Miting Havası Mıllıyet hissi muhakkak ki, in- enliğin! kuvvetle sa- » yüksek i lerden biridir. Gene milliyet hissi en çabuk istismar edilmeye müsa- it bir histir. Kör bir taassup bazı kimselerin millt islerine yanlış ıstıkametler verebılır Dünya g - rüşün r bir milliyı çilik ıse hıçbır şekılde faydalı de— ğildir. Bugün bizim — milli bir dâva- mız var: Kıbrıs dâvası. Her Türk, Kıbrıs için bugün kalbinde ve ka- fasında aynı şeyl duyuyorsa, bu doğrudan — doğruya dâvamızın haklı bir dâva oluşundan ileri gel- mektedir. Türk Kıbrısa yalnızca tarihi ile, yalnız orada bugün e- kalliyette kalmış olan kardeşle- riyle bağlı değildir. Kıbrıs klarımıza ıtıbarıyle de Kıb- rıs bugünkü gıdışe terkedıldıgı takdirde komünist dünyasının ye- ni- bir ocağı olmak tehdidi altın- dadır. Kıbrıs, komşumuz Yunanis- alül şuyu hakikate davet etmek, dün- ya sulhu için, bize düşen bir va- zifedir. Haklı dâvamızı Türk siyaset adamları bütün dünyaya anlat- maya çalışırken bir taraftan, memleketin her kösesinde miting— ler tertip edilmektedir. Miting heryerde olduğu gibi bizde alkın İ konuşmalar yapılacaktır Bunlar aynı derecede cazip olabilir. Yeter ki bakan gözler içlerini aksettirerek samımıyel bakmasını bılsınler, su- ni şeylere özenmesinler. Bazen gösterilecek olan, ca güzel, sıhhatli, sağlam dışlerdır üzsüz bir çıkaracak şekilde g sini bilmelidir. Meselâ fazla boya ile örtünmüş, kapanmış şeffaf güzel bir yüzde olsun güzel yerin meydana çı- karılması — şarttır u karşı- daki insanlara, seçilen erkeğe bir kadının — mevcudiyetini gostermek için lâzım olan bir ilk silâhtı Dış görünüş görünmek, bakışları çekmek, kendimizi tanıtmak için bi- ze lâzımdır ama bundan sonra cazibe yalnızca iç hasletler, samimiyet, sı- 28 Jae CANDAN likir sahasında kaldıkça da kim- se unmıyacaktır. An- cak mıtınglerde sık sık tekrar e- ilen tekerlemelerden halkı coş- turan basmakalıp sözlerden ziya- de davanın esası üzerinde durma- lıyız. Maalesef bugün bizim Kıb- TIS davamızı lâyıkı ile anlamamış ibi dur: ostlarımız var. Din ayrılıgını i sürerek, —bunları daim hüsnüniyetsizlikle — itham etmekte acaba isabet var mıdır T Dâvamızı anlamamış olanlara belki henüz dâvamızı iyi anlata- mamış olduğ vermek ne derece doğrudur ve bu- günkü dünya görüşüne ne derece uygundur? Hele memleketimizde bir Bum ekalliyetinin de mevcut linde göstermek manların gayelerini lıkla anlıyabiliriz. Elbette ki mi- tinglerde halk galeyana gelecek, gençlik coşacak hatipler bağıra- caktır ama, halkın ve basının bu miting havasına lüzumundan faz- la kapılmamaları lâzımdır. Eski kinlerin canlanmasına meydan vermekte ve dünyaya karşı kör* bır mıllıyetçılık guduyormuşcası- “fikir” den rıs dâvası olarak ele almak lâzım- Bu yalnız Türkün değil, sul- hu korumak üzere birleşmiş olan ir blokun uşterek menfaatıdır Bunu anlatabilmek ise azim kadar sogukkanlılık ta şarttır. z caklık, şahsiyetin yaşaması ile de- vam ettirilebilir. D i cazi'be, erkeğe hissetti- rilecek bir ruh sıcaklığıdır. Güzel bacakları olmıyan kadınlar bunu ba- zen esprili güzel konuşmaları, bazen neşeleri, bazen zekâları hattâ el ma- haretleri ile hissettirmeyebilirler.. Mesele insanın iyi ve cazip tarafını keşfedip meydana — çıkarmasından ibarettir. Bogart ilâve ediyor... Humphrey Bogart, çok —Uzun za- man cazibe denilen şeyin sırrını keşfetmeğe çalıştığını söylemiştir. Garbo, Marlene Dietri eh ve Berg- man gibi kadınların etraflarında ya- rattıkları heyecan ve taktir havlin u sahne kurduna uzun zaman es rengiz gorunmuş ve bunu bir " Allah vergisi” olarak kabul etmişti. Fakat iyi bir tetkikten sonra bu kadınların kuvvetti şahsiyetlerini meydana çı- karmasını bilen, ruh zenginliklerini dış görünüşleri ıle aksettirmesini bi- kadınlar uklarım anlamıştı. onra Humphrey Bogart için cazibe “etüd ile ve düşünerek" elde edılebılen birşey ölmüştür. Bu meşhur artist bu konuda iği o dereceye götürmüştür ki, "Herhan- gi bir kimse kendi kendısını tanı- mak zahmetine katlanır ve mezıyet- lerini inkişaf ettirirse cazip olabilir** diyordu. Arı an lardan bir tanesidir. Zekâsı ile birçok erkekleri hayran bırakmıştır. Cinsi cazıbesı ile bütün erkekleri peşinden koştu M n O'Hara'ya gelin- ce, guzellı kabılı münakaşa değil- dir ama onun asıl süksesini yapan şey çalışkanlığı ve canlılığıdır. Bu çok güzel vücutlu, guzel gözlü artist nefis yemekler pişirir, dikiş diker. evinde temizlik yapar, mektuplarım makine ile yazar, danseder, yuzer hın altısında sıhhatli, neşeli ve gü- zel işbaşı yapar. Yaşamasını sevdi- ği içindir ki etrafını adeta kamçılar ve cezbeder. Moda Sokağa, dökülen çuvallar D ünyanın her tarafında çuval modasına karşı bir Treaksiyon Şık bir çuval Sokağa düştü! AKİS, 19 TEMMUZ 1958