DÜNYADA OLUP BİTENLER. meyi bir diplomatik zafer saymak- tadır. Diğer taraftan Rusyada ha- fiften sukutu hayale uğrıyan ve az çok Batıya kaymaya çalışan Nası- rın ve Kremlindekileri kızdırdıktan sonra Batılıları da sinirlendirmeye niyetli görünmiyen Titonun, Batılı- ların canım sıkacak bir adım atmak- tan kaçınacakları şüphesizdi. kim gerek Nasır, gerek Tito temsilcilerine nötralist üçüncü — bir blok teşkil etmeyi asla düşünme- dikleri hususunda tekrar tekrar te- minat vermişlerdir. Ama herkes ak- tif nötralizm şampiyonlarının böyle bir üçüncü blokun rüyasını gördü- ğünü bilmektedir. Doğu - Batı Fareli köyün kavalcısı Geçen haftanın sonuna doğru, u- fak bir farenin refakatinde fe- zaya doğru havalanan — Amerikan Thor - Able füzesi Londradaki Kra- liyet Hayvanları Koruma Cemiyeti- nin malüm protestolarıyla karşılaş- tı. Zavallı "Mickey Mouse" a reva görülen bu zalim muamele, Cemiyet tarafından, Londradaki Amerikan Sefareti nezdinde şiddetle Basında sert yazılar . Feza yolculuğuna bir köpek gönderen Ruslara yapıldığı gibi, vallı fareye zulmeden Amerikalılar hakkında da şiddetli lâflar söylen* di. Maamafih bu günlerde Londralı- lar, Amerikan faresinin yürekler pa- ralayıcı akıbetinden çok, Sovyet Se- faretinin neşrettiği mektuplarla il- gileniyorlardı. Sovyet Sefareti, "W" e "A" diye imza atan ve İngiltere semalarında 24 saatte 24 saat uçan atom bombalarıyla yüklü bombardı- man uçaklarının pilotlarından mek- tuplar almışlardı. "W' imzalı mek- tupta, pilot Batılıların Doğaya kar- şı takip ettikleri mütecaviz kayı protesto için hidrojen bomba- larını Şimal Denizine boşaltmayı ve çen Çarşamba gecesi bombayı fırla- tacağını, fakat bazı sebepler dola- yısiyle kararım — te etmesinin O| Avrupayı yerle bir edecek kudretteki bomba- lar patlamadı. Bomba yerine aynı uçağın personelinden olduğunu söy- liyen "A" otoritelerin aldığı sıkı em- niyet tedbirleri dolayısıyla, bomba- ların atılmasından şimdilik vazgeç- tiklerini, ama teşebbüslerini pek ya- kında gerçekleştıreceklerını bıldırı— yordu. Londralılar, tepeleri üzerinde do- laşan bu muazzam tehlike haberle- rini, İngilizlere has soğukkanlılık ve izah havası içinde takip etmekte- dırler Londralılara yem bir eğlen- ce mevzuu çıkmıştır. Hadiseye bir ara, eski bir havacı olan bır İngiliz koylusu karıştı. Bu adam mektupların müellifi olduğunu 24 Thor - Able Gürültüsü büyük oldu söylüyordu. Hava-Kuvvetlerine kızıp böyle mektuplar yazmıştı. Fakat es- i havacı sözlerini çabucak geri al- dı. Hâlen Amerikalılara has birçok tabirler kullanan, kötü bir İngiliz- eyle yazılmış mektupların kimin e- seri olduğu bilinmemektedir. mütehassısları mektuplar — üzerinde inceden inceye tetkıklere başlamış- lardır. Siyasi tefsirciler, Rusların hangi maksatlarla bu cins mektup- lar neşrettiklerinin sebeplerim ara- makla meşguldürler. Umum! kana- at, bu mektup hikâyesinin Rusların Batı halk efkârım telâşa düşürmek için açtığı kampanyanın acaip teza- hürlerinden biri olduğu merkezinde- dir. Bu suretle atom — bombalarıyla yüklü Amerikan bombardıman uçak- larının semalarında tur atmasını sevmiyen — İngilizlere, — hayatlarının bir Amerikan pilotunun akli muva- zenesine bağlı olduğu hatırlatılarak onların silâhsızlanma yo kümet üzerindeki tazyıklerını art- tıracakları umulmaktadır. Maama- fih, bu mektup hikâyesi — beklenen neticeyi — vermemiştir. — Londralılar başlan üzerinde asılı - modern Da- mokles kılıcına aldırış bile — etme- mekte Bulutlarla kaplı zirve uslar, Batı halk efkârını telâş- landırma kampanyalarının ya- nı sıra, atom denemelerinin durdu- rulması için giriştikleri diplomatik taarruza devam etmektedirler. Mos- kova Doğu Almanyada ve Kafkas- yada ele geçirilen Amerikan pilotla- rının hikâyesini, unutup, denemelerin durdurulması için geçen — haftanın ortasında Batılılara yeni — notalar vermiştir. Notada gizli atom melerinin kolayca keşfedilebileceği i- leri sürülmekte ve Amerikanın Ce- nevredeki âlimlerin konuşmalarının devamının, denemelerin durdurulma- sına bağlanması hususundaki — Rus teklifine cevap vermemesinden şikâ- yet edilmektedir. Bununla — beraber Ruslar, Cenevre — Konferansına son vermeye niyetli görünmemektedirler. Bu konferans, Doğu - Batı arasın- daki gürültü 'devam ederken, — ufak da olsa müsbet bir neticeye ulaşmış— tır. Gündeminin birinci — maddesini teşkil eden, nükleer denemelerin a- kustik metodla ortaya — çıkarılması hususunda Doğu ve Batı âlimleri görüş biriliğine varmışlar gün- demin ikinci maddesine geçmişler- dir. Bir sürü sulhperver lâflara rağ- men, aralarında en ufak bır anlaş— ma zemini bulunmıyan Doğ tı blokunun, teknik bakımdan ufak bir anlaşmaya varmaları pe Ü- çümsenmemelidir. Filhakika âlimle- rin anlaşmasına rağmen, sulhperver niyetlerine toz kondurmıyan Doğu ve Batı siyaset adamları arasında mü- cadele bütün şiddetiyle sürüp — git- mektedir. Kruçef, Almanyanın bir- leştirilmesi için Dörtlü bir komite kurulması hususunda Bati — Alman- ya Parlâmentosunun yaptığı teklifi sert bir dille reddetmiş ve Alman- yanın birleşmesinin, ancak iki Al- man ükümetinin — anlaşmasıyla mümkün olacağı tezim tekrarlamış- tır. Bundan başka Rusya Amerika- nın Orta Doğu siyasetini — şiddetle tenkit etmektedir. Moskovaya göre, İstanbul Konferansı, Bağdat Paktı- nın müslüman üyelerini Lübnana saldırtmak için, Amerikanın hazır- lattığı bır senaryodan ibarettir. Vel- hasıl, ve Batı arasındaki ha- va fırtınalıdır. Bu - fırtınalı hava, ilkbahara doğru çok lâfı edilen Zir- ve konuşmalarının tarihim çok ge- rilere atmaktadır. Maamafih, Fran- sız Milli Meclisi Dışişleri Komisyo- nu Başkanı Maurice Schumann'a AKİS, 19 TEMMUZ 1958