YURTTA OLUP BİTENLER Kıbrısa sevk edilen paraşütçü birlikleri Polis tedbiri dir edilen bir vatanseverlik — örneği vererek emrivakiyi kabul etti. Refik Koraltan hükümetin talebi üzerine celsenin gizli cereyan edeceğini bil- dirdi ve salonu dinleyicilerden boşalt- tı. Toplantı üç saatten fazla sürdü. Havanın kararmak üzere bulundu- ğu bir sırada Meclis kısa bir açık oturum yaptı ve gizli celsede karar- laştırılanları kısmen açıkladı. Açık- lamanın en mühim kısmı, Muhalefet lideri İsmet İnönünün ittifakla kabul edilen ve tashih teklifinin çerçeve- si içinde — Meclisin iki — müstenkife karşı tabii, biri Osman Bölükbaşı, öteki de bir başka C. P. millet- vekili- gene ittifakla bir karar su- retini benimsediğinin ilânı oldu. Demek, gizli celsede, muvafıkı — ve muhalıfıyle güzel bir tesanüt örneği verilmişti. Fakat satırların arasındaki mana- yı okumasını bilenler hükümetin ka- pamış göründüğü kapının Meclisin gizli celsesinde aralık hale getiril- diğini kolaylıkla farkettiler. Taksim- den, Meclisin kabul ettıgı karar su- retinde "nihai hal çaresi" olarak bah- sediliyordu. Anlaşılan İngiliz plânı- nın hakiki manasını, bizim için ne i- fade ettiğini, ne yenılık getirdiğini, neresinin nasıl anlaşılması gerektiği- ni birisi Dışişleri Bakanına izah et- Bunun yurtta ve beynelmilel hada son derece ferahlatıcı tesiri ol- du. İngiltere Başbakanının plânı a- çıklamayı kırksekiz saat geri bırak- ması. Mecliste Kıbrıs meselesinin ü- zerine dökülen ışığın sahasını biraz daha genişletti. Herkesin bildiği Sır aten doğrusu 'istenilirse bu hat tanın başında meşhur İngiliz plâ- sa- 8 bazı yerde derde devadır nının gizli bir tarafı da kalmamıştı. Pek çok kimsenin eline geçen ta- sarı dünyanın hemen her tarafında "herkesin bildiği sır" haline geliver- di. Yeni plânın yeni pek az tarafı vardır. Plânın ana hatları çoktan be- ri bilinmektedir. Plân — İngilizlerin Adada tatbik etmek istedikleri muh- tariyet fikrinin ve Radcliffe tasarısı- nın bir "version'"udur. Taksim- den ne Self-Determiriation'dan bah- sedilmektedir. Bu şekilde istikbal i- çin kapı açık bırakılmaktadır. Türk- ler Taksımın Yunanlılar Enosisin er- mkün olacağını düşünmekte serbesttır Türk ve Yunan tezlerini uz- laştırmanın mümkün olmadığını dü- şünen İngiltere, bu hususta hiçbir şey soylememeyı tercih etmişti. İn- giltereye göre, halen yapılması müm- kü y Kıbrısta, Türkiyede ve Yunanistanda havanın yatışmasını beklemek ve bu arada Adalılara, ken- di kendilerini idareye alıştırmak mak- sadıyla, bir staj devresi geçirtmek- ten ibarettir. Bunun için, muhtelit bir hükümet kurulmaktadır. Muhta- riyet idaresinde, Rumların sayı üs- tünlüğü nazarı itibare alınmıştır. A- ma Rumların sayıya dayanarak Türk- leri ezmesini önlemeye çalışılmıştır. Cemaat işlerinin ayrı ayrı idaresi, Adalıların Türk tabiiyetini alabilme mkânı, İngiliz vadisinin ve tarafsız bır uyuşmazhk mahkemesinin mev- cudiyeti Türk haklarının korunma- sı için kâfi sayılmıştır. Fakat plânın bu bilinen tarâf- larının dışında bir noktası alâka u- yandırıcıdır. İngiltere, Kıbrısın ida- resinde Türk ve Yunan devletlerinin temsilcilerine de söz hakkı vermek- tedir. Böylece, ilk defa olarak Türki- ye Adayla hukuki bağ kurmaktadır. İyi veya fena taraftarıyla İngiliz plânı işte budur ve bu plân kurulan zorlu hayallerden sonra pek tatlı olmayan bir hakikatle İktidarı kar- şı karşıya getirmiştir. Belki de plâ- nın tehevvürle müzakere kapısının aralık bırakılması gibi diplomaside son derece tabii bir tedbir dahi alın- maksızın reddi bunun neticesidir. Bizim günahlarım ürkiyenin Kıbrıs politikasının i- yi yürütüldüğünü ileri — sürmek, kabil değildir. Mazideki hatalar bu- günkü müşkülâtın sebepleri arasın- dadır. İnsan ister istemez yakın mazide sarf edilen büyük ve mağ- rur lâfları hatırlamaktadır. Dışişleri Bakanı Zorlu daha beş ay evvel, Fo- ot plânının dünyaya geldiği bir sı- rada yaptığı basın toplantısında, "Türkiye ile İngiltere arasında Kıb- rıs meselesinde bir görüş ayrılığı yoktur. Lennox-Boyd da biri Konuş- masında tezimiz olan Adanın taksi- mini kabul etmiştir" diyordu. Maa- mafih Dışışlerı Bakanını mazur gör- mek İlâzımdır. ira bu çok iyimser görüşün mucıdı kendisi değildir. Biz- zat Başbakan 3 Mayıs 1957 de Bur- sada irat buyurduğu meşhur nutuk- ta "İngiltere Taksime taraftar ol- muş, bu hususta acık beyanat yap- mış ve hükümetimize teminat vermiş bulunuyor" demekten çekinmemiştir. O halde bu açık beyanlardan ve te- minatlardan sonra nasıl oluyor da İn- giltere Taksime hayır diyen bir plân- la ortaya çıkıyor? — Majestelerinin şöhretli hükümeti bu kadar yalancı mıdır? Yoksa İngilterenin diploma- tik sözleri bizini tarafımızdan yan- lış mı tefsir edilmiştir? Dışişleri Ba- kanlığının geçen çarşamba yayınla- Fatin Rüştü Zorlu Ama oyun zoru hep bozuyor AKİS, 21 HAZİRAN 1958