Haftanın İçinden Elmalar ve Armutlar Ne zaman Büyük Meclis toplansa, yani ne zaman D- P. nin, sayın idarecileri kendi taraflarının — ekseri- yette bulunduğu bu heyet önüne çıksalar garip bir tak- tik kullanıyorlar. Derhal muhaliflerine şiddetle ve ek- seriya şahıslarını dile dolayarak hücum ediyorlar, fi- kirleri çok zaman, bir tarafa bırakıyorlar ve cevaplan- dırılması ımkansız sualler sorup "İşte görüyorsunuz, cevap veremiyorlar" diyorlar. Bu hava içinde, sorulan suallerin cevaplandırılması imkânsız sualler olduğu unutuluyor, yahut muhalif hatip acemiyse onları ce- vaplandırmaya kalkıyor ve tabii bocalamıya başlıyor; böylece de tartışmalardan, kendi Grupları önünde ve kısa vadede D. P. nin sayın idarecileri sanki zafer ka- zanmış gibi çıkıyorlar. Ertesi gün İktidar organları havalarım işte bu garip taktikten alıyorlar. akat işin aksayan tarafı, biraz soğukkanlılıkla hadiseyi takip edenlerin hiç de sayın Demokrat mil- letvekilleri gibi bir hisse kendilerini kaptırmamaları, bilakis D. P. nin sayın idarecilerinin oyunlarnı gör- meleridir. Zaten kolaylıkla tahmin edilebilir kı bızzat P. Grubunun sayın azaları da evlerine gidip şoyle bır düşündüklerinde meselenin hakiki mahiyetini gör- mektedirler. Son zamanlarda hemen her İktidar - Mu- halefet çatışmasının umumi efkârda Muhalefet lehin- de tefsirlere uğraması kolay taktiklerin ancak geçici başarı kazandığının su götürmez delilidir. Mecliste dış yardım görüşülüyor. Muhalefet söz- cüsü sayın İsmail Rüştü Aksal tenkidlerini sıralıyor, İktidarın memleketi ne hale getirdiğinin kendi görüşü- ne göre tablosunu çiziyor, alman tedbırlere dair açık- lamalar istiyor ve hepsinden mühimi, şu tezi ortaya atıyor: Senelerden beri hata üstüne hata yapmış, her vaadi, her tahmini, hattâ her dedıgı hâdiselerle mun- tazaman tekzıp edilmiş bir sıyası ekip elinde bu dış yardımın iyi netice vereceği hususunda ciddi endişe- miz vardır! Fikirler üzerinde cereyan edecek bir tartışmada İktidar sözcüsünün bir zafer kazanmak ıçın başvura— cağı yol nedir? Elbette ki bahis mevzuu siyasi ekibin r vaadinin, her tahmininin, hattâ her dediğinin ha- diseler tarafından tekzip edilmek bir yana, teyid olun- duğunu delillerle ortaya koymaktır. Ama hayır. Böy- le bir anda sayın Hasan Polatkanın tutumu şudur: Fi- kirleri bir tarafa bırakmak, sayın selefinin şahsından bahsetmek, "Muhalefet bu dış yardıma evet mi diyor, hayır mı?" ve "Muhalefet alman tedbırlerı begenıyor mu, beğenmiyor mu"" diye iki sualle n Aksalın karşısına geçmek ve sayın Aksal tabıı, cevabı olma- yan bu suallerı mukabelesiz bırakınca da "İşte, cevap veremiyor" diye gene Görülmemiş Zafer türküsü söy- lemek! Sayın Dışişleri Bakanının da Dış politikayı tenkid eden sayın Muhalefet liderine, üstelik neticele- ri müsbet olarak alınmış bir takım sualleri sual diye sorması bu garip taktiğin bir başka tezahürüdür. Hal- buki elmalarla armutların cemedilemeyeceği aritmetik kitaplarının birinci sayfasında yazılıdır. Böyle bir im- kansızlığı "'verilecek cevabı yok" tarzında tefsir edip, "İşte, matettım" diye memnunluk duymak biraz tuhaf oluyor. Metin TOKER "Muhalefet dış yardıma evet mi diyor, hayır mı?" Elbette ki ne evet diyor yır. Zira ne evet de- mek bahis mevzuudur, ne de hayır Ortada bu şekilde bir mesele yoktur ki.. Muhalefet diyor ki: Memleketi öyle bir hale getirdiniz ki, kurtulmak için çare dış yar- dım sağlamaktır; tutumunuzu 180 derece değiştirmeyi kabule nihayet yanaşmanız sayesinde müttefiklerimiz bize bu yardımı yaptılar; fakat verilen dolarların mü- temadiyen hata etmiş aynı siyasi ekibin elinde kalma- sı bizi endişelendirmektedir! Bu tenkidi bir tarafa bı- rakıp mütemadiyen "Muhalefet dış yardıma evet mi diyor, hayır mı?" diye direnmek insana "Gel, minderin dışında güreşelim" diye hasmım durmadan çekiştiren pehlivanları hatırlatıyor Siyasi münakaşaları D. P. nin sayın ıdarecılerının bir sağırlar diyaloğu haline getirmeleri, senelerdir mü- nakaşa mevzularında bir türlü anlaşmaya varılamama- sının başlıca sebebidir. D. P. Meclis Grubunun bu ga- rıp taktıgın pek kısa vadeli başarısı karşısında daima maşmış görünmesi ikinci zorluktur. — İktisadi politika hakkında bir tenkid mi yükseltildi? D. P. nin sayın büyüklerinin sualı hazırdır: Bu zavallı memle- keti, içinde bulunduğu Orta Çağ faalinde bırakalım, kal- kındırmayalım mı" Dış politika hakkında bir tenkid mi yükseltildi? D. P. nin sayın büyüklerinin suali ge- ne hazırdır: Biz, Sulh Cephesinin politikasını takip edi- yoruz, bu Cepheden ayrılmamızı mı istiyorsunuz? İç politika hakkında, bir tenkid mi yükseltildi? — Sayın Namık Gedik son derece asabi tarzda sormaktadır: İh- tilâl çıkmasına müsaade mi edelim? Sanki — mesele memleketin kalkınmaması, bizim Sulh Cephesinden çekilmemiz veya İhtilâle müsaade etmektik. Sayın Aksalın Büyük Meclisteki şahane mücade- lesinden bu yana büyük bir ekseriyet yeniden görmüş- tür ki vaziyet şudur: Sekiz senede ele geçen ve bu memleketin tarihinde eşi bulunmayan imkânlar, yani muazzam dış yardım, hata etmeyen veya hata edince yerini başkasına terkeden bir siyasi ekip tarafından kullanılsaydı bugün yapıldığı ile Övünülen işlerin as- gari üç misli yapılacaktı ve memleket böylesine bün- ye sarsıntısı geçirmeyecekti. D. P. nin sayın büyükleri bugünkü sıkıntılar unutulunca kendilerinin, muhalifleri tarafından dahi hayırla yadedileceklerini sanmaktadır- tarihçilere has serinkanlılıkla karşılaştırıldığında sayın Aksalın dediği gibi "muazzam ısraf" bütün gıyla belirecektir. O zaman gün oyalayan garip taktik de kullanılmaz hale gelmiş bulunacagından alkışlayacak kimse dahi görülmeye- cektir. Gece gündüz çalışmak, sadece vatanın hayrını du— şünmek, istikbalin Türkiyesini hedef bilmek.. Bunla iyiniyetlerden ibarettir ve İktidara geçen her siyasi ekıp için son derece tabiidir. Bunların mevcudiyeti ekipleri büyültmez; yoklukları küçültür. O kadar. Asıl mesele yüreklerdeki niyetin hangi ölçüler dahilinde gerçekleş- tirildiğini tesbit etmektir. Siyasi ekipler hakkında hü- küm ancak ona bakılarak verilir.