DÜNYADA OLUP BİTENLER Birleşmiş Milletler Dünya pazarı (Kapaktaki Genel Sekreter) eçen haftanın sonuna doğru, Bağdattaki İran Elçiliği men- supları tehlikeli bir gün geçirdiler. Elçiliğin önü hâlâ ihtilâlin heyeca- nım yaşıyan binlerce Iraklı tarafın- dan istilâ edilmişti. Nümayişçiler "yasasın Cumhuriyet, yasasın — İran Cumhuriyeti" — diye bağırıyorlardı. Acaba Bağdattaki 14 Temmuz ihti- lâli, bir ay kadar bir gecikmeyle İranda da tekrarlanmış mıydı? Hâdisenin aslı çok geçmeden an- laşıldı. Hâdiseye, Tahran Radyosu- nun, Musaddıkın devrilmesinin be- şinci yıldönümü — dolayısıyla yaptığı neşriyatın yanlış tefsir edilmesi se- bep olmuştu. Filhakika Tahran Rad- tıpkı bir buçuk ay evvel Bağ- dat Radyosunun yaptığı gibi bir hükümet darbesinden bahsediyor ve halkı sükünete davet ediyordu. Bağ- datlı Cumhuriyet aşıkları, daha faz- lasını dinlemeye lüzum gormemışler derhal "Yaşasın Cumhuriyet" âvâze- leriyle sokaklara dökülmüşlerdi. Bağdatlılar eğer haberin sonunu din- liyecek kadar sabretselerdi, Tahran Radyosunun beş yıl evvel Zahidinin yaptığı bir konuşmayı yayınladığını ve halkın Şaha sadık kalmasını is- tediğini öğreneceklerdi.. Ama onla- ra Şahın devrilivermesi o kadar ta- bii gelmişti ki! Sadece İrandan de- de ç çmede yet seslerinin yükselmesini bekliyor- lardı. Meselâ ürdünde Cumhurıyetın ilânı bir gün meselesiydi Gelgelelim Amerikanın dış siya- setini tek başına yürüten adam, Bağdatlıların inancını paylaşmıyor- du. O, dost petrol şeyhlıklerının ve genç Kral Hü üseyinin — nasıl ayakta tutulabileceğinin çarelerini arama la meşguldü. İngiliz askerleri ılele— bet Urdunde kalamazdı. — Elbet bir gün — çekileceklerdi. O halde — dost Kral Hüseyini ve petrol — şeyhlerini korumak için yeni bir formül bul— mak lâzımdı. Bu formül Orta Do- ğuya Birleşmiş Milletler üniforma- sını taşıyan askerlerın gönderilme- sinden ibarett Bizzat Eısenhovver Birleşmiş Mil- letlerde bu tezi savundu. Fakat çok geçmeden Genel Kurulun Birleşmiş Milletler askerleri — gö nderılmesını hararetle — desteklemediği, görü Eisenhower bile geçen Çarş amb yaptığı basın toplantısında, "Sulh kuvvetleri" teklifinin hemen kabul edileceğini — sanmadığını — söylemek sorunda kaldı. Bunun üzerine Mr. Dulles, Amerikan teklifini deha mu- tedil bir dille ortaya koyan Norveç karar suretinin Genel Kuruldan geç- mesini temine çalıştı. Ne yar ki, Bir- leşmiş Milletler eski Bırleşmış Mil- letler değildi. Dünya Evi 51 veya 60 Üyeye sahip iken — yani bir kaç yıl evvel Amerika için Genel Kuruldan istediği kararı geçirmek işten bile değildi. Sadık NATO ve Güney merika memleketleri gerekli üçte 1k1 ekseriyeti kolayca temin ediyor. Sovyet bloku o zamanlar, ancak beş oya sahipti. Hâlen Birleşmiş Millet- Mrt. E. yeni bir Orta Doğu seyahatine çıkarken Abbas yolcu! ler üyelerinin sayısı 8l'e yükselmiş- tir. Sovyet Bloku 10 üyeyle temsil e- dilmektedir. Çoğu nötralizme taraf- T 28 üyeli bir Asya-Afrika grubu ortaya çıkmıştır. Düne kadar sadık Güne Amerika — devletleri, yavaş yavaş söz dınlememeye başlamışlar- Mr. rağmen, Norve Dulles bütün bu güçlüklere karar suretini ge- çirebileceğini umuyordu Koridorlar- a uzun pazarlıklara başladı. Güney Amerikanın asiliğe — hevesli temsil- cilerini bir araya topladı, tatlı vâad- lerle onları ikna etmeye çalıştı, ve bunda muvaffak oldu. Geçen hafta- nın ortasında, Camdan Sarayın ko- rıdorlarında yapılan hesaplara göre fi gelecekti. Yalnız 10-12 devletin çekimser kalıp kalmıyacağı belli de- ğildi. Teşebbüs rizikoluydu. Birleş- miş Milletlerde açıkça bir maglubı- yet Amerika için feci bir şeydi. Mr. Dulles bu tehlikeyi göze almak iste- miyordu. Bundan başka Dünya Evin- e, Orta Doğuya Birleşmiş Millet- ler kuvvetleri gönderilmesi karar al- tına alınsa bile, asıl ilgililer, yani A- raplar bu karara hayır derlerse neti- ce ne olacaktı? Müsbet bir iş yap mak istenilirse, mutlaka Arapların rızasını elde etmek lâzımdı İşte geçen haftanın ılk günleri Dünya Evinin koridorlarında durum buydu. Mr. Dulles ümitsiz bir şekil- de, hiç değilse Amerikanın prestiji- ni kurtaracak bir formül bulmaya çalışıyordu. Arap bombası Turk Dışişleri Bakam Zorlu, B. nin olağanüstü toplantısında bulunmak üzere o sıralarda Türkiye- ye döndü. En büyük meziyetini nef- sine plan emniyeti teşkil eden Dışiş- leri Bakanı, dış siyaset hakkında verdiği uzun izahat sırasında Birleş- miş Milietlerdeki müzakerelerin sey- rinden bahsetmeyi de tabii unutma- dı. Zorlu, mutadı üzere iyimserdi ve Dunya Evindeki müzakerelerin neticeleri Üüzerinde ihtiyatsız tah- minlerde bulunmaktan kaçınmadı. Dışişleri Bakanına göre, küçük mil- letlerin imdadına gıdılmesının bır va- zife oklugunu ileri süren "Sulh cep- nin tezi "Sovyet bloku ve onun- la teşriki mesai eden bazı devlet- ler müstesna tamamiyle kabul olun- muş bir keyfiyetti." Yakında Birleş- miş Milletler kararını görecek ve bundan "inşirah" duyacaktık. Ne çare ki hâdiseler hiç de Zor- lunun tahmin ettiği gibi cereyan etmedi. Son dakikada patlatılan bir Arap bombası bütün tahminleri alt- üst etti. Hâdise Arap ligine mensup on Birleşmiş Milletler üyesinin, Or- ta Doğu meselelerini bir çıkmazdan çıkarmaları için bir araya gelmeye karar vermesiyle - başladı. On Arap devleti, Çarşamba günü akşamı Dunya Evinin zemin katında toplan- dılar. Müzakere tamamiyle şark işi karşılıklı muhabbet gösterileri için- de geçti. Sık sık "biz hepimiz karde- AKİS, 30 AĞUSTOS 1958