İKTİSADİ Kalkınma İnönü bombası f nönünün iki hafta kadar önce, Kadıköy de patlattığı siyasi Sput- nikin gürültüleri, bu hafta içinde de devam, edip gitti. Edebi kabiliyetle- ri ve muhayyileleri hemen emen denk üç bakanın, sadece kullandık- ları teşbihlerde — ayrılan üç cevabı bile, iktidar bataryalarının hızını al- masına kâfi gelmedi. Yıllardır işitilen malüm rakkam edebiyatı, tekrar tek- rar sahneye kondu. Anlaşılan eski bir topçu subayı olan C. H. ene Başkanı tam isabet kaydetmıştı' Hakikaten, bütün bu gürültüden sonra Vatandaşın hafızasında unu- tamıyacağı bir. şekilde yer eden şey- ler, Düyunu Umumiye ve hesabı ve- rılmıyen 280 milyon Osmanlı altını oldu. Artık herkes 2 küsur milyar dolara sahip olan en beceriksiz ida- relerin bile, vatan sathına bir sürü tesis serpıştırebılecegını bilmekte- dir! Mazi de göstermektedir ki bu zor bir iş değildir. Osmanlı Padişahlarının ve D. P. İktidarının temin ettiği dış yardım miktarlarının altalta — sıralanması, dış kredilerin muzakeresıyle meşgul bulunanları, pek kızdırmışa benzemektedir. Ariyerelerin ödenme- si ve bazı kredili ithalâtın temini i- çin gelecek yılların ihracatını rehin etmek zorunda kalanlar, bu Düyunu Umumiye kelimesinden ço kuşku— landılar. İnönü ne demek istiyordu? Bu arada, mevcut olduğuna kendi kendini inandırmak ihtiyacını duyan bir partının sadece okur , yazar bir idarecisi en de varım" — edasıyla gürültüye karışmak fırsatını kaçır- madı. İnönü verdiği "rakkam kala- balığı" ile neyi anlatmaya ve ispat etmeye çalışıyordu? "İlmi bakımdan ve iktisat tarihi cephesinden bu iki devreyi mukay ese mânidar bir neti- ce verm di. Halbukı, satırlar arasından oku- maktan vazgeçilirse, İnönünün söy- lemek istediği gayet açıktır: İnönü, dış krediler sayesinde, israfla suç- landırılan o devirde bile, iyi Ötü şeyler başarıldığını ortaya ko- yarak, kısa bir zamanda eskisinden çok daha fazla dış yardıma mazhar olan D. P. İktidarının şunu yaptık, bunu yaptık edebiyatını tarihi bir perspektif içinde göstermiye — çalış- mıştır. Böyle bir yakınlaştırma, dış yârdim şöyle dursun, eski evri borçlarını ödemek zorunda kaldığı halde, iktisadi kalkınmayı gerçekleş- tirmeye koyulan C. İktidarı- nın vazifesidir. Hattâ 1923 te yangın yerine dönmüş, teknisyenden ve kal- kınma müesseselerinden mahrum bir vatan teslim alanların, 1950 de kal- kınmaya her bakımdan hazır bir D. P. İktidarına teslim ettikleri de hatırlanmalıdır. kamla ifade edilememekle beraber, 20 VE MALİ Samet Ağaoğlu Kendi gitti sayımı kaldı yadigâr ilmi bir şekilde her zaman yapılma- sı mümkün olan ve yapılmasında fayda bulunan bu mukayesenin or- taya koyduğu gerçek, meseleye is- ter teknik eleman, ister dış yardım ister diğer cihetlerden bakılsın. D. . İktidarının seleflerine nasip olmı- yan son derece müsait şartlarla iş- başına gelmesi keyfiyetidir. İnönü, meseleyi sadece dış yar- dımı bakımından incelemiş ve asga- ri bir hesapla iki milyar doların üs- tünde dış ödeme imkanlarına sahip olan bir idareden icraatının hesabı- nı sormuştur. Temel mesele, D. İktidarının eline geçen 1mkanlar1 isabetli bir şekilde kullanıp kullan- madığıdır? Bu sualin cevabını ver- mek için, uzun uzun düşünmeye lü- zum yoktur. 1953 yılı sonundan be- ri başgösteren dış ticaret tıkanık- lıkları, kapısı kapalı fabrikalar, yoklar, enflâsyon v. s. imkânların na- sıl kullanıldığını göstermektedir. Tabii ki 1958 ten sonra kendini hissettiren bu güçlükler, çok daha evvelden başlayan ve kaynakların is- rafına müncer olan gelişigüzel bir yatırım siyasetinin neticesidir. Erzu- rumdaki meşhur şeker fabrikası, as- tarı yükünden pahalı nadiren çalışan traktör fabrikası, Batı nadoluda istihsal ettiği enerjiyi kullanacak sanayi kolları mevcut — bulunmıyan elektrik santralleri, meşhur imar vs. bu israfçı zihniyetin en masum mi- salleri arasındadır. Tabii ki iktidar, 280 milyon Os- manlı altınının ve diğer kaynakların nasıl kullanıldığının açık ve sami- mi bir muhasebesini yapmaya ya- naşmamakta ve milli gelir istatis- tıklerının muhalefete hak verdiğini gordukten sonra icat ettiği şu meş- hur sânayi sayımının ciddiyetten u- SAHADA zak Trakkamlarını maktadır. sahneye — çıkart- Şu Sanayi Sayımı... Son günlerde, iktisat ilmiyle tutak- tan yakından ilgisi olanlar, İk- tidar bataryalarının İnönünün pat- lattığı Sputnike 1957 seçimlerine a- lelacele yetiştirilen sanayi sayımının cephanelerini kullanarak mukabele- ye çalıştığını gorunce kahkahalarla güldüler. Zira herkes bu sayımın no kadar ciddiyetten uzak bir şekilde, sırf resmi milli gelir hesaplarım tek- zip etmek için yapıldıgmı biliyordu. mda 195 metoduna İltifat edilmemiştir. Ka- nunun sarahatine rağmen İstatistik Umum gMüdürlüğünün mevcudiyeti unutulmuş ve Ağaoğlunun — başında Sanayi — Bakanlığı — sa- Geçen yaz "çok dinamik bir ekip, usulen kapı kapı dolaştırılmış, 1949 ve 1957 yu- ları hakkında malümat toplanmış- tır. Defter bile tutmayan birçok u- fak atölye sahipleri, 1949 yılındaki istihsal kıymetleri ve yaptıkları ya- tırımlar ha d sekiz M sonra doğru rakkamlar vermişlerdir!.. te cankurtaran sanayi sayımı böylece ortaya çıktı ve İktidar ba- taryaları 1949 da bu kadardı. 1957 de bu kadar diye konuşmaya başla- dılar. Bu da yetmiyormuş gibi, mev- cut istatistiklerin ortaya — koyduğu hakikatlerle uzaktan yakından alâ- kası olmıyan sayım neticeleri, ba- kanların ağzından farklı şekilde nak- ledilmektedir. Seçimlerden evvel Sümerbankın Beyoğlundaki — satış — müessesesinde yaptığı bir basın toplantısıyla netice- leri ilk defa ilân eden edebiyatçı —es— bak Sanayi Bakanı- Ağaoğlu, 1957 d yalnız hususi sektörün yaptıgı fiili ıs— tihsalin değerinin 14,8 milyar liraya yükseldiğini açıklıyordu. Inonuye ce- vap veren Maliye Bakanı biraz daha mütevazidir. Polatkan, devlet ve - susi sektör birlikte, 1957 yılında fıılı istihsalin 11,6 mılyar liraya ulaştığını soylemektedır Her yıl ciddi bir şe- kilde sanayi anketleri yapan İstatis- tik Umum Müdürlüğü Polatkandan da mütevazidir. Umum — Müdürlük, 1956 yılında, sanayi anketine Siren müesseselerin istihsal kıymetlerinin 5,8 milyar tuttuğunu hesaplamıştır. Bu idare, ankete giren müessesele- rin umumi istihsalin yüzde 78,8 ini yaptığını tahmin ettiğine göre, 1956 istihsalinin 7,4 milyar lira civarında olması lâzımdır. Görülüyor ki 1966 - 1957 arasında ham madde ve ye- dek parça sıkıntısına rağmen, sınai istihsalin 7.4 milyarın, üstünde oldu- ğu kabul edilse bile, Polatkanın ver- diği 11,6 milyar rakkamına erişme- ye imkân yoktur. Hele Ağaoğlunun sadece hususi sektör için — verdiği 14,8 milyar rakkamı, siyasi istatis- tikler bakımından tarihî bir misal AKİS, 19 TEMMUZ 1958