YURTTA larında, dolayısıyla işlerin tedvirinde bir değişiklik olmayacak demektir. iyi - hazırlanıldığı takdırde zün biraz P. mılletvekılı Muhalefetle beraber 'kır- mızı rey kullanmak suretiyle işlere hâkim olabilir- D. P. yi ve dolayısıy- la memleketi 1946'dan itibaren tutu- lan yola tekrar sokma gayretlerinin başarı şansım teşkil edebilir. CHP. Birbirlerini yiyenler u pazar günü, öğleden sonra sa- at ikide Köprüden Adalara kal- kan ekspres vapura İsmet İnönü yor- gun, ama memnun bir tavırla girdi. Uzerınde acık gri bir. elbise, koltu- ğunun altında meşhur, skı püskü kahverengi serviyeti, başında Cum- hurbaşkanlığı devrinden kalma oldu- ğu anlaşılan beyaz, şık, panama şap- kası vardı. Yanında zayıf genç bir arkadaşı bulunuyordu C. , Ge- elB aşka —Of nihayet bitirdik, — dedi. Hiç bıtmıyecek gıbı gelıyordu Ama, hakıkaten yoru!l met İnönü herkesın tatil yaptığı o g . H. P. Meclisinin toplantı- sından gelıyordu Üç günden beri ol- duğu gibi gene sabah altı buçukta kalkmış sekiz — vapuru: Adadan şehre inmiş, Parti Meclisinin toplan- tısına başkanlık etmiş, neşredilecek" tebliğin müsveddesini hasırlayıp bu- nu, kurulan komisyona havale etmiş, u arada gazetecilerle görüşmüş, sonra tebliğin kati metnini görüp tasvibini bildirmiş, 19.30 vapuruna yetişebildiği için 14 ekspresini kaçırmamak hoşuna git- mişe benziyordu. Zira seyahat müd- e etrafındakilerle tatlı tatlı duğunda saat Öğleden sonra üçtü. Eger Parti Meclisi bir takım par- ti içi çekişmeler, hırgürle uğraşacak yerde ciddi meselelerin uzeı-ıne eğil- miş olsaydı Ino nü o kadar Meeclisinin son toplantısı hiç de zevk verici bir hava içinde geçmedi. Karşılıklı tenkit oplantıya partinin İstanbuldaki il merkezınde başlandı, fakat bina- cak olması yüzünden Be- şıktaş Ilçe meı'kezmde devam edıldı Avrupada bulunan Kasıl üle diğer bır kaç mılletvekılıyle seçım bölgelerine gitmiş olanlar hariç. Par- ti Meclisinin bütün azaları hazırdı- lar. Üç gün süren çalışmaların sık- let merkezini parti içi çekışmeler teşkil etti. Bu çekişmelerin bir sa; fası olarak "Avrupaya giden P. milletvekilleri" meselesi uzun ve sert münakaşalara yol açtı. Kemal Satır gibi hasta eşini götüren değil, ama Mehmet Hazer gibi bol dövizle yabancı memleketleri keşfe çıkanları tenkitte bütün azalar ittifak etti. 14 OLUP BİTENLER. Tenkit edenlerin arasında Grup îş kan vekili Faik Ahmet Barutçu da vardı. Barutçu durumu İDah etti. Milletvekillerinin yaz aylarında ne yapacakları hususunda bir üküm mevcut değildi. Bir 9alıîma progra- mı hazırlanmış ve bölgeler milletve- killeri arasında taksim edilmişti. A- ma oralara han%ı tarihlerde gıdıle- ceği ve bu tarihlerin dışında millet- vekillerinin ne yapacakları, nerede oturacakları, nasıl vakit geçırecekle— İki Perdelik Komedi Dünya Gazetesı C. H P. Ge- deg a Ölüm UZ. şısında yapılacak tek : Bunu söyliyenlerin etmesi", Kasım Gülek: Ben öyle şey soylemedım/ Dünya Gazetesi: Kasım Gü- lek, soyledıgı iddia edilen söz- söylemediğini — bildirdiği hâlâ onların üzerinde durmak ve onları dayanarak C. H. P. nin bu " en başarılkı e- leman"ına hucum etmek si ahlâka sığmaz, ınsafsızlıklır kıskançlıktır hasettir, v.s. intihar ünya Gazetesi: C.H.P. Mec- lis Grubu Başkan kongresinde ruvaya gidecek olan I milletvekili demokrasıyı ke gidiyorlar F. A. Ba 'tetki- utçu Ben öyle şey söylemedim! Dünya Gazetesi: Barutçu her- kesin önünde, söylediği — sözleri inkâr etmekle kimi kandırıyor ? Konuşmayı not — eden gazeteci yanılmadı ya.. Barutçuda bu n hafiflik! Zaten — Barutçu itaat- kârlığa pek hararetle taraftar- dır, v. s. v. ri herkesin kendı izanına bırakılmış- Barutçu ortaya atılmış bulunan 106 rakkamının çok mübalağalı ol- duğunu, Avrupaya gıdenlerın mıkta— rının bu rakkamın üçte i dahi bulamadıgını açıkladı "Iç tuz üğü- müzde bir hüküm olmazsa, ne yapa- ' dıye sordu. Fakat bu iza- rup Başkan vekılını çok sert hucumlardan koruyama! Derine giden İhtilâl D oğrusu istenilirse bazı C. H. P. çevrelerinin de hımmetıyle mü- balağa edılerek umumi v efkâr. nulan "Avrupaya giden mılletvekıl- leri" meselesi Barutçuya hücum için bir bahane oldu. Parti Meclisinde bir çok talihsiz adayın hul daylarda seçimleri kaz M se girmiş daha talihli arkadaşlarına karşı tamamiyle insani, tamamiyle beşeri bir his doğurmuştur. elleri değdikçe, hak ettiklerinden de tasvip etmiyeceği- bir otorite kur- mak arzusundan kendilerini alama- maktadırlar. Nitekim ilk çatışma, rubun dış politika mevzuunda bir tebliğ neşretmesi üzerine çıkmış kat İnönü gayet sert şekılde Meclıs Grubu üzerinde rkezi Umumi tanımıyacağmı ve Grubun müstakil hareket edeceğim söyleyince yelken- ler indirilmiştir. Fakat bu, Parti Meeclisinde bir hizbin teşekkülüne mani olamamıştır. Genel Sekreter Kasım Gülek de Meclisteki müdaha- lelerinin her birinde başarısızlığa uğrayıp kendisinden o vadide bir şey- ler bekliyenleri feci şekilde hayal su- milletvekili ol- kutuna uğrattıkça, masına rağmen hizbin miştir. Böylece Parti içinde Meclis Grubuna karşı, tamamiyle haklı ve lüzumlu mürakabenin dışında, mü- arutçunun, memleket çapındakı ıyı şöhretini ve üzerine gölge düşmemiş şahsıyetını kendileri için "tehlikeli rakip" sa- yanlar Gruba tevcih edilen okları Barutçunun üzerine teksif etmişler- Parti Meclisinde üç gün müddet- le Barutçu bir kısmı maksadlı, fakat bir kısmı tamamiyle haklı tenkit a- teşının altında bırakıldı Hele Kadı- ko in! u ği açık, maksadlı, hattâ planlı hare- ket edenlere samimi C. . lileri de müttefik haline getirdi. İnönünün sabrı enel Başkan bu iç çekişmeleri büyük bir satarla ve çekışmele- rin zararını gözün! a büyüt- meksizin takip etti. Fakat, ortada bunca mesele varken havanda su dö- vülmesi ve şahsi çekememezliklerin, yarın için yer kapma, rakip uzaklaş- tırma gayretlerinin hizipler halinde ortaya çıkması, ihtilâflara yol açma- sı Genel Başkanı üzdü. Hele bu Mu- halefet yıllarında partinin daha mü- tesabit bir manzara göstermesi lüzu- muna ınanıyor Ama bu tesanü- dün yukardan gelen emirle, direk- tifle değil, parti bünyesinin göstere- ceği tepkiyle — olacağım bildiğinden hiç bir vaziyet almadı. Sonda şöyle ö : Milletve- gıtmesi doğru değildir, gerçi mesele mübalağa edil- miştir ama tenkitler, esasında tama- miyle haklıdır, bu bakımdan işe un ilk fırsatta el koyması ve hadısenın bir daha tekerrür etmeme- sinin çaresinin aranması uygundur. AKİS, 19 TEMMUZ 1958