, yok bizi harbe sokmamış.. Halbuki o harp esnasında yaptığı hatalar Meclisin son toplantısında Fatin Rüştü Zorlu taraf ından açıklandıktan sonra meşhur Zaferde de, "Cevaplandınlamayan sualler” olarak hususi itinayla neşredilmiştir. İsmet Inonu meğer o badire es- nasında "Türkiyeye harbin bulaşm aması ıçın ne dolaplar - çevirmiş. Müttefiklerle anlaşmalar imzalam buna kabil Almanlarla flört etmiş, sonra bir Dışişleri Bakanını feda etmek zorunda kalıncaya ka- dar Auttan gemilerinin Boğazlardan geçmesine müsaade etmiş. İsmet İnönü, Türkiyenin bir harbe girmesine öylesine aleyhtarmış ki ,büyük Atatürk ile bile o mevzuda ihtilâfa düşmüş ve büyük Atatürk İnönü- nün değil, Fatin Rüştü Zorlunun sayın kayınpederı Tevfik Rüştü Ara- sın tarafmı tutmuş, İnönüyü azletmiş! Mem e bunca fenalık et, Sonra da gel, Dış politikadan anladıgını ileri sür. Işte bir Fatin Rnştu Zorlu çıkar ve insanı böyle bozuveri Düşününüz, ya devletin Büyük Elçılıklerınden birinde kâtip olan Fatin Rüştü Zorlu o meşhur telgrafını çekmeseydi.. Yahut, ya Fatin Rüştü Zorlu o meşhur açıklamasını yapmadan evvel rahmeti Rahmana kavuşsaydı? Ne engin bir felâket olurdu, değil mi? Herkes zannedecek- ti ki, İsmet İnönü Türkiyeyi harp ateşinden korumuştur, İsmet İnönü bin taktık kullanarak bu ateşi bizden uzak tutmuştur.. İşte, Demokrasinin sayesınde, yarın tarihler Türkiyeyi harbe sok- mayan adamın İsmet İnönü değil, Fatin Rüştü Zorlu devletin Büyük Elçiklerinden birinde kâtip olan Fatin Rüştü Zorlu — olduğunu ifti- harla yazacaktır ve bütün Zorlu aılesı dünyanın sonuna kadar bu bü- yük hizmetin şerefini taşıyacaktır. Bunun Demokrasi sayesinde ger- çekleştiği nasıl inkâr edilebilir? Zıra bizzat Fatin Rüştü Zorlu o şahane davranışından sonra uzun yıllar C. H. P. iktidarının elçılıklerınde kâ- tiplik yapmış, bu sırada İnönünün methiyeleri okunurken ağzını açıp ta hakikati söylemeğe tenezzül bile etmemiştir. Şimdi, iktidar D. P. ye geçtikten sonra, İkinci Dünya Harbine Türkiyeyi Fatin Rüştü Zorlu- nun devletin Büyük Elçiliklerinden birinde kâtip olan Fatin Rüştü Zorlunun sokmadıgını İsmet Inonunun yüzüne karşı haykırmak zama- nının geldiğini görmüş ve bunu İsmet İnönünün yüzüne karşı haykır- mıştır. Yalnız, bütün bu hikâyede bir tek açık nokta vardır: Türkiyeyi İkinci Dünya Harbine İsmet İnönünün değil, Fatin Rüştü Kortunun sok- madığını söyleyen tek adam Fatin Rüştü Zorlunun ta kendisidir! Ama, o kadarcık kusur kadı kızında da bulunmaz mı ki? 13